Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
boy boy
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çeşitli büyüklük ve nitelikte

Örnek:

1. Dağlar önünde boy boy, güneş gözümde tel tel.

1. Dağlar önünde boy boy, güneş gözümde tel tel.


boy göstermek
Anlamı:

1. görünmek

Örnek:

1. Burada biraz boy gösterdikten sonra bir yolunu bulup kapağı Paris'e attı.

1. Burada biraz boy gösterdikten sonra bir yolunu bulup kapağı Paris'e attı.

2. gösteriş yapmak


boy menteşe
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Düz yaprak menteşe benzeri 1,75-3,50 santimetre uzunluğunda menteşe, piyano menteşe


boy ölçüşmek
Anlamı:

1. yarışmak

Örnek:

1. Hani yüksek dağlarla boy ölçüşen dalgalar? / Kartalı gökten alıp yola düşen dalgalar

1. Hani yüksek dağlarla boy ölçüşen dalgalar? / Kartalı gökten alıp yola düşen dalgalar


Ön Takı : (biriyle veya bir şeyle)

boy otu
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Baklagillerden, çiçekleri mavi, sarı veya beyaz renkli, kurutulan tohumları çemen yapımında kullanılan bir bitki (Trigonella faenum-graecum)


boy pos
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , 343 boy bos


boy vermek
Anlamı:

1. su insan boyunu aşacak kadar derin olmak

2. suya dalarak boyu ile suyun derinliğini ölçmek

3. büyümek

Örnek:

1. Eğer fideleriniz nitelikli değilse boy verip yapraklandıkça, çiçek açtıkça, meyve verdikçe fideliğe kızmaya hakkınız yoktur.

1. Eğer fideleriniz nitelikli değilse boy verip yapraklandıkça, çiçek açtıkça, meyve verdikçe fideliğe kızmaya hakkınız yoktur.


boya

İlgili Kelimeler:

boya fırçası, boya filmi, boyahane, boya kalemi, boya kutusu, boya tabakası, boya tabancası, çimento boya, fırın boya, çürük boya, ezme boya, hamur boya, kara boya, kızılboya, kuru boya, metalik boya, pastel boya, sulu boya, toprak boya, toz boya, yağlı boya, anilin boyalar, astar boyası, aşı boyası, çiçek boyası, dudak boyası, kökboyası, kök boyası, lük boyası, mum boyası, su boyası, şekerciboyası, tabanca boyası, turnusol boyası

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Renk vermek, dış etkilerden korumak için eşyanın üzerine sürülen veya içine katılan renkli madde

Örnek:

1. Tırnaklarının boyasını beğenmiyorum.

1. Tırnaklarının boyasını beğenmiyorum.

2. Resim yapmak için kullanılan kuru, sulu veya yağlı boya

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Aldatıcı görünüş

4. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Yazmak için kullanılan mürekkep


boya çekmek
Anlamı:

1. boyca uzamak


Ön Takı : (çocuk)

boya filmi
Anlamı:

1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Reçine, dolgu malzemesi ve pigmentten oluşan, boyanın uygulandığı yüzeye yapışan, onu dış etkenlerden ve korozyondan koruyan tabaka


boya fırçası
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Boya sürmek veya resim yapmak için kullanılan değişik tür ve ölçülerde fırça

Örnek:

1. Kırk halayıklı saray yavrularına kaç senedir boya fırçası dokunmadı.

1. Kırk halayıklı saray yavrularına kaç senedir boya fırçası dokunmadı.


boya kalemi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Resim yapmak için kullanılan değişik renkli kalem


boya kullanmak
Anlamı:

1. boyanmak, makyaj yapmak

Örnek:

1. Hiç boya kullanmaz, az pudra sürerdi.

1. Hiç boya kullanmaz, az pudra sürerdi.


boya kutusu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İçine çeşitli renkli kalemleri ve fırçaları koymaya yarayan kutu


boya tabakası
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Şablonların sulu kenar kapatıcısı ile kaplanması


boya tabancası
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sıvı boyayı püskürtmek için kullanılan alet


boya tutmak
Anlamı:

1. bir şey iyi boyanır olmak


boya vurmak (veya çekmek veya sürmek)
Anlamı:

1. boyamak

Örnek:

1. Kimi kirpiklerine boya sürüyordu.

1. Kimi kirpiklerine boya sürüyordu.

2. Kıpkızıl bir boya çektin odanın her yerine.

2. Kıpkızıl bir boya çektin odanın her yerine.


Boyabat
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sinop iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : boya'badı

boyacı

İlgili Kelimeler:

boyacı küpü, boyacı sandığı, yağlı boyacı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Boya satan kimse

2. Boyama işini, boyacılığı meslek edinen kimse

Örnek:

1. Sallıyor boyacı çocuğu fırçasını.

1. Sallıyor boyacı çocuğu fırçasını.

3. Boya satılan dükkân

Örnek:

1. Ben elimde bir gazete ile boyacıda oturuyordum.

1. Ben elimde bir gazete ile boyacıda oturuyordum.


boyacı küpü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , `Makyajı fazla olan` anlamında boyacı küpüne girmiş gibi; bir işin kolaylıkla ve çabucak yapılamayacağını anlatan boyacı küpü mü bu? boyacı küpü değil ki vb. deyimlerde kullanılan bir söz

Örnek:

1. Bu bakıcılık sanatı boyacı küpü değildir ki kızım, daldırayım da istediğin boyda sana iş çıkarayım.

1. Bu bakıcılık sanatı boyacı küpü değildir ki kızım, daldırayım da istediğin boyda sana iş çıkarayım.


boyacı sandığı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ayakkabı boyacılarının boya, fırça, cila vb. gereçlerini koydukları ve müşterinin ayağını basıp ayakkabısını boyattığı, omza asılarak taşınabilir bir tür küçük sandık


boyacılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Boyacının yaptığı iş

Örnek:

1. Ayakkabı boyacılığı.

1. Ayakkabı boyacılığı.


boyahane
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Boya işleri yapılan yer


Lisan : Türkçe boya + Farsça ḫāne

Telaffuz : boyaha:ne

boyalama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Boyalamak işi