Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
boyalamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Gelişigüzel boya sürmek


boyalanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Boyalanmak durumu


boyalanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Boya sürülmek


boyalı

İlgili Kelimeler:

boyalı basın, aşı boyalı

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Boya sürülmüş, boyanmış veya boyaya batırılmış

Örnek:

1. Türk evlerinde köşeler ve tavanlar türlü renklerle boyalı oyma tahtalarla süslü idi.

1. Türk evlerinde köşeler ve tavanlar türlü renklerle boyalı oyma tahtalarla süslü idi.

2. Yüzünü çok boyamış olan, makyajlı (kadın)

Örnek:

1. İşte o dakikadan itibaren onun boyalı dudaklarından, yapma sarı saçlarından nefret ediyordum.

1. İşte o dakikadan itibaren onun boyalı dudaklarından, yapma sarı saçlarından nefret ediyordum.


boyalı basın
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Okuyucunun ilgisini çekmek için renkli fotoğrafa yazı ve haberden çok yer veren, kupon veya çekilişlerle armağan dağıtan basın, renkli basın


boyama

İlgili Kelimeler:

boyama kazanı, boyama kitabı, gaz boyaması

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Boyamak işi, pentür

Örnek:

1. Bunlar, eşitlikten yana olduklarını söyleseler de yaptıkları işler hep kendi ipliklerini boyamaya dayanır.

1. Bunlar, eşitlikten yana olduklarını söyleseler de yaptıkları işler hep kendi ipliklerini boyamaya dayanır.

2. Renkli yazma veya mendil

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Rengi boya ile sonradan verilmiş olan

Örnek:

1. Kara olan uzun bıyıkları, saçlarına pek uymuyor, boyama bıyığa benziyordu.

1. Kara olan uzun bıyıkları, saçlarına pek uymuyor, boyama bıyığa benziyordu.


boyama kazanı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Örgü yünlerinin veya ipliklerin boyanma işleminin yapıldığı büyük tekne


boyama kitabı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Küçükleri eğitici nitelikte içinde boyanacak resimler bulunan kitap


boyamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Boya sürerek veya boyaya batırarak renk vermek

Örnek:

1. Rastıkla, yanağındaki beni boyamayı da unutmadı.

1. Rastıkla, yanağındaki beni boyamayı da unutmadı.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ağır söz söylemek, aşağılamak

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Azarlamak


boyana
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Boyna


Lisan : İtalyanca Bayonne şehrinin adından

Telaffuz : boya'na

boyanabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Boyanabilmek işi


boyanabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Boyanma ihtimali veya imkânı bulunmak


boyanış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Boyanma işi


boyanıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Boyanıvermek işi


boyanıvermek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çabucak boyanmak


Telaffuz : boyanı'vermek

boyanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Boyanmak işi

Örnek:

1. Kocam bana karşı iyi davranıyor, benim de şık kadınlar gibi giyinip kuşanmamı, boyanmamı istiyordu.

1. Kocam bana karşı iyi davranıyor, benim de şık kadınlar gibi giyinip kuşanmamı, boyanmamı istiyordu.


boyanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Boyama işi yapılmak

Örnek:

1. Pencerelerin camları beyaz yağlı boya ile boyanmış.

1. Pencerelerin camları beyaz yağlı boya ile boyanmış.

2. Kendi kendini boyamak, yüzüne boya sürmek, makyaj yapmak

Örnek:

1. Kadın aşırı boyanmıştı, adamın yüzü solgundu.

1. Kadın aşırı boyanmıştı, adamın yüzü solgundu.


boyar
Anlamı:

1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Tuna bölgesinde, Transilvanya'da, Rusya'da soylulara verilen unvan


Lisan : Rusça

boyar

İlgili Kelimeler:

boyar madde

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Boyar madde

Örnek:

1. Dünyanın hiçbir yerinde yeşile bu kadar yaraşan bir mavi bulunmaz. Toprak boyarlarla, en ucuzundan bir mavi.

1. Dünyanın hiçbir yerinde yeşile bu kadar yaraşan bir mavi bulunmaz. Toprak boyarlarla, en ucuzundan bir mavi.


boyar madde
Anlamı:

1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Bazı ortamlarda çözünerek ortama belli renk veren, doğal veya yapay renkli madde, boyar

2. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Hücre öz suyu içinde eriyik durumunda bulunan renkli madde, pigment


boyası atmak
Anlamı:

1. boyası solmak


boyasız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Boya sürülmemiş

Örnek:

1. Yalnız kapı ile dolabın yüzleri tel ve fil dişi kakma ve boyasızdır.

1. Yalnız kapı ile dolabın yüzleri tel ve fil dişi kakma ve boyasızdır.

2. Renksiz

3. Yüzünü boyamamış olan, makyajsız (kadın)

Örnek:

1. Şu kadını düzgünsüz, boyasız bir hâlde yakından bir görsem.

1. Şu kadını düzgünsüz, boyasız bir hâlde yakından bir görsem.


boyasızlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Boyasız olma durumu


boyatabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Boyatabilmek işi


boyatabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Boyatma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Boyatmaya gücü yetmek