Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
canını burnundan getirmek
Anlamı:

1. çok yormak, fazla çalıştırmak

Örnek:

1. Bize soluk aldırmaz, canımızı burnumuzdan getirir.

1. Bize soluk aldırmaz, canımızı burnumuzdan getirir.


canını cehenneme göndermek (veya yollamak)
Anlamı:

1. argo , argo , argo , argo , öldürmek

Örnek:

1. Elim değmişken elmas kılıcımla canını cehenneme yollayayım.

1. Elim değmişken elmas kılıcımla canını cehenneme yollayayım.


canını çıkarmak
Anlamı:

1. hırpalamak, çok yormak, yıpratmak


canını dar atmak
Anlamı:

1. bir tehlikeden güçlükle kurtularak bir yere sığınmak


canını dişine almak (veya takmak)
Anlamı:

1. her tehlikeyi göze alarak işe girişmek

Örnek:

1. Canımı dişime takmayayım bir kere, adama hiç acımam, tatlı canından ederim.

1. Canımı dişime takmayayım bir kere, adama hiç acımam, tatlı canından ederim.

2. bütün gücünü harcayarak yapmak


canını sıkmak
Anlamı:

1. sözlerle veya davranışlarla kişinin neşesini kaçırmak, huzurunu bozmak

Örnek:

1. Serbestçe birisi olursa sizin canınızı sıkar.

1. Serbestçe birisi olursa sizin canınızı sıkar.


canını sokakta bulmamak
Anlamı:

1. sağlığı değerli ve önemli olmak

Örnek:

1. Ben böyle şeye gelemem efendim. Ben canımı sokakta bulmadım efendim.

1. Ben böyle şeye gelemem efendim. Ben canımı sokakta bulmadım efendim.


canını vermek
Anlamı:

1. kendisini feda etmek

Örnek:

1. En küçük sevgi sözüne canımızı verecek hâle geliriz.

1. En küçük sevgi sözüne canımızı verecek hâle geliriz.

2. hiçbir şey esirgememek

3. bir şeye çok düşkün olmak, çok sevmek

Örnek:

1. O, kitap için canını verir.

1. O, kitap için canını verir.


canını yakmak
Anlamı:

1. acı verecek bir biçimde cezalandırmak

Örnek:

1. Eskiden uzun seneler askerî rüştiyelerde hocalık etmiş olan bu adam, kim bilir ne kadar çocuğun canını yakmıştı.

1. Eskiden uzun seneler askerî rüştiyelerde hocalık etmiş olan bu adam, kim bilir ne kadar çocuğun canını yakmıştı.

2. bir kimseyi, çok sıkıntı ve zarara sokmak

Örnek:

1. Ne derse desin, gözü bunun canını yakmakta.

1. Ne derse desin, gözü bunun canını yakmakta.


canının derdine düşmek
Anlamı:

1. canından başka bir şey düşünemeyecek kadar sıkıntıda olmak


canının içine sokacağı gelmek
Anlamı:

1. çok hoşlanmak, çok sevmek


canip
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Yan, taraf


Lisan : Arapça cānib

Telaffuz : ca:nip

caniyane
Anlamı:

1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Canice


Lisan : Arapça cāni + Farsça -āne

Telaffuz : ca:niya:ne

canıyürekten
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Canıgönülden

Örnek:

1. İki köy halkı ihtiyar, genç, her sabah bu duaları canıyürekten tekrarlıyorlar, sanki Ali'yi derin bir uykudan uyandırıyorlar.

1. İki köy halkı ihtiyar, genç, her sabah bu duaları canıyürekten tekrarlıyorlar, sanki Ali'yi derin bir uykudan uyandırıyorlar.


Telaffuz : ca:nıyürekten

Çankaya
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ankara iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : ça'nkaya

Çankırı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Türkiye'nin İç Anadolu Bölgesi'nde yer alan illerinden biri


Özel: Evet

Telaffuz : ça'nkırı

Çankırılı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çankırı ilinden olan kimse


Özel: Evet

Çankırılılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çankırılı olma durumu


Özel: Evet

cankulağı
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Çok yakın dost, sırdaş

Örnek:

1. Derdimizi dökecek bir dert ortağı, şikâyetimizi dinleyecek bir cankulağı bulunsun.

1. Derdimizi dökecek bir dert ortağı, şikâyetimizi dinleyecek bir cankulağı bulunsun.


Telaffuz : ca'nkulağı

cankulağı ile dinlemek
Anlamı:

1. çok dikkatli dinlemek

Örnek:

1. Atölyede duyduğum kelimeleri, cümleleri cankulağı ile dinliyor, bunları aynen Fransızlar gibi kullanmak için can atıyordum.

1. Atölyede duyduğum kelimeleri, cümleleri cankulağı ile dinliyor, bunları aynen Fransızlar gibi kullanmak için can atıyordum.


cankurtaran

İlgili Kelimeler:

cankurtaran çanı, cankurtaran düdüğü, cankurtaran gemisi, cankurtaran kulübesi, cankurtaran salı, cankurtaran sandalı, cankurtaran simidi, cankurtaran şamandırası, cankurtaran yeleği

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hasta veya yaralı taşımaya uygun hazırlanmış özel araç, ambulans

2. Havuz veya plajda yüzme bilmeyenleri uyaran ve tehlike anında onları kurtaran kimse

Örnek:

1. İmdat! İmdat!.. Cankurtaran yok mu?

1. İmdat! İmdat!.. Cankurtaran yok mu?


cankurtaran çanı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tipili veya sisli havalarda sığınacak yeri yolculara, gemilere belli etmek için kullanılan çan veya düdük, cankurtaran düdüğü


cankurtaran düdüğü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Cankurtaran çanı


cankurtaran gemisi
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Karaya oturan, yanan veya batma tehlikesi ile karşı karşıya kalan gemileri kurtarmaya yarayan gemi


cankurtaran kulübesi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dağ geçitlerinde tipiden veya soğuktan korunmak için sığınak olarak yapılmış kulübe