92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yok duruma gelmek
1. Edebiyatı yok etmeye kalkarsak konuşma dili bizatihi özelliğini kaybedecek, yoklaşacaktır.
1. Edebiyatı yok etmeye kalkarsak konuşma dili bizatihi özelliğini kaybedecek, yoklaşacaktır.
1. -i , -i , -i , -i , Yoklama ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Yoklamayı becermek
1. -i , -i , -i , -i , Ansızın veya çabucak yoklamak
1. On kişinin şekil ve şemailini şöyle bir süzerim, mümkünse cemaziyelevvellerini de bir yoklayıveririm.
1. On kişinin şekil ve şemailini şöyle bir süzerim, mümkünse cemaziyelevvellerini de bir yoklayıveririm.
Telaffuz : yoklayı'vermek
yokluk eki, adam yokluğunda
1. isim , isim , isim , isim , Yok olma, bulunmama durumu, adem, ademiyet, fıkdan, gaybubet
1. Bin bu derde, yokluğa ve tehlikeye rağmen, gönül avlayan bir Bursa baharı idi.
1. Bin bu derde, yokluğa ve tehlikeye rağmen, gönül avlayan bir Bursa baharı idi.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Fakirlik, yoksulluk
1. Beni külfete sokma, şimdi ben yokluktayım.
1. Beni külfete sokma, şimdi ben yokluktayım.
3. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , Hiçlik
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Ad soylu kelimelere gelerek herhangi bir nesne veya özelliğe sahip olmama anlamı katan -sız, -siz eki
1. Ev-siz, kalem-siz.
1. Ev-siz, kalem-siz.
2. Bir adın önüne gelerek yok olma durumunu belirten yabancı kökenli ek
1. Namevcut (mevcut olmayan), bihaber (habersiz, bilgisiz).
1. Namevcut (mevcut olmayan), bihaber (habersiz, bilgisiz).
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Aranıp da bulunmayan kimse veya şey için kullanılan bir söz
Telaffuz : yo'koğluyok
1. bağlaç , bağlaç , bağlaç , bağlaç , `Aksi takdirde` anlamında kullanılan bir söz
1. Ver diyorum sana yoksa yersin dayağı.
1. Ver diyorum sana yoksa yersin dayağı.
2. Sayılan ihtimallerin dışında bir ihtimali bildirmek için kullanılan bir söz
1. Yıllardan ya 41 ya 42 yoksa savaşın biteceğine yakın mı? İstanbul'a yeni gelmişim.
1. Yıllardan ya 41 ya 42 yoksa savaşın biteceğine yakın mı? İstanbul'a yeni gelmişim.
3. Endişe, merak, umut gibi duyguları güçlü biçimde anlatmak için kullanılan bir söz
1. Yoksa gelmeyecek misin?
1. Yoksa gelmeyecek misin?
Telaffuz : yo'ksa
yok yoksul, fırsat yoksulu
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Geçinmekte çok sıkıntı çeken (kimse, toplum, ülke), parasız, yoksuz, varlıksız, variyetsiz, fakir, fukara, zengin, varsıl karşıtı
1. O kadar yoksulmuş ki rüyasında bile eline para değmemiş.
1. O kadar yoksulmuş ki rüyasında bile eline para değmemiş.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İstenilen nitelikte ve özellikte olmayan, yetersiz
1. Yazılarını okudum, sözlerini dinledim, bilgice onu biraz yoksul buldum.
1. Yazılarını okudum, sözlerini dinledim, bilgice onu biraz yoksul buldum.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yoksul duruma gelmek, fakirleşmek
1. Halk yorgun düşmüş, yoksullaşmış, iç düşmanlarının eliyle dış düşmanlara satılmıştır.
1. Halk yorgun düşmüş, yoksullaşmış, iç düşmanlarının eliyle dış düşmanlara satılmıştır.
yoksulluk belgesi, yoksulluk sınırı
1. isim , isim , isim , isim , Yoksul olma durumu, yoksuzluk, variyetsizlik, sefillik, sefalet, fakirlik
1. Yoksuldu biliyorum ama boyuna da yoksulluk sözü edilmez ya!
1. Yoksuldu biliyorum ama boyuna da yoksulluk sözü edilmez ya!
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Verimsizlik, yetersizlik
1. isim , isim , isim , isim , Devletin sağladığı nakdî ve ayni yardımlardan yararlanmak üzere mahalle muhtarları tarafından düzenlenen ve muhtaç olanlara verilen belge
1. isim , isim , isim , isim , Bir ülkede insanların yoksul tanımı içerisine girmesine yol açan gelir düzeyi
akıldan yoksun
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Belli bir şeyden kendisinde olmayan, belli bir şeyin yokluğunu çeken, mahrum
1. yoksun duruma getirmek, bir şeyin yokluğunu çektirmek
1. Sözlerimi dinlediler ve öyle cimrileştiler ki kendilerini bile bir lokma yemekten yoksun bıraktılar.
1. Sözlerimi dinlediler ve öyle cimrileştiler ki kendilerini bile bir lokma yemekten yoksun bıraktılar.
1. sahip olunan bir şeyi kaybetmek, kullanamamak
1. Ben de kendimi, köklerinden yoksun kalmış herkesin düştüğü o sefahat âleminin gergin tekdüzeliğine bırakmıştım.
1. Ben de kendimi, köklerinden yoksun kalmış herkesin düştüğü o sefahat âleminin gergin tekdüzeliğine bırakmıştım.