92406 kayıt bulundu.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çabucak
1. Kırık tahtaları bir solukta yan yana çattılar.
1. Kırık tahtaları bir solukta yan yana çattılar.
1. birinin her istediğini hemen yerine getirmek
1. Maliye müfettişi sizin beyin mektep arkadaşıymış. Sözünden çıkmaz, bir dediğini iki etmezmiş. O isterse arkasından söyler, kocamı kurtarır.
1. Maliye müfettişi sizin beyin mektep arkadaşıymış. Sözünden çıkmaz, bir dediğini iki etmezmiş. O isterse arkasından söyler, kocamı kurtarır.
1. `şimdiye kadar sizi memnun etmiş olan kişi bir kez yanlış iş yaptığında kendisine hemen ağır ceza verilmemelidir` anlamında kullanılan bir söz
1. Haylazlığı oldu ise de eh, bir sürçen atın başı kesilmez.
1. Haylazlığı oldu ise de eh, bir sürçen atın başı kesilmez.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kısa bir müddet, bir müddet
1. Önce ayakta durup bir süre bakıştılar, sonra kız ona gülümsedi.
1. Önce ayakta durup bir süre bakıştılar, sonra kız ona gülümsedi.
2. Belirsiz bir müddet, bir müddet
1. Doktorlar, bir süre ağır kaldırma, demişlerdi.
1. Doktorlar, bir süre ağır kaldırma, demişlerdi.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Pek çok
1. Bir sürü dedikodudan çekindim, eksik olmasın muhtar pek açgözlü değilmiş.
1. Bir sürü dedikodudan çekindim, eksik olmasın muhtar pek açgözlü değilmiş.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok, bir yığın
1. Kıra çıkarılmış bir tabur okullu kız gibi seken, cıvıldayan, şen, şirin yavrularını gezdirir.
1. Kıra çıkarılmış bir tabur okullu kız gibi seken, cıvıldayan, şen, şirin yavrularını gezdirir.
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Bir defada, yekten
1. Kadının ilk istediği parayı bir tahtada sayıyorum.
1. Kadının ilk istediği parayı bir tahtada sayıyorum.
1. mutluluktan çok, sıkıntısı olan
1. O zamana kadar kira köşelerinde sürünmekten bir tat, bin feryat, türlü sıkıntılara giriftar olmuşken...
1. O zamana kadar kira köşelerinde sürünmekten bir tat, bin feryat, türlü sıkıntılara giriftar olmuşken...
1. olumlu cümlelerde, yalnız bir
1. Kanımca bunun bir tek nedeni vardır.
1. Kanımca bunun bir tek nedeni vardır.
2. olumsuz cümlelerde, hiçbir
1. Bu yolculuğa bizi götürecek bir tek gemi bulamadık.
1. Bu yolculuğa bizi götürecek bir tek gemi bulamadık.
1. bir kadeh içki içmek
1. Canım şurada bir tek atalım, serinleriz, konuşuruz, dediler.
1. Canım şurada bir tek atalım, serinleriz, konuşuruz, dediler.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Adamakıllı
1. Hiddetle saçlarından yakaladığı gibi bir temiz dayak attı.
1. Hiddetle saçlarından yakaladığı gibi bir temiz dayak attı.
1. `dünyada hiçbir şey kaybolmaz; birinin kaybettiğini başkası kazanır, bir zengin fakirleşirken bir fakir de zenginleşebilir` anlamında kullanılan bir söz
1. sıfat , sıfat , matematik , matematik , sıfat , sıfat , matematik , matematik , Aralarında yalnız çarpma, bölme, kuvvete yükseltme, kök alma işlemleri yapılacak olan (nicelikleri gösteren terim)
1. 5b² bir terimlidir.
1. 5b² bir terimlidir.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Pek çok, fazla
1. Cebinden bir tomar para çıkarmış, sayıyordu.
1. Cebinden bir tomar para çıkarmış, sayıyordu.
1. garipleşmek, acayipleşmek
1. Yüzün de bir tuhaf olmuş senin. Yoksa cüzzamlı mısın?
1. Yüzün de bir tuhaf olmuş senin. Yoksa cüzzamlı mısın?
2. şaşırmak, ne yapacağını bilememek
1. Bana sarıldı, ağladı. Ben de bir tuhaf oldum.
1. Bana sarıldı, ağladı. Ben de bir tuhaf oldum.