Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
ağız birliği etmek
Anlamı:

1. bir konuda anlaşarak aynı biçimde konuşmak


ağız burun birbirine karışmak
Anlamı:

1. dayak sonucunda yüz yara bere içinde kalmak

2. yüzde aşırı öfke, üzüntü, yorgunluk vb. durumların izleri görünmek


ağız dalaşı
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Tartışma

Örnek:

1. Marusa'yla adamın arasında bir ağız dalaşıdır başladı.

1. Marusa'yla adamın arasında bir ağız dalaşıdır başladı.


ağız değişikliği
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Yenilen veya yenilecek yemeğin çeşidinde yapılan değiştirme

2. Önceden söylediği sözü söylememe veya değişik bir biçimde söyleme durumu


ağız değiştirmek
Anlamı:

1. önce söylediğini başka türlü anlatmak

Örnek:

1. Gelgelelim Akif, Berlin'e gidip de oradaki kahveleri gördüğü vakit ağız değiştirmek zorunda kalır.

1. Gelgelelim Akif, Berlin'e gidip de oradaki kahveleri gördüğü vakit ağız değiştirmek zorunda kalır.


ağız dil vermemek
Anlamı:

1. konuşmamak, susmak


ağız dolusu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Ağzın alabileceği kadar

Örnek:

1. Bir boşalmaya, ağız dolusu boşalmaya, soyundan başlayarak boşalmaya isteğim var ki boşalamazsam patlayacağım.

1. Bir boşalmaya, ağız dolusu boşalmaya, soyundan başlayarak boşalmaya isteğim var ki boşalamazsam patlayacağım.

2. Birçok, birbiri ardınca olan

Örnek:

1. Kaptan ağız dolusu küfür savuruyordu.

1. Kaptan ağız dolusu küfür savuruyordu.


ağız eğmemek
Anlamı:

1. birine minnet etmemek


ağız etmek
Anlamı:

1. yaranmak için kibar konuşmaya çalışmak

Örnek:

1. Kolonya dökmekten, şeker tutmaktan iyi gözükeceğim diye ağız etmekten yoruldu.

1. Kolonya dökmekten, şeker tutmaktan iyi gözükeceğim diye ağız etmekten yoruldu.


ağız kalabalığı
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Birbirini tutmayan gereksiz sözler

Örnek:

1. Hem ellerindekilerini asıyor hem de ağız kalabalığıyla alt kata bir şeyler söylüyordu.

1. Hem ellerindekilerini asıyor hem de ağız kalabalığıyla alt kata bir şeyler söylüyordu.


ağız kalabalığına getirmek
Anlamı:

1. birini gereksiz sözlerle şaşırtmak

2. ilgisiz sözler söyleyerek asıl konudan uzaklaştırmak


ağız kavafı
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Geveze


ağız kavgası
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Tartışma


ağız kokusu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ağız yolunda ve sindirim organlarında çeşitli rahatsızlıklardan dolayı oluşan koku

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir kimsenin çekilmez davranışları, istekleri, sözleri


ağız kullanmak
Anlamı:

1. duruma, ortama göre söz söylemek

Örnek:

1. Ben nasıl ağız kullanıyorsam sen de o yolda konuş.

1. Ben nasıl ağız kullanıyorsam sen de o yolda konuş.


ağız kuşağı
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Ahşap bir teknede küpeştenin hemen altındaki teknenin tümü boyunca uzanan en üst kaplama


ağız nişanı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yalnız sözle yapılan nişan


ağız şakası
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sözle yapılan şaka, dil şakası


ağız satmak
Anlamı:

1. yüksekten atarak kendini övmek


ağız tadı
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Ailede veya toplumda dirlik düzenlik, iyi geçinme, rahatlık, kemaliafiyet

Örnek:

1. Allah ağzımızın tadını bozmasın.

1. Allah ağzımızın tadını bozmasın.


ağız tadıyla
Anlamı:

1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Huzurlu bir biçimde, rahatlık içinde

Örnek:

1. Hanımefendi kalkacak da ağız tadıyla bir kahvaltı edeceğiz.

1. Hanımefendi kalkacak da ağız tadıyla bir kahvaltı edeceğiz.


ağız tamburası çalmak
Anlamı:

1. sözle avutmaya, oyalamaya çalışmak

2. soğuktan dişleri birbirine çarpmak, çenesi titremek


ağız tatsızlığı
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Bir topluluk içindeki geçimsizlik, anlaşmazlık, huzursuzluk


ağız tüfeği
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çocuklar arasında şakalaşmak amacıyla kullanılan, içindeki çekirdek, kâğıt parçası, leblebi vb. şeyler hızla üflenerek atılan, boru biçiminde bir oyuncak türü

2. Avlanmak amacıyla üflenerek kullanılan ilkel silah


ağız tütünü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Keyif için ağızda çiğnenen bir tütün türü