92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Yükleri bir noktadan başka bir noktaya götürmekte kullanılan araç
Telaffuz : yü'kçeker
yüklem birliği, yüklem grubu, yüklem öbeği, ortak yüklem
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Cümlede oluş, iş ve hareket bildiren kelime veya kelime grubu, haber, mahmul
1. `Çocuk çalışkandır` ve `Çocuk çok çalışır` örneklerinde `çalışkandır` ve `çalışır` birer yüklemdir.
1. `Çocuk çalışkandır` ve `Çocuk çok çalışır` örneklerinde `çalışkandır` ve `çalışır` birer yüklemdir.
2. mantık , mantık , mantık , mantık , Bir konu için olumlanan veya inkâr edilen şey, mahmul
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Yüklem grubu
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Yüklemle birlikte kurulan söz veya tamlamalar, yüklem birliği, yüklem öbeği
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Yüklem grubu
yükleme boşaltma, yükleme durumu, yükleme hâli, suç yükleme
1. isim , isim , isim , isim , Yüklemek işi, tahmil
2. fizik , fizik , fizik , fizik , Bir yere, bir nesneye elektrik yükü biriktirme, doldurma, şarj
1. isim , isim , isim , isim , Bir malın taşıma araçlarına yüklenmesi ve taşıttan boşaltılması
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Belirtme durumu
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Belirtme durumu
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Bir yere, taşınması için belli ağırlıkta eşya veya araç gereç koymak
2. Bir bilgisayar, disket vb.ne gerekli bilgileri aktarmak
3. Belli bir hizmeti kullanabilmek için özel bir karta gerekli verileri aktarmak
1. Karta elli liralık gaz yükledim.
1. Karta elli liralık gaz yükledim.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir yükümlülük altına sokmak, sorumlu tutmak
1. Çocuğun bakımını ona yüklediler.
1. Çocuğun bakımını ona yüklediler.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir suçu birinin üstüne atmak
1. Suçuna bakmadan bir de bu vaziyetten beni mesul tutmak istiyor, kabahati bana yüklüyor.
1. Suçuna bakmadan bir de bu vaziyetten beni mesul tutmak istiyor, kabahati bana yüklüyor.
1. isim , isim , isim , isim , Başkası için yapı ve ticaretle ilgili bir işi yapmayı üstüne alan kimse, müteahhit, üstenci
1. isim , isim , isim , isim , Yüklenme işi
1. Bilinçli ve dirençli dediğimiz insan, somut bir durumu, bu soyut olanla yüklenmeye ve taşımaya çalışıyor.
1. Bilinçli ve dirençli dediğimiz insan, somut bir durumu, bu soyut olanla yüklenmeye ve taşımaya çalışıyor.
1. -e , -e , -e , -e , Yükleme işi yapılmak veya yükleme işine konu olmak
1. Daha şimdiden evin bütün işleri Peyker'in üstüne yüklenmiş.
1. Daha şimdiden evin bütün işleri Peyker'in üstüne yüklenmiş.
2. Kendi ağırlığını başka bir şey üzerine vermek, bedeniyle abanmak
1. Araba durdukça önümdekine, kalktıkça arkamdakine yükleniyorum.
1. Araba durdukça önümdekine, kalktıkça arkamdakine yükleniyorum.
3. -i , -i , -i , -i , Bir yükü taşımak
1. Bavulları yüklendi.
1. Bavulları yüklendi.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Üstüne düşmek, zorlamak
1. Hep birden yüklenmişlerdi o zaman Rahmi'ye; saygısızlık ettin, kırdın diye.
1. Hep birden yüklenmişlerdi o zaman Rahmi'ye; saygısızlık ettin, kırdın diye.
5. -i , -i , mecaz , mecaz , -i , -i , mecaz , mecaz , Bir şeyi yapmayı kabul etmek, üstüne almak
1. isim , isim , bilişim , bilişim , isim , isim , bilişim , bilişim , Bilgisayara yükleme yapmak için kullanılan özel bir program