Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
dinlenmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dinleme işine konu olmak

Örnek:

1. Dinlenmediğini zannetmesine onun galiba canı sıkılmıştı.

1. Dinlenmediğini zannetmesine onun galiba canı sıkılmıştı.

2. Önemsenmek, öğüdü yerine getirilmek

Örnek:

1. Sözüm dinlendi.

1. Sözüm dinlendi.


dinlenmelik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir gösteri veya toplantı binasında, temsil veya toplantı aralarında kullanılan dinlenme yeri, fuaye


dinletebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dinletebilmek işi


dinletebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Dinletme ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Şu birkaç dakikalık sükûtumuzda bize en güzel hitabelerinden birini dinletebilirdin.

1. Şu birkaç dakikalık sükûtumuzda bize en güzel hitabelerinden birini dinletebilirdin.


dinleti

İlgili Kelimeler:

şiir dinletisi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sanat eserlerini bir topluluğa çalma veya söyleme, konser


dinletilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dinletilmek işi


dinletilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dinleme işi yaptırılmak


dinletiş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dinletme işi


dinletme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dinletmek işi


dinletmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Dinlemesini sağlamak, söz geçirmek

Örnek:

1. Terli terli su içme diye o kadar söyledim, dinletemedim.

1. Terli terli su içme diye o kadar söyledim, dinletemedim.


dinleyebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dinleyebilmek işi


dinleyebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Dinleme ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. O kemanı dinleyebilmek ve tesirini tadabilmek için davulların haber verdiği yönde bir düzlüğe çıkmak lazımdır.

1. O kemanı dinleyebilmek ve tesirini tadabilmek için davulların haber verdiği yönde bir düzlüğe çıkmak lazımdır.


dinleyici
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Söylenen veya çalınan bir şeyi dinleyen kimse

Örnek:

1. Belki hürmetlerini göstermek isteyen dinleyiciler ayağa kalkmak isteyeceklerdi.

1. Belki hürmetlerini göstermek isteyen dinleyiciler ayağa kalkmak isteyeceklerdi.

2. Kayıtlı olmadığı hâlde derslere dışarıdan devam eden kimse


dinleyicilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dinleyici olma durumu


dinleyiş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dinleme işi

Örnek:

1. Münire'nin bazı patavatsız cümlelerini dudaklarını sıkarak bir dinleyişi vardı.

1. Münire'nin bazı patavatsız cümlelerini dudaklarını sıkarak bir dinleyişi vardı.


dinleyiverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dinleyivermek işi


dinleyivermek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Dinlemek

Örnek:

1. Siz de şöyle biraz cankulağıyla dinleyiveriniz.

1. Siz de şöyle biraz cankulağıyla dinleyiveriniz.


Telaffuz : dinleyi'vermek

dinli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dinî inancı olan


dinlilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dinli olma durumu


dinme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dinmek işi

Örnek:

1. Güneşin açması, yağmurun dinmesi, fırtınanın durulması beklenebilir.

1. Güneşin açması, yağmurun dinmesi, fırtınanın durulması beklenebilir.


dinmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sona ermek, bitmek, durmak

Örnek:

1. Gözyaşlarım dindi, ferahladım, eski hayatıma kavuştum.

1. Gözyaşlarım dindi, ferahladım, eski hayatıma kavuştum.

2. Kar ve yağmurun yağması, rüzgârın esmesi kesilmek veya durmak

Örnek:

1. Dinmiş lodosların uğultusu içinde / İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı

1. Dinmiş lodosların uğultusu içinde / İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İyileşmek

Örnek:

1. Biraz sevinmek için bekledim dinsin yaram / Anladım, bana gülmek değil yaşamak haram

1. Biraz sevinmek için bekledim dinsin yaram / Anladım, bana gülmek değil yaşamak haram


dinozor
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Dinozorlar takımından, boyu 20 metre kadar olabilen, ilk çağlarda yaşamış, günümüze fosilleri kalmış bir sürüngen

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gelişmelere ayak uyduramamış, çağın gerisinde kalmış veya mevcut durumu korumak isteyen kimse


Lisan : Fransızca dinosaure

dinozorlar
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Omurgalı hayvanlardan sürüngenler sınıfına giren, soyu tükenmiş bir takım


dinozorlaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dinozorlaşmak işi

Örnek:

1. Bir dinozorlaşma süreci yaşıyoruz biz, gitgide yabancı düşünüyoruz bu topluma.

1. Bir dinozorlaşma süreci yaşıyoruz biz, gitgide yabancı düşünüyoruz bu topluma.


dinozorlaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dinozor gibi davranmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gelişmelere ayak uyduramamak, çağın gerisinde kalmak veya mevcut durum ve düzeni koruyup herhangi bir köklü değişiklik yapmamak