Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
damıtmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , kimya , kimya , fizik , fizik , -i , -i , kimya , kimya , fizik , fizik , Gaz ürünler elde etmek için, bazı katı nesneleri ısı yoluyla temel ögelerine ayrıştırmak, imbikten çekmek, taktir etmek

2. Sıvı karışımlarda, karmaşık, değişken birleşimleri oluşturan ögeleri, özellikleri belirli ürünlere ayırmak


damızlık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yalnız dölü alınmak için yetiştirilen yüksek nitelikli (hayvan)

Örnek:

1. Çiftliğime damızlık bir boğa yahut arabama at almıyorum ki.

1. Çiftliğime damızlık bir boğa yahut arabama at almıyorum ki.

2. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Maya

Örnek:

1. Yoğurt damızlığı. Peynir damızlığı.

1. Yoğurt damızlığı. Peynir damızlığı.


damla

İlgili Kelimeler:

damla damla, damla hastalığı, damla sakızı, damla taş, damla taşı, bir damla, kandamlası

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yuvarlak biçimde, çok küçük miktarda sıvı, katre

Örnek:

1. Elime bir damla yağmur düştü.

1. Elime bir damla yağmur düştü.

2. Damlalıkla kullanılan ilaç

Örnek:

1. Burun damlası. Göz damlası.

1. Burun damlası. Göz damlası.

3. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Kalbe inen inme, felç

Örnek:

1. Damladan ölmüş.

1. Damladan ölmüş.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok az miktar

Örnek:

1. Keyfin damlası karıştığı zaman, hak hak olmaktan, adalet adalet olmaktan çıkar.

1. Keyfin damlası karıştığı zaman, hak hak olmaktan, adalet adalet olmaktan çıkar.

5. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Damla biçiminde olan (ziynet)

Örnek:

1. Damla elmas.

1. Damla elmas.


damla damla
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Damlalar biçiminde

Örnek:

1. Koşan elbet varır, düşen kalkar / Kara taştan su damla damla akar

1. Koşan elbet varır, düşen kalkar / Kara taştan su damla damla akar

2. Azar azar


damla hastalığı
Anlamı:

1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Organizmadaki ürik asidin atılmayarak vücudun bazı yerlerinde, özellikle ayak başparmağında, topuk ve eklem yerlerinde birikmesinden ileri gelen, ağrı ve şişlerle ortaya çıkan hastalık, nikris, gut


damla inmek
Anlamı:

1. felç olmak


Ön Takı : (birine)

damla sakızı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İri taneli, parlak ve çok sevilen bir sakız türü


damla taş
Anlamı:

1. isim , isim , mineraloji , mineraloji , isim , isim , mineraloji , mineraloji , Tıraş edilmeyerek yuvarlak ve cilalı bırakılmış, değerli veya yarı değerli taş

2. Sarkıt


damla taşı
Anlamı:

1. isim , isim , mimarlık , mimarlık , isim , isim , mimarlık , mimarlık , Yapılarda süs ögesi olarak kullanılan damla biçiminde taş


damlacık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Küçük damla

Örnek:

1. Su damlacıklarının pırıl pırıl ışıldayışı büyüleyici ama kitaplar da ıslanmakta.

1. Su damlacıklarının pırıl pırıl ışıldayışı büyüleyici ama kitaplar da ıslanmakta.


damlalık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir sıvıyı damla damla akıtmak için bir ucuna kauçuktan yapılmış başlık geçirilmiş, öbür ucu sivri, cam veya plastikten araç

2. Bir yapıda çörtenleri ve dam oluklarını taşıyan yan duvar

3. Bulaşık teknesinin yanına konulan ve yıkanmış kap kacağın sularını tekneye akıtan oluklu bölüm


damlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Damlamak işi


damlamak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Damla durumunda tane tane düşmek

Örnek:

1. Yüzüne bir yerden su damlıyordu.

1. Yüzüne bir yerden su damlıyordu.

2. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , İçindekini damla damla akıtmak

Örnek:

1. Musluk damlıyor.

1. Musluk damlıyor.

3. -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Bir yere çağrılmadan, çekinmeden gitmek, çıkagelmek

Örnek:

1. Herkes yattıktan sonra şu fıstık ağacının altına damla.

1. Herkes yattıktan sonra şu fıstık ağacının altına damla.


damlatabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Damlatabilmek işi


damlatabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Damlatma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Damlatmaya gücü yetmek


damlatılabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Damlatılabilmek işi


damlatılabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Damlatılma ihtimali veya imkânı bulunmak


damlatılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Damlatılmak işi


damlatılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Damlatma işi yapılmak


damlatış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Damlatma işi


damlatıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Damlatıvermek işi


damlatıvermek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Çabucak veya ansızın damlatmak


Telaffuz : damlatı'vermek

damlatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Damlatmak işi


damlatmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Damla damla akıtmak

Örnek:

1. Kâzım tezgâhın arkasında kulağına ilaç damlatıyordu.

1. Kâzım tezgâhın arkasında kulağına ilaç damlatıyordu.

2. -i , -i , -i , -i , Damıtmak


damlaya damlaya göl olur
Anlamı:

1. `azar azar olagelen şeyler birikerek önemli bir niceliğe ulaşacağı için küçümsenmemelidir` anlamında kullanılan bir söz