92406 kayıt bulundu.
çadır ağırşağı, çıban ağırşağı, diz ağırşağı
1. isim , isim , isim , isim , Yün veya iplik eğrilen iği ağırlaştırmak için alt ucuna geçirilen yarım küre biçiminde, ortası delik ağaç veya kemik parça
2. Teker biçiminde yassı nesne, kurs (I)
1. Kandil ağırşağı. Emzik ağırşağı. Diz ağırşağı.
1. Kandil ağırşağı. Emzik ağırşağı. Diz ağırşağı.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ergenlik döneminde çıbanda veya memede ağırşak biçiminde bir tümsek oluşmak
1. isim , isim , isim , isim , Ağırsamak işi
1. Bu ağırsamaları anlamakla beraber aldırmayan Hilmi, eteğinden ayrılmıyor, peşi sıra yürümekten vazgeçmiyordu.
1. Bu ağırsamaları anlamakla beraber aldırmayan Hilmi, eteğinden ayrılmıyor, peşi sıra yürümekten vazgeçmiyordu.
1. -i , -i , -i , -i , Birine karşı soğuk davranarak sıkıntı verdiğini anlatmak
2. Bir işi yavaş yapmak, önemsememek, ilgilenmemek
3. Bir işi ağır bulmak, yük saymak, yüksünmek
1. isim , isim , isim , isim , Ağma işi
1. Gençlikten orta yaşa, orta yaştan yaşlılığa ağışını birlikte yaşadığım bu ev...
1. Gençlikten orta yaşa, orta yaştan yaşlılığa ağışını birlikte yaşadığım bu ev...
2. Su buharının ve başka gazların yerden havaya doğru çıkışı, yağış karşıtı
1. isim , isim , isim , isim , Ölenin iyi niteliklerini, ölümünden duyulan acıyı dile getiren söz veya ezgi
1. Bir ağıtla mendillerinin, yazmalarının ucuna düğüm attılar.
1. Bir ağıtla mendillerinin, yazmalarının ucuna düğüm attılar.
2. Gelinin arkasından niteliklerini anlatan söz veya ezgi
3. edebiyat , edebiyat , edebiyat , edebiyat , Ölen bir kimsenin gençliğini, güzelliğini, iyiliklerini, değerlerini, arkada bıraktıklarının acılarını, büyük felaketlerin acılı etkilerini dile getiren söz veya okunan ezgi, yazılan yazı, sagu, mersiye
1. Rahman'ın sazı susmuş, okuduğu ağıt bitmiştir.
1. Rahman'ın sazı susmuş, okuduğu ağıt bitmiştir.
1. ölen bir kimsenin iyiliklerini, arkada bıraktıklarının acılarını veya büyük felaketlerin acılı etkilerini söz veya ezgi ile dile getirmek
1. Çadırı önünde, kanlı gömleği ortaya alıp ağıt yaktılar sabaha kadar.
1. Çadırı önünde, kanlı gömleği ortaya alıp ağıt yaktılar sabaha kadar.
1. zarf , zarf , müzik , müzik , zarf , zarf , müzik , müzik , Canlı ve coşkulu bir biçimde (çalınmak)
Lisan : İtalyanca agitato
Telaffuz : agita'to
1. isim , isim , isim , isim , Ölüye ağıt söylemek için tutulan kimse, ağlayıcı, sagucu, mersiyehan
1. isim , isim , isim , isim , Ağıtçının yaptığı iş, ağlayıcılık, saguculuk, mersiyehanlık
ağız ağıza, ağız alışkanlığı, ağız bağı, ağız birliği, ağız dalaşı, ağız değişikliği, ağız dolusu, ağız kalabalığı, ağız kavafı, ağız kavgası, ağız kokusu, ağız kuşağı, ağız nişanı, ağızotu, ağız şakası, ağız tadı, ağız tatsızlığı, ağız tüfeği, ağız tütünü, ağız ünlüsü, ağız ünsüzü, ağzı açık, ağzı bir, ağzı bozuk, ağzı büyük, ağzı gevşek, ağzı havada, ağzı kalabalık, ağzı kara, ağzı kenetli, ağzı kilitli, ağzı kulaklarında, ağzı pek, ağzı pis, ağzı sıkı, açıkağız, bayramlık ağız, çatal ağız, sarıağız, yarım ağız, aslanağzı, dört yol ağzı, düşman ağzı, esnaf ağzı, halk ağzı, kapı ağzı, kaynana ağzı, kol ağzı, kurtağzı, külhanbeyi ağzı, küllük ağzı, mide ağzı, şoför ağzı, taşra ağzı, tavşanağzı, tezgâhtar ağzı, yanardağ ağzı, yavruağzı, yol ağzı, ilk ağızda, yüreği ağzında
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Yüzde, avurtlarla iki çene arasında bulunan, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye yarayan ve besinlerin sindirilmeye başlandığı organ
2. Bu boşluğun dudakları çevreleyen bölümü
1. Küçük bir ağız.
1. Küçük bir ağız.
3. Kapların veya içi boş şeylerin açık tarafı
1. Ağızları kopmuş bir çay takımının arasına gizlenmiş, koyu renkli bir cildi oradan alarak bana uzattı.
1. Ağızları kopmuş bir çay takımının arasına gizlenmiş, koyu renkli bir cildi oradan alarak bana uzattı.
4. Bir akarsuyun denize veya göle döküldüğü yer, munsap
1. Çay ağzı.
1. Çay ağzı.
5. Koy, körfez, liman vb. yerlerin açık tarafı
1. Körfezin ağzı.
1. Körfezin ağzı.
6. Çıkış yeri
1. Şimdi tünelin ağzında değilim artık.
1. Şimdi tünelin ağzında değilim artık.
7. Birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer, kavşak
8. Kesici aletlerin keskin tarafı
9. Üslup, ifade biçimi
1. Ertesi günü bazı gazeteler bu haberin bir noktasını yarı resmî bir ağızla tekzip ettiler.
1. Ertesi günü bazı gazeteler bu haberin bir noktasını yarı resmî bir ağızla tekzip ettiler.
10. Uç, kenar
1. Topun ağzında. Uçurumun ağzında.
1. Topun ağzında. Uçurumun ağzında.
11. dil bilimi , dil bilimi , dil bilimi , dil bilimi , Aynı dil içinde ses, şekil, söz dizimi ve anlamca farklılıklar gösterebilen, belli yerleşim bölgelerine veya sınıflara özgü olan konuşma dili
1. Anlaşılmaz, garip köylü ağızlarıyla konuşuluyordu.
1. Anlaşılmaz, garip köylü ağızlarıyla konuşuluyordu.
12. müzik , müzik , müzik , müzik , Bir bölge ezgilerinde görülen özelliklerin tümü
1. konuşmaya başlamak
1. Kalan hamuru yumaklayıp bitirene kadar ağız açmadı.
1. Kalan hamuru yumaklayıp bitirene kadar ağız açmadı.
2. kesici aletleri keskin duruma getirmek
3. ağır sözler söylemeye başlamak
4. azarlamak, paylamak
1. Aman efendim, bendenize bir ağız açtılar, donakalmışım.
1. Aman efendim, bendenize bir ağız açtılar, donakalmışım.
5. alık alık bakmak
1. çok konuşarak başkalarının söz söylemesine, konuşmasına engel olmak
1. Yusuf Efendi biçareye ağız açtırmıyordu.
1. Yusuf Efendi biçareye ağız açtırmıyordu.
1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Ağzına kadar, tamamen
1. Ardiyeler ağız ağıza dolmuştu.
1. Ardiyeler ağız ağıza dolmuştu.
1. iki kişi birbirine pek yakın durarak başkaları işitmeyecek bir biçimde konuşmak
1. Tenha köşelerde ağız ağıza konuşurken yanlarına biri gelecek olursa hemen susuyorlardı.
1. Tenha köşelerde ağız ağıza konuşurken yanlarına biri gelecek olursa hemen susuyorlardı.
1. isim , isim , isim , isim , Bir sözü sık sık kullanma durumu
2. Bir sözü istem dışı olarak sürekli tekrar etme
1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Bir kancanın ağız bölümüne ince bir halatı birkaç kez sıkıca dolayarak oluşturulan çıkıntı
1. ağız bağı oluşturulduktan sonra kancaya bağlı herhangi bir halatın kayıp çıkmasını engellemek
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Bir konuda anlaşarak aynı biçimde konuşma, söz birliği