Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
dallama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dallamak işi

2. sıfat , sıfat , argo , argo , sıfat , sıfat , argo , argo , Aptal, enayi


dallamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Budamak


dallamalık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dallama olma durumu


dallanabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dallanabilmek işi


dallanabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dallanma ihtimali veya imkânı bulunmak


dallandırılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dallandırılmak işi


dallandırılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dallanmasına yol açılmak, dallanması sağlanmak


dallandırıp budaklandırmak
Anlamı:

1. bir işi, bir sorunu büyüterek karışık duruma getirmek


dallandırış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dallandırma işi


dallandırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dallandırmak işi


dallandırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Dallanmasına yol açmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir işi, bir sorunu büyütüp karışık duruma getirmek


dallanıp budaklanmak
Anlamı:

1. bir iş, bir sorun büyüyerek karışık duruma gelmek

Örnek:

1. İş iyice dallanıp budaklanmadan amcayla konuşsam mı acaba?

1. İş iyice dallanıp budaklanmadan amcayla konuşsam mı acaba?


dallanış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dallanma işi


dallanıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dallanıvermek işi


dallanıvermek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çabucak dallanmak


Telaffuz : dallanı'vermek

dallanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dallanmak işi

Örnek:

1. Bilimsel alandaki dallanma, bizi toplu bir evren görüşü edinme mutluluğundan da yoksun bırakıyor.

1. Bilimsel alandaki dallanma, bizi toplu bir evren görüşü edinme mutluluğundan da yoksun bırakıyor.


dallanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dal vermek

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yayılmak, genişlemek

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir iş, bir sorun karışık, güç bir duruma girmek


dalları basmak
Anlamı:

1. ağaçta dalları eğecek kadar çok meyve olmak


dallı

İlgili Kelimeler:

dallı budaklı, dallı güllü, bindallı, cimdallı

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dalları olan

2. Üzerinde dal ve çiçek deseni bulunan (kumaş)


dallı budaklı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Karışık bir duruma girmiş olan, çapraşık

Örnek:

1. Onun derdi de dallı budaklı olur.

1. Onun derdi de dallı budaklı olur.


dallı güllü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Çok renkli, canlı

Örnek:

1. Çevresinde dallı güllü, pırıl pırıl kılıfları içinde plaklar...

1. Çevresinde dallı güllü, pırıl pırıl kılıfları içinde plaklar...


dalma

İlgili Kelimeler:

çift dalma

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dalmak işi

Örnek:

1. Silifke'de dalmaya başladılar ama bir gün, iki gün, on gün, denizde ilaç için olsun tek bir sünger bulamadılar.

1. Silifke'de dalmaya başladılar ama bir gün, iki gün, on gün, denizde ilaç için olsun tek bir sünger bulamadılar.

2. spor , spor , spor , spor , Güreşçinin ayaktayken birden eğilerek rakibinin bacaklarını kapması


dalmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Suyun içine bütün vücuduyla ve hızla girmek

Örnek:

1. O çirkin, kaba kunduralarla sıcak günde serin denize dalmışım gibi rahatladım.

1. O çirkin, kaba kunduralarla sıcak günde serin denize dalmışım gibi rahatladım.

2. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir yerin içine girmek

Örnek:

1. Hızla içeri dalıp mumun başında duran adama doğru iki adım attı.

1. Hızla içeri dalıp mumun başında duran adama doğru iki adım attı.

3. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Kendini bilmez duruma gelmek, kendinden geçmek

Örnek:

1. Çocuk ateşi çıkınca daldı.

1. Çocuk ateşi çıkınca daldı.

4. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Uyumak

Örnek:

1. O serinlik içinde Tevfik dalmış. Uyandığı vakit güneş çoktan doğmuştu.

1. O serinlik içinde Tevfik dalmış. Uyandığı vakit güneş çoktan doğmuştu.

5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Başka bir şeyle uğraşamayacak veya başka bir şeyi düşünemeyecek biçimde kendini bir şeye kaptırmak

6. spor , spor , spor , spor , Güreşte rakibinin belden aşağı bir yerini aniden tutmak


dalöğle
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Tam öğle vaktinde


Telaffuz : da'löğle

dalsı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dalı andıran, dala benzeyen, dal gibi

2. Görevi, biçimi ve durumu yaprağa benzeyen yassı (dal)