92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Damarı olmayan
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Damarı bozuk
1. isim , isim , isim , isim , Çoğunlukla döşemelik olarak kullanılan, keten ve ipek karışımı bir kumaş türü
Lisan : İtalyanca damasco
Telaffuz : dama'sko
1. isim , isim , isim , isim , Evlenmekte olan bir erkeğe, evlenme töreni sırasında verilen ad, güveyi
2. Bir kızın ailesinden olan büyüklere göre kızın kocası, güveyi
1. Babası da beni damat adayı olarak görüyordu.
1. Babası da beni damat adayı olarak görüyordu.
3. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Padişah soyundan kız almış olan kimse
Lisan : Farsça dāmād
Telaffuz : da:ma:dı
1. aileye güveyi olarak katılmak
1. Öyle bir aileye damat girmek isterim.
1. Öyle bir aileye damat girmek isterim.
1. isim , isim , isim , isim , Damat olma durumu, güveyilik
2. Damat için yapılan giysi
1. Damatlıklarını giyinmiş.
1. Damatlıklarını giyinmiş.
3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Damatken kullanılan veya yapılan
1. Damatlık elbise. Damatlık tıraş.
1. Damatlık elbise. Damatlık tıraş.
1. `iyi bir durumdayken kötü duruma düşen kimse, başına aynı durum gelen kimsenin derdini iyi anlar` anlamında kullanılan bir söz
1. birdenbire ve yersiz olarak
1. Damdan düşer gibi birdenbire söyleyecek, açacak olursam itiraz eder.
1. Damdan düşer gibi birdenbire söyleyecek, açacak olursam itiraz eder.
1. birdenbire ve yersiz olarak
1. Baba çocuğunun bu damdan düşercesine cevabına kızdı.
1. Baba çocuğunun bu damdan düşercesine cevabına kızdı.
damga harcı, damga pulu, damga vergisi, soğuk damga, patent damgası
1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyin üzerine bir nişan, bir işaret basmaya yarayan araç
2. Bu araçla basılan nişan, işaret
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir kimsenin adını kötüye çıkaran, yüz kızartıcı durum
1. Orada da haksız damgalar altında kalırsan ne olacak?
1. Orada da haksız damgalar altında kalırsan ne olacak?
4. Bir şeyin kime, hangi çağa ait olduğunu gösteren belirgin iz, işaret, nitelik
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , hukuk , hukuk , isim , isim , eskimiş , eskimiş , hukuk , hukuk , Kamuya ait mal ve hizmetlere vatandaşın katkı payı olarak ödediği vergi
1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , Kişiler veya kuruluşlar arası hukuki işlemlerin geçerliliğini belgeleyen kâğıtlardan alınan vergi
1. damgalamak
1. Nuri Usta, sanki çırılçıplakmış da derisine kızgın demirle damga vuruluyormuş gibi irkildi.
1. Nuri Usta, sanki çırılçıplakmış da derisine kızgın demirle damga vuruluyormuş gibi irkildi.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , iz bırakmak
1. Belli semtler, yüzyıllar boyu, oraların sakinlerine belli bir damga vurmuş gibidirler.
1. Belli semtler, yüzyıllar boyu, oraların sakinlerine belli bir damga vurmuş gibidirler.
1. biri kötü bir yargıya veya nitelenmeye uğramak
1. Şiirlerini bir araya toplayan bir kitap yüzünden kızıl bir damga yemiş.
1. Şiirlerini bir araya toplayan bir kitap yüzünden kızıl bir damga yemiş.
1. isim , isim , isim , isim , Damga vurmakla görevli kimse
2. Damga yapan veya satan kimse
1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyin üzerine damga ile işaret yapmak, damga vurmak
1. Hayvanı damgalamak. Pulu damgalamak.
1. Hayvanı damgalamak. Pulu damgalamak.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir kimseye, gerçeğe dayanmadan herhangi bir özellik veya nitelik yüklemek
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Birine yüz kızartıcı bir suç yüklemek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Damgalanma ihtimali veya imkânı bulunmak