92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Birinci, başta gelen
1. O, dünyanın bir numaralı oyuncusudur.
1. O, dünyanın bir numaralı oyuncusudur.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Biraz, belli oranda
1. Kızın gebe olmadığı, bakire olduğu anlaşıldığı için bir ölçüde rahatlamışlardı sanırım.
1. Kızın gebe olmadığı, bakire olduğu anlaşıldığı için bir ölçüde rahatlamışlardı sanırım.
1. çabucak olmak
1. Ne var ki doldurduğu bardağı eline almasıyla suratının buruşması bir oldu.
1. Ne var ki doldurduğu bardağı eline almasıyla suratının buruşması bir oldu.
Ön Takı : (...-masıyla ...-mesi)
1. bir araya gelmek, iş birliği yapmak
1. Böyle bir iftirayı yedi düvel bir olsa, yedi hafta tetkik eylese, künhüne eremez.
1. Böyle bir iftirayı yedi düvel bir olsa, yedi hafta tetkik eylese, künhüne eremez.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Aynı biçimde olan
1. Hanımlar gene bir örnek yeldirme giymişler, bir örnek başörtü örtmüşler.
1. Hanımlar gene bir örnek yeldirme giymişler, bir örnek başörtü örtmüşler.
1. isim , isim , isim , isim , Bir örnek olma durumu
1. Birbirine benzemekten, bir örneklikten sizi bıktırmalarının imkânı yoktur.
1. Birbirine benzemekten, bir örneklikten sizi bıktırmalarının imkânı yoktur.
1. değeri olmamak
1. Topunuzu satsam bir papel etmezsiniz. Hele bunu şehirde yapaydınız dumanınızı savururlardı, dedi.
1. Topunuzu satsam bir papel etmezsiniz. Hele bunu şehirde yapaydınız dumanınızı savururlardı, dedi.
1. çok utanacak, işe yaramaz bir duruma düşürmek
1. Burnumuzun dibinde araba soydular, namusumuzu bir paralık ettiler.
1. Burnumuzun dibinde araba soydular, namusumuzu bir paralık ettiler.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Biraz, azıcık, çok az
1. Fakat bu tavrını bir parça arsızca buluyordu.
1. Fakat bu tavrını bir parça arsızca buluyordu.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Kısa bir süre
1. Âlemi aydınlatan güneş bir parça yaklaşmaya görsün, her şey yanar gider.
1. Âlemi aydınlatan güneş bir parça yaklaşmaya görsün, her şey yanar gider.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kısa boylu
1. Tam bu sırada onun yanındaki delikte bir parmak adam daha belirdi.
1. Tam bu sırada onun yanındaki delikte bir parmak adam daha belirdi.
1. `selam bir ilgi ve sevgi belirtisidir, gönül kazanmakta büyük önemi vardır` anlamında kullanılan bir söz
1. huyu, durumu, tutumu değişmek, yeni huylar edinmek
1. Son zamanlarda ona bir şeyler oldu.
1. Son zamanlarda ona bir şeyler oldu.
2. bayılır gibi olmak, birden fenalık gelmek
1. Bana bir şeyler oluyor, dedi ve bayıldı.
1. Bana bir şeyler oluyor, dedi ve bayıldı.
3. ölmek
1. Bana bir şey olursa çocuklar size emanet.
1. Bana bir şey olursa çocuklar size emanet.
1. yiyeceğin tadına varamamak
2. içeriğini tam olarak çözememek
Ön Takı : (bir şeyden)
1. bir kimseyi, bir şeyi, bir yeri gerçeğinden, olduğundan başka türlü düşünerek hayal kırıklığına uğramak, değerlendirmede yanılmak
1. Tüccar deyince biz de onu bir şey sandık.
1. Tüccar deyince biz de onu bir şey sandık.
1. iyilik veya kötülükte bulunmak
1. O size hiçbir şey yapamaz. Ben ona bir şey yaptım mı?
1. O size hiçbir şey yapamaz. Ben ona bir şey yaptım mı?
1. `birkaç kez saklanabilen bir suç günün birinde ortaya çıkarak yapanı kötü bir duruma düşürür, suçlu cezasız kalmaz` anlamında kullanılan bir söz
1. çok cılız ve güçsüz olmak
1. Bir sıkımlık canın var. Bu boyla bir de adam korkutmaya kalkarsın ha diye ensesine iki tokat attım.
1. Bir sıkımlık canın var. Bu boyla bir de adam korkutmaya kalkarsın ha diye ensesine iki tokat attım.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Üst üste, ardı ardına
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıra oluşturan
1. Bir sıra dükkân.
1. Bir sıra dükkân.