92406 kayıt bulundu.
1. belli bir şeye, sahip olamamak
1. Kadın konularında sağduyudan hayli yoksun oluşu kalıtımsaldı.
1. Kadın konularında sağduyudan hayli yoksun oluşu kalıtımsaldı.
1. isim , isim , isim , isim , Yoksun olma durumu, mahrumluk, mahrumiyet
1. Türlü yoksunluk içinde küflen küflen ve bir kere olsun ağzını açıp da bir yakınmada, bir sızlanmada bulunmaya cesaret edemez.
1. Türlü yoksunluk içinde küflen küflen ve bir kere olsun ağzını açıp da bir yakınmada, bir sızlanmada bulunmaya cesaret edemez.
1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Yoksul
2. Yok olmuş, yok olan, bulunmayan
1. isim , isim , isim , isim , Yoksulluk
2. Yoksuz olma durumu, bulunmama
1. Bahçenin duvarları yoktu ve biz, bu yoksuzluğun nârına yandık.
1. Bahçenin duvarları yoktu ve biz, bu yoksuzluğun nârına yandık.
1. yaratmak, ortaya çıkarmak
1. Ama bu düşmanları kendisi âdeta çalışarak hazırlar, yoktan var ederdi.
1. Ama bu düşmanları kendisi âdeta çalışarak hazırlar, yoktan var ederdi.
1. `söz edilen yerde değilim` anlamında kullanılan bir söz
2. bazı iskambil oyunlarında oyuncunun oyuna girmeyeceğini belirten söz
yokuş aşağı, yokuş yukarı
1. isim , isim , isim , isim , Aşağıdan yukarıya gittikçe yükselen eğimli yer, iniş karşıtı
1. Birimiz istasyon rampalarında yan gelirken birimiz yokuşlarda çabalar.
1. Birimiz istasyon rampalarında yan gelirken birimiz yokuşlarda çabalar.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yokuşta aşağıya doğru
1. Yokuş aşağı biraz ilerledikten sonra, solda bir sokağın içine kıvrıldı.
1. Yokuş aşağı biraz ilerledikten sonra, solda bir sokağın içine kıvrıldı.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Başarısızlığa doğru
1. Türkiye'nin bazı alanlarda yokuş aşağı gidişinin özünün kökeninde matematik düşünce yoksulluğu yatıyor bence.
1. Türkiye'nin bazı alanlarda yokuş aşağı gidişinin özünün kökeninde matematik düşünce yoksulluğu yatıyor bence.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yokuşta yukarıya doğru
1. Bodrum'dan yokuş yukarı tırmandık.
1. Bodrum'dan yokuş yukarı tırmandık.
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Özellikle tepe ve yamaçlı yollarda başarılı olan bisiklet yarışçısı
yol ağzı, yol ayrımı, yol azığı, yol bel, yolbil, yolbul, yol boyu, yoldüzler, yol erkân, yol evladı, yolgeçen hanı, yol halısı, yol haritası, yol harçlığı, yol işareti, yol kardeşi, yolkesen, yol kilimi, yol parası, yol uğrağı, yolüstü, yol yol, yol yordam, yol yorgunu, açık yol, açısal yol, altı yol, ana yol, bir yol, bölünmüş yol, çakıl yol, çıkar yol, dikenli yol, diplomatik yol, doğru yol, dört yol, duble yol, ekspres yol, kaçamak yol, kısayol, köprü yol, kötü yol, orta yol, otoyol, stabilize yol, tahsisli yol, tali yol, tam yol, tek yönlü yol, tercihli yol, uzak yol kaptanı, uzun yol sürücüsü, uzun yol şoförü, yan yol, gözü yolda, o yolda, kısa yoldan, ayakyolu, bisiklet yolu, boru yolu, cinyolu, çevre yolu, çıkış yolu, çözüm yolu, demir yolu, deniz yolu, döl yolu, geçim yolu, Gökyolu, Hacılaryolu, Hacıyolu, hak yolu, Harezmi yolu, hava yolu, idrar yolu, kara yolu, keçi yolu, koşu yolu, Samanyolu, seğirdim yolu, ses yolu, sıçan yolu, sidik yolu, suyolu, su yolu, yargı yolu, yaya yolu, keyfi yolunda, tıngırı yolunda
1. isim , isim , isim , isim , Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik
2. Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer
1. Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı.
1. Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı.
3. Genellikle yerleşim alanlarını birbirine bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi
1. Yolda oynayan çocuklara ne olduğunu sordu.
1. Yolda oynayan çocuklara ne olduğunu sordu.
4. İçinden veya üstünden bir sıvının geçtiği, aktığı yer
1. Su yolu. Sel yolu.
1. Su yolu. Sel yolu.
5. Yolculuk
1. Yola çıkmak. Yoldan kalmak.
1. Yola çıkmak. Yoldan kalmak.
6. Gidiş çabukluğu, hız
1. Bu vapurun yolu az.
1. Bu vapurun yolu az.
7. Davranış, tutum, gidiş veya davranış biçimi
1. Celâl Bey'i sakal bırakma yolunda, kim, hangi örnek özendirdi diye çok düşünmüşümdür.
1. Celâl Bey'i sakal bırakma yolunda, kim, hangi örnek özendirdi diye çok düşünmüşümdür.
8. Uyulan ilke, sistem, usul, tarz, tarik
1. Duyguların eğitimi de en iyi, sanat yoluyla olur.
1. Duyguların eğitimi de en iyi, sanat yoluyla olur.
9. Kumaşta bulunan çizgi
10. Kez, defa, kere, sefer
11. argo , argo , argo , argo , Hile, tuzak
12. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Düğünde, oğlanevinin kızevine verdiği para, mal veya armağan
13. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gaye, uğur, maksat
1. Bu yolda çok emek harcandı.
1. Bu yolda çok emek harcandı.
14. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir amaca ulaşmak için başvurulması gereken çare, yöntem
1. Bu işi yapmanın bir yolu vardır.
1. Bu işi yapmanın bir yolu vardır.
1. yol yapmak
2. kapanmış olan yolu geçilir duruma getirmek
3. kalabalık bir yerde genellikle saygıdeğer bir kişinin geçmesi için insanları kenara çekip yol vermek
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , bir olayın sebebi olmak
1. Seniha'nın bu hareketi türlü türlü tefsirlere yol açtı.
1. Seniha'nın bu hareketi türlü türlü tefsirlere yol açtı.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , davranışlarıyla başkalarına örnek olmak
1. isim , isim , isim , isim , Bir yolun başka yollarla kesiştiği yer
1. Yol ağzındaki işaret memuru büyük damlalarla terliyordu.
1. Yol ağzındaki işaret memuru büyük damlalarla terliyordu.
2. Bir yolun başlangıcı
1. yolda ilerlemek
1. Hayatta epeyce yol almış, çoluk çocuğa karışmış bir münevver olarak sürüden ayrılmaya korkuyordu.
1. Hayatta epeyce yol almış, çoluk çocuğa karışmış bir münevver olarak sürüden ayrılmaya korkuyordu.
1. yolların birbirinden ayrıldığı yerde bulunmak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , farklı düşünce, görüş ve ülkü yüzünden birbirinden ayrılmak
1. Seksen iki yılı birlikte yürümüş, yol ayrımına gelmişlerdi nihayet.
1. Seksen iki yılı birlikte yürümüş, yol ayrımına gelmişlerdi nihayet.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , hayata bakış ve yaşayışta farklılaşmak
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Geçilen yer, yol
1. Onu yollarda bellerde adım adım izliyorlardı.
1. Onu yollarda bellerde adım adım izliyorlardı.
1. isim , isim , isim , isim , Kara yolunda kenar
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yolculuk süresi
1. Otobüsle gelirken yol boyu dedemin yeni yeni kahramanlıklarını öyküledim.
1. Otobüsle gelirken yol boyu dedemin yeni yeni kahramanlıklarını öyküledim.