1. -e , -e , -e , -e , Suyun içine bütün vücuduyla ve hızla girmek
1. O çirkin, kaba kunduralarla sıcak günde serin denize dalmışım gibi rahatladım.
1. O çirkin, kaba kunduralarla sıcak günde serin denize dalmışım gibi rahatladım.
2. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir yerin içine girmek
1. Hızla içeri dalıp mumun başında duran adama doğru iki adım attı.
1. Hızla içeri dalıp mumun başında duran adama doğru iki adım attı.
3. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Kendini bilmez duruma gelmek, kendinden geçmek
1. Çocuk ateşi çıkınca daldı.
1. Çocuk ateşi çıkınca daldı.
4. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Uyumak
1. O serinlik içinde Tevfik dalmış. Uyandığı vakit güneş çoktan doğmuştu.
1. O serinlik içinde Tevfik dalmış. Uyandığı vakit güneş çoktan doğmuştu.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Başka bir şeyle uğraşamayacak veya başka bir şeyi düşünemeyecek biçimde kendini bir şeye kaptırmak
6. spor , spor , spor , spor , Güreşte rakibinin belden aşağı bir yerini aniden tutmak