92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Dallamak işi
2. sıfat , sıfat , argo , argo , sıfat , sıfat , argo , argo , Aptal, enayi
1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Budamak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dallanma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dallanmasına yol açılmak, dallanması sağlanmak
1. -i , -i , -i , -i , Dallanmasına yol açmak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir işi, bir sorunu büyütüp karışık duruma getirmek
1. bir iş, bir sorun büyüyerek karışık duruma gelmek
1. İş iyice dallanıp budaklanmadan amcayla konuşsam mı acaba?
1. İş iyice dallanıp budaklanmadan amcayla konuşsam mı acaba?
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çabucak dallanmak
Telaffuz : dallanı'vermek
1. isim , isim , isim , isim , Dallanmak işi
1. Bilimsel alandaki dallanma, bizi toplu bir evren görüşü edinme mutluluğundan da yoksun bırakıyor.
1. Bilimsel alandaki dallanma, bizi toplu bir evren görüşü edinme mutluluğundan da yoksun bırakıyor.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dal vermek
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yayılmak, genişlemek
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir iş, bir sorun karışık, güç bir duruma girmek
dallı budaklı, dallı güllü, bindallı, cimdallı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dalları olan
2. Üzerinde dal ve çiçek deseni bulunan (kumaş)
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Karışık bir duruma girmiş olan, çapraşık
1. Onun derdi de dallı budaklı olur.
1. Onun derdi de dallı budaklı olur.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Çok renkli, canlı
1. Çevresinde dallı güllü, pırıl pırıl kılıfları içinde plaklar...
1. Çevresinde dallı güllü, pırıl pırıl kılıfları içinde plaklar...
çift dalma
1. isim , isim , isim , isim , Dalmak işi
1. Silifke'de dalmaya başladılar ama bir gün, iki gün, on gün, denizde ilaç için olsun tek bir sünger bulamadılar.
1. Silifke'de dalmaya başladılar ama bir gün, iki gün, on gün, denizde ilaç için olsun tek bir sünger bulamadılar.
2. spor , spor , spor , spor , Güreşçinin ayaktayken birden eğilerek rakibinin bacaklarını kapması
1. -e , -e , -e , -e , Suyun içine bütün vücuduyla ve hızla girmek
1. O çirkin, kaba kunduralarla sıcak günde serin denize dalmışım gibi rahatladım.
1. O çirkin, kaba kunduralarla sıcak günde serin denize dalmışım gibi rahatladım.
2. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir yerin içine girmek
1. Hızla içeri dalıp mumun başında duran adama doğru iki adım attı.
1. Hızla içeri dalıp mumun başında duran adama doğru iki adım attı.
3. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Kendini bilmez duruma gelmek, kendinden geçmek
1. Çocuk ateşi çıkınca daldı.
1. Çocuk ateşi çıkınca daldı.
4. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Uyumak
1. O serinlik içinde Tevfik dalmış. Uyandığı vakit güneş çoktan doğmuştu.
1. O serinlik içinde Tevfik dalmış. Uyandığı vakit güneş çoktan doğmuştu.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Başka bir şeyle uğraşamayacak veya başka bir şeyi düşünemeyecek biçimde kendini bir şeye kaptırmak
6. spor , spor , spor , spor , Güreşte rakibinin belden aşağı bir yerini aniden tutmak
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dalı andıran, dala benzeyen, dal gibi
2. Görevi, biçimi ve durumu yaprağa benzeyen yassı (dal)