92406 kayıt bulundu.
1. -i , -i , -i , -i , Birine `yuha` diye bağırmak
1. Şiir gecesinde Behçet Kemal'i yuhalamak için düzen kurduklarını işittik.
1. Şiir gecesinde Behçet Kemal'i yuhalamak için düzen kurduklarını işittik.
yük arabası, yük asansörü, yükçeker, yük gemisi, yük hayvanı, yük katarı, yük odası, yük treni, yük vagonu, aşırı yük, baz yük, dökme yük, kuru yük, serbest yük, deve yükü, kar yükü, rüzgâr yükü
1. isim , isim , isim , isim , Araba, hayvan vb.nin taşıdığı şeylerin hepsi
1. Çölde yük götüren vasıta develer, insan taşıyan vasıta hecinlerdir.
1. Çölde yük götüren vasıta develer, insan taşıyan vasıta hecinlerdir.
2. Bir şeyin ağırlığı
3. Araba, hayvan vb.nin taşıyabildiği miktar
1. Bir araba yükü odun.
1. Bir araba yükü odun.
4. Eşya
1. Bütün yükü bu bavul.
1. Bütün yükü bu bavul.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Birinin üzerine almak zorunda kaldığı ağır görev
1. Ben bu yükün altına giremem. Bu yüke herkes katlanamaz.
1. Ben bu yükün altına giremem. Bu yüke herkes katlanamaz.
6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Tedirginlik veren şey, engel
7. fizik , fizik , fizik , fizik , Bir cismin yüzeyinde biriken elektrik miktarı
8. tarih , tarih , tarih , tarih , Yüz bin kuruşluk mal veya tutar
1. Mademki öyledir, bir yük getirip satan herkes iki akçe versin.
1. Mademki öyledir, bir yük getirip satan herkes iki akçe versin.
9. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Doğacak bebek
10. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Yüklük
1. Haydi şu yüke giriver!..
1. Haydi şu yüke giriver!..
1. isim , isim , isim , isim , Yüksek katlara yük çıkarmak için yapılan, geniş asansör
1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Yük taşımak için yapılan özel gemi, şilep
1. isim , isim , isim , isim , Yüklük
1. Yalılarda hatta sahiplerinin hiçbir gün bile girmemiş bulundukları nice yük odaları, oda gibi büyük kilerleri vardı.
1. Yalılarda hatta sahiplerinin hiçbir gün bile girmemiş bulundukları nice yük odaları, oda gibi büyük kilerleri vardı.
1. zahmet, sıkıntı vermek
1. Onların hepsinde sanki bulundukları yere yük oluyorlarmış gibi utangaç ve ürkek bir hâl vardır.
1. Onların hepsinde sanki bulundukları yere yük oluyorlarmış gibi utangaç ve ürkek bir hâl vardır.
2. kendisi için başkasına para harcatmak, masraf yaptırmak
1. Bunları gazetelere verebilirsem amcama yük olmaktan kurtulacağıma emindim.
1. Bunları gazetelere verebilirsem amcama yük olmaktan kurtulacağıma emindim.
Ön Takı : (birine)
1. isim , isim , isim , isim , Yük taşımada kullanılan tren, yük katarı, marşandiz
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Zayıf, ince, hafif
2. Dayanıksız
3. Derin olmayan, sığ
1. isim , isim , jeoloji , jeoloji , isim , isim , jeoloji , jeoloji , Yer katmanları kıvrımlarının tümsek bölümü, semer, ineç karşıtı
yukarı mahalle, aşağı yukarı, başyukarı, bayır yukarı, çiviyukarı, yokuş yukarı, aşağılı yukarılı
1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyin üst bölümü, fevk, aşağı karşıtı
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yetkili kimse
1. Emir yukarıdan gelince çaresiz kaldık.
1. Emir yukarıdan gelince çaresiz kaldık.
3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Benzerleri arasında üstte bulunan
1. Yukarı kat.
1. Yukarı kat.
4. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Aşama, sınıf, makam bakımından ileride olan
1. O bizden yukarı sınıftandı.
1. O bizden yukarı sınıftandı.
5. zarf , zarf , zarf , zarf , Üst tarafa, üstteki kata, üste, yükseğe, yukarıya
1. Yukarı, kocasının odasına çıktı.
1. Yukarı, kocasının odasına çıktı.
1. isim , isim , isim , isim , Bir yerleşim bölgesinin yüksek yerlerinde oluşan mahalle