Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
dogmalaştırılabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dogmalaştırılabilmek işi


dogmalaştırılabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dogmalaştırılma ihtimali bulunmak


dogmalaştırılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dogmalaştırılmak işi


dogmalaştırılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dogma durumuna getirilmek


dogmalaştırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dogmalaştırmak işi


dogmalaştırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir inancı dogma durumuna getirmek


dogmatik

İlgili Kelimeler:

dogmatik felsefe

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , felsefe , felsefe , sıfat , sıfat , felsefe , felsefe , Deney bilgisini, deneye dayanan kanıtları hiçe sayarak kanılarını inanç öğretilerinden çıkaran (düşünce biçimi), inaksal

2. isim , isim , isim , isim , Felsefe ve din dogmalarının mantıksal ve sıralı bir yolla ortaya konuluşu


Lisan : Fransızca dogmatique

dogmatik felsefe
Anlamı:

1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , Eleştirmeciliğin ve kuşkuculuğun tersine olarak her türlü inkâr ve kuşkunun üstünde tutulan birtakım ilkeleri benimseyen felsefe


dogmatizm
Anlamı:

1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , Dogmacılık


Lisan : Fransızca dogmatisme

doğram
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Doğrama sonucu ortaya çıkan parça


doğrama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Doğramak işi

2. mimarlık , mimarlık , mimarlık , mimarlık , Bir yapının kapı, pencere, dolap, raf vb. ağaç, metal veya plastik bölmeleri


doğramacı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ahşap doğrama yapan kimse


doğramacılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Doğramacının yaptığı iş


doğramak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Keserek parçalamak veya elle küçük parçalara ayırmak

Örnek:

1. Ekmeği, bir sütçü dükkânının köpürmüş inek sütüyle dolu kâsesine doğrayacağım.

1. Ekmeği, bir sütçü dükkânının köpürmüş inek sütüyle dolu kâsesine doğrayacağım.


doğranış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Doğranma işi


doğranma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Doğranmak işi


doğranmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kesilmek, parça parça edilmek

Örnek:

1. Bu leğenlere haşlanmış et ve ekmek doğranmıştı.

1. Bu leğenlere haşlanmış et ve ekmek doğranmıştı.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kesilir gibi ağrımak

Örnek:

1. Kollarım doğranıyor.

1. Kollarım doğranıyor.


doğratma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Doğratmak işi


doğratmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Doğrama işini yaptırmak


doğrayabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Doğrayabilmek işi


doğrayabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Doğrama ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Doğramaya gücü yetmek


doğrayış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Doğrama işi


doğru

İlgili Kelimeler:

doğru açı, doğru akım, doğru dürüst, doğru orantı, doğru parçası, doğru yol, akşama doğru, ön doğru, sabaha doğru, sınırlı doğru, sınırsız doğru, yarım doğru, yatık doğru, yönlü doğru, ana doğrusu, yanay doğrusu, aykırı doğrular, eğrisiyle doğrusuyla

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı

2. Gerçek, yalan olmayan

Örnek:

1. Doğru haber.

1. Doğru haber.

3. Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun

Örnek:

1. Bunları sana şimdiden söylemek daha doğrudur.

1. Bunları sana şimdiden söylemek daha doğrudur.

4. isim , isim , isim , isim , Gerçek, hakikat

Örnek:

1. Söyleyin doğrusunu, siz insanoğlunun ahlaklı olabileceğine inanmıyorsunuz.

1. Söyleyin doğrusunu, siz insanoğlunun ahlaklı olabileceğine inanmıyorsunuz.

5. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , İki nokta arasındaki en kısa çizgi

Örnek:

1. İki noktadan yalnız bir doğru geçebilir.

1. İki noktadan yalnız bir doğru geçebilir.

6. zarf , zarf , zarf , zarf , Yanlışsız, eksiksiz bir biçimde

Örnek:

1. Doğru söylüyorsun Ali, doğru söylüyorsun ama kazın ayağı öyle değil.

1. Doğru söylüyorsun Ali, doğru söylüyorsun ama kazın ayağı öyle değil.

7. zarf , zarf , zarf , zarf , Hiçbir yöne sapmadan, dosdoğru, doğruca

Örnek:

1. Doğru oraya gitmiş olsaydınız herhâlde uygun olurdu.

1. Doğru oraya gitmiş olsaydınız herhâlde uygun olurdu.

8. zarf , zarf , zarf , zarf , Yakın, yakınlarında

Örnek:

1. Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu.

1. Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu.

9. edat , edat , edat , edat , Karşı yönünce

Örnek:

1. Börekçi fırınının karşısındaki dört köşe taşlar döşeli, iki yanı ağaçlı yoldan çarşıya doğru yürüyordu.

1. Börekçi fırınının karşısındaki dört köşe taşlar döşeli, iki yanı ağaçlı yoldan çarşıya doğru yürüyordu.

10. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu


doğru açı
Anlamı:

1. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , 180 derecelik açı


doğru akım
Anlamı:

1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , İletken bir devre üzerinde yön değiştirmeyen sürekli elektrik akımı