Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
cankurtaran salı
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Deniz kazalarında kullanılmak üzere gemilerde bulundurulan sal


cankurtaran şamandırası
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Denize düşenlerin kolayca belirlenip kurtarılmaları için denize bırakılan ve kazaya uğrayanların bulup kendilerini göstermeleri için kullanılan, parlak renkli, fosforlu şamandıra


cankurtaran sandalı
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Deniz kazalarında veya gemi batmak üzereyken insanları kurtarmaya yarayan motorlu, kürekli sandal, filika


cankurtaran simidi
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Suda boğulma tehlikesine karşı kullanılan ve sudan hafif maddelerden, büyük simit veya yelek biçiminde yapılmış araç, can simidi

Örnek:

1. Kayıkta kaç tane cankurtaran simidi var? diye sordular.

1. Kayıkta kaç tane cankurtaran simidi var? diye sordular.


cankurtaran yeleği
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Yelek biçiminde yapılmış cankurtaran aracı, can yeleği


cankurtaranlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Cankurtaran olma durumu


canla başla
Anlamı:

1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Seve seve, her şeyi göze alarak, var gücüyle

Örnek:

1. İnsan son nefesinde bile olsa ümidini kesmiyor, hayata daha canla başla sarılıyor.

1. İnsan son nefesinde bile olsa ümidini kesmiyor, hayata daha canla başla sarılıyor.


canlanabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Canlanabilmek işi


canlanabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Canlanma ihtimali veya imkânı bulunmak


canlandırabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Canlandırabilmek işi


canlandırabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Canlandırma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Canlandırma becerisi bulunmak

3. Canlandırmaya gücü yetmek


canlandırıcı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Canlılık veren, canlılık kazandıran şey

2. Bir canlı resim veya şema filmi için hareketliliği sağlayan tek tek resimleri yapan sanatçı

3. Otel, tatil köyü vb. turistik yerlerde konukları eğlendirmek için çeşitli oyunlar, gösteriler yapan kimse, animatör


canlandırıcılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Canlandırıcı olma durumu, animatörlük


canlandırılabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Canlandırılabilmek işi


canlandırılabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Canlandırılma ihtimali veya imkânı bulunmak


canlandırılış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Canlandırılma işi


canlandırılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Canlandırılmak işi


canlandırılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Canlandırma işine konu olmak


canlandırım
Anlamı:

1. isim , isim , mimarlık , mimarlık , isim , isim , mimarlık , mimarlık , Ortada kalan kalıntılarına göre bir eserin ana tasarısına uygun olarak yeniden çizimi


canlandırış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Canlandırma işi


canlandırıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Canlandırıvermek işi


canlandırıvermek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Çabucak canlandırmak


Telaffuz : canlandırı'vermek

canlandırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Canlandırmak işi

Örnek:

1. Küçük kafasında kendisini çağırtan ihtiyar kadının hayalini canlandırmaya çalışıyordu.

1. Küçük kafasında kendisini çağırtan ihtiyar kadının hayalini canlandırmaya çalışıyordu.

2. edebiyat , edebiyat , edebiyat , edebiyat , Kişileştirme

3. Otel, tatil köyü vb. turistik yerlerde konukları eğlendirmek için çeşitli oyunlar, gösteriler yapma, animasyon

4. sinema , sinema , televizyon , televizyon , sinema , sinema , televizyon , televizyon , Tek tek resimleri veya hareketsiz cisimleri gösterim sırasında hareket duygusu verebilecek bir biçimde düzenleme ve filme aktarma işi, animasyon

5. sinema , sinema , televizyon , televizyon , sinema , sinema , televizyon , televizyon , Geçmiş bir olayın gelişmesini ve sonucunu aynı biçimde yansıtarak sunma

6. tıp , tıp , tıp , tıp , Solunumu ve kalbi durmuş olan hastaya yaşama döndürülmesi için yapılan işlemler bütünü


canlandırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Canlanmasını sağlamak, canlanmasına yol açmak

2. Yaşatmak, birinin kılığına girmek

3. Canlılık, tazelik, dirilik getirmek

Örnek:

1. Güller tazelikleri, renkleri, biçimleriyle salonu canlandırmışlardı birden.

1. Güller tazelikleri, renkleri, biçimleriyle salonu canlandırmışlardı birden.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yoğunluk, etkinlik kazandırmak

Örnek:

1. Şu ocağı canlandır, sonra yanıma gel.

1. Şu ocağı canlandır, sonra yanıma gel.

5. tıp , tıp , tıp , tıp , Yaşama döndürmek

6. sinema , sinema , televizyon , televizyon , sinema , sinema , televizyon , televizyon , Bir karakteri oynamak, ona kişilik vermek

Örnek:

1. Anlatsam uzun sürer hem belki sıkar canı / Bari canlandırayım sahnede bu destanı

1. Anlatsam uzun sürer hem belki sıkar canı / Bari canlandırayım sahnede bu destanı


canlanış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Canlanma işi