92406 kayıt bulundu.
1. bir konuda plan yapmak
1. Bütün günlerimiz için kendimize bir yol çizer, sonra her gün bunun aksine hareket ederiz.
1. Bütün günlerimiz için kendimize bir yol çizer, sonra her gün bunun aksine hareket ederiz.
1. o yere sık sık gitmek
1. Yol etti kendisine ihtiyarlar kahvesini.
1. Yol etti kendisine ihtiyarlar kahvesini.
Ön Takı : (bir yeri)
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Yolculuk sırasında arkadaşlık eden kimse
1. kılavuzluk etmek, yolu bilmeyene anlatmak, tarif etmek
1. Elinde güçlü bir çıra vardı, onu yüksekte tutarak yolculara yol gösteriyordu.
1. Elinde güçlü bir çıra vardı, onu yüksekte tutarak yolculara yol gösteriyordu.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , ne yapılacağını, nasıl davranılacağını öğretmek
1. Biz benzincinin istihkakını düşeriz, siz de benzini alırsınız, diye yol gösterirler.
1. Biz benzincinin istihkakını düşeriz, siz de benzini alırsınız, diye yol gösterirler.
1. isim , isim , isim , isim , Yolluk
1. Renkleri göz alıcı, tüylü bir yol halısıyla örtülmüş olan merdivenleri ağır ağır çıkıyorum.
1. Renkleri göz alıcı, tüylü bir yol halısıyla örtülmüş olan merdivenleri ağır ağır çıkıyorum.
1. isim , isim , isim , isim , Bir kimseye yolculuk sırasında kullanması için verilen para
1. Yanıma epeyce yol harçlığı almıştım.
1. Yanıma epeyce yol harçlığı almıştım.
2. Yolculuk sırasında kullanılacak para
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Belirli bir konuda amaca ulaşmak için yapılması gereken işler bütünü
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Yarış yolunda, yol gösteren oklar veya levhalar
1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Yol kardeşliği kuran iki ailenin fertlerinden her biri, musahip
1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Evli iki aile arasında kurulan kardeşlik bağı, musahiplik
1. geçmesine engel olmak, durdurmak
1. Senin yolunu kesecek, engel olacak değilim.
1. Senin yolunu kesecek, engel olacak değilim.
2. ıssız yerlerde soygunculuk yapmak
3. motor vb. hızını azaltmak, devrini düşürmek
1. Motorun yanaşmasını bekliyorum, yol kestiği için şimdi hiç gürültü etmiyor.
1. Motorun yanaşmasını bekliyorum, yol kestiği için şimdi hiç gürültü etmiyor.
1. isim , isim , isim , isim , Dar ve uzun olarak dokunmuş kilim türü
1. Meltem, deniz yüzüne sanki koyu mavi bir yol kilimi uzatıyordu.
1. Meltem, deniz yüzüne sanki koyu mavi bir yol kilimi uzatıyordu.
1. çok uzun bir süre yürümek
1. Adam onca yolu tepip buraya dek gelmiş.
1. Adam onca yolu tepip buraya dek gelmiş.
1. isim , isim , isim , isim , Geçerken uğranılan, yanından yol geçen yer, uğrak, çiğnek
1. geçmesine izin vermek
1. Hafif sağ yapıp askerî bir kamyona yol verdi.
1. Hafif sağ yapıp askerî bir kamyona yol verdi.
2. hızını artırmak
3. işten çıkarmak, işine son vermek
1. Mademki bu işi yapamıyorsun, o hâlde başka işimiz yok derler, bana yol verirler.
1. Mademki bu işi yapamıyorsun, o hâlde başka işimiz yok derler, bana yol verirler.