Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
dalgınlaştırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Dalgın duruma getirmek

Örnek:

1. Harap mezarlığın öyle bir hâli vardır ki insanı ister istemez mahzun eder, dalgınlaştırır.

1. Harap mezarlığın öyle bir hâli vardır ki insanı ister istemez mahzun eder, dalgınlaştırır.


dalgınlığına gelmek
Anlamı:

1. dalgınlık dolayısıyla fark edememek


dalgınlığına getirmek
Anlamı:

1. birinin dalgınlığından yararlanıp kendi isteğini gerçekleştirmek

Örnek:

1. Bir dalgınlığına getirip dışarı kaçıyor.

1. Bir dalgınlığına getirip dışarı kaçıyor.


dalgınlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dalgın olma durumu

Örnek:

1. Kendisine bir dalgınlık ve unutkanlık gelmiş.

1. Kendisine bir dalgınlık ve unutkanlık gelmiş.

2. Dalgınca davranış

Örnek:

1. Hamal benim dalgınlığımdan istifade ederek birdenbire bir kedi gibi fırladı ve koşmaya başladı.

1. Hamal benim dalgınlığımdan istifade ederek birdenbire bir kedi gibi fırladı ve koşmaya başladı.

3. Derin uyku durumu


dalgır
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Hare


dalgündüz
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Güpegündüz


Telaffuz : da'lgündüz

dalıcı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , hayvan bilimi , hayvan bilimi , sıfat , sıfat , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Dalma özelliği olan


dalına basmak
Anlamı:

1. hoşlanmadığı şeyleri yaparak birini kızdırmak

Örnek:

1. Efendi aksi mi? -Pek dalına basmazsan kuzu gibi bir adamdır.

1. Efendi aksi mi? -Pek dalına basmazsan kuzu gibi bir adamdır.


dalına binmek
Anlamı:

1. bir kimseye bir iş yaptırmak için asılmak, musallat olmak, sıkıştırmak

Örnek:

1. Orada başefendinin de dalına şöyle bir biniliyordu.

1. Orada başefendinin de dalına şöyle bir biniliyordu.


dalınç
Anlamı:

1. isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , Kendinden geçercesine sessiz bir coşkuya dalma, istiğrak, meditasyon

2. Günlük hayatın sıkıntılarından sıyrılmak amacıyla bağdaş kurarak sessiz ve hareketsiz bir biçimde düşüncelerden uzaklaşma, kendini dinleme, istiğrak, meditasyon


dalıp çıkmak
Anlamı:

1. deniz, göl vb. yerlerde suyun içinde kaybolup yeniden görünmek

2. deniz, göl vb. içinde kısa süre kalmak

Örnek:

1. Biz bir dalıp çıkacağız.

1. Biz bir dalıp çıkacağız.

3. birçok yere girmek

Örnek:

1. Nerede bulunduğu belli olmaz, her yere dalıp çıkar.

1. Nerede bulunduğu belli olmaz, her yere dalıp çıkar.


dalıp gitmek
Anlamı:

1. bir düşünce veya hayal ile bulunduğu ortamdan uzaklaşmak

Örnek:

1. İlk geldiğimizde hava değiştirmekten olmalı, dalıp gidiyorduk.

1. İlk geldiğimizde hava değiştirmekten olmalı, dalıp gidiyorduk.


dalış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dalma işi

2. spor , spor , spor , spor , Topu yakalamak amacıyla savunmadaki bir oyuncunun yatay olarak sıçraması, plonjon


dalıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dalıvermek işi


dalıvermek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Çabucak veya ansızın dalmak

Örnek:

1. Emine arkasına bakmadan içeriye dalıverdi.

1. Emine arkasına bakmadan içeriye dalıverdi.


Telaffuz : dalı'vermek

dalız
Anlamı:

1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , İç kulaktaki kemik dolambacın orta bölümü


dalkavuk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kendisine çıkar sağlayacak olanlara aşırı bir saygı ve hayranlık göstererek yaranmak isteyen kimse, huluskâr, yağcı, yalaka, yağdanlık, yalpak, yaltak, yaltakçı, kemik yalayıcı, çanak yalayıcı, kılbaz

Örnek:

1. Bunları yaparken hiçbir zaman kendini dalkavuk vaziyetine düşürmez.

1. Bunları yaparken hiçbir zaman kendini dalkavuk vaziyetine düşürmez.

2. tarih , tarih , tarih , tarih , Saraylarda devlet büyüklerini nükteli sözlerle eğlendiren kimse


dalkavukça
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dalkavuk gibi, yaltakça

Örnek:

1. Zeki savcı yardımcısı, Selman'ın sözlerindeki bu alaycı tonda, daha çok başasistanı memnun etmek isteyen dalkavukça bir gayret sezinlemişti.

1. Zeki savcı yardımcısı, Selman'ın sözlerindeki bu alaycı tonda, daha çok başasistanı memnun etmek isteyen dalkavukça bir gayret sezinlemişti.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , (dalkavu'kça) Dalkavuğa yakışır bir biçimde, yaltakça


dalkavuklaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dalkavuklaşmak işi


dalkavuklaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dalkavukça davranmaya başlamak


dalkavukluk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dalkavukça davranış, kemik yalayıcılık, çanak yalayıcılık, yağcılık, yalakalık, yalpaklık, yaltakçılık, yaltaklanma, yaltaklık, tabasbus, huluskârlık

Örnek:

1. Bu dalkavukluğu salak bir şaire yapsan belki onu mesut edersin.

1. Bu dalkavukluğu salak bir şaire yapsan belki onu mesut edersin.


dalkavukluk etmek
Anlamı:

1. gereksiz biçimde övmek


dalkılıç
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kılıcını çekmiş olarak, yalın kılıç

Örnek:

1. Süvariler dalkılıç hücuma geçtiler.

1. Süvariler dalkılıç hücuma geçtiler.


Telaffuz : da'lkılıç

dalkıran
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Kabuk böcekleri familyasından, fındık ağaçlarında yaşayan kın kanatlı böcek (Anisandrus dispar)

2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Şiddetli esen rüzgâr


Telaffuz : da'lkıran

dalkurutan
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Kabuk altındaki odun katında oyuklar açarak dişbudak sürgünlerini ve zeytin dallarını kurutan kın kanatlı böcek (Hylesinus oleiperda)


Telaffuz : da'lkurutan