92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , fizik , fizik , sıfat , sıfat , fizik , fizik , Su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan suyun yeniden kullanılmasını sağlayan (kombi vb.)
1. -i , -i , -i , -i , Gaz hâlindeki bir maddeyı ısısını kaybettirerek sıvı hâle getirmek
1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Damıtma işlemi sırasında içinden su akımı geçirildiğinde oluşan buharın, soğutulmasıyla yeniden sıvı hâle dönüştürülmesini sağlayan camdan yapılmış araç
yok pahasına, yok yere, yok yoksul, yok yılı, vara yoğa, varı yoğu, hiç yoktan
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bulunmayan, mevcut olmayan (nesne, kimse vb.), var karşıtı
2. isim , isim , isim , isim , Olmayan, bulunmayan şey
1. Sen yoktan anlamaz mısın?
1. Sen yoktan anlamaz mısın?
3. Yasak
1. İçki, sigara yok.
1. İçki, sigara yok.
4. edat , edat , edat , edat , `Hayır` anlamında kullanılan bir söz
1. Geldiler mi? -Yok, daha gelmediler.
1. Geldiler mi? -Yok, daha gelmediler.
5. bağlaç , bağlaç , bağlaç , bağlaç , Birbirine karşıt iki cümleden, ikincisinin başına getirilen bir söz
1. Verdiler, ne âlâ; yok vermediler, döner gelirsin.
1. Verdiler, ne âlâ; yok vermediler, döner gelirsin.
6. bağlaç , bağlaç , bağlaç , bağlaç , Birinin söylediği sözlerden genelde kuşkulanıldığında veya sözler hafifsendiğinde kullanılan bir söz
1. Yok kâğıdı kalmamış, yok mürekkebi iyi değilmiş, hasılı bir alay bahaneler!
1. Yok kâğıdı kalmamış, yok mürekkebi iyi değilmiş, hasılı bir alay bahaneler!
2. Yok ben seni adam ettim, yok haddini bil, yok üstümüze düşeni yapalım.
2. Yok ben seni adam ettim, yok haddini bil, yok üstümüze düşeni yapalım.
7. edat , edat , edat , edat , Savunulan bir düşünceyi doğrulayan sözün başına getirilir
1. Yok, doğrusu iyi adam, kim ne derse desin.
1. Yok, doğrusu iyi adam, kim ne derse desin.
1. argo , argo , argo , argo , saçma bir söze karşı verilen karşılık
1. Dünya yuvarlakmış... Yok ananın örekesi.
1. Dünya yuvarlakmış... Yok ananın örekesi.
1. `öyle şey olmaz, hayır, inanmayın` anlamında kullanılan bir söz
1. Yok canım, ben belediye taraflısı değilim. Sizden yanayım.
1. Yok canım, ben belediye taraflısı değilim. Sizden yanayım.
2. `sahi mi, öyle mi?` anlamında kullanılan bir söz
1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , çok abartılı bir söz karşısında kullanılan bir söz
1. İki saatte ağaç yetiştireceklermiş. -Yok, devenin başı!
1. İki saatte ağaç yetiştireceklermiş. -Yok, devenin başı!
1. ortadan kaldırmak, ifna etmek, izale etmek
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , varlığına son vermek
1. Kurtulmak için ya yok olmalı ya yok etmeli.
1. Kurtulmak için ya yok olmalı ya yok etmeli.
1. ortadan kalkmak, kaybolmak
1. Bütün paran yok olur gider, cascavlak ortada kalırsın.
1. Bütün paran yok olur gider, cascavlak ortada kalırsın.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , varlığı sona ermek
1. Bir umuttur yok olmaya karşı az çok hazırlıklı olmak.
1. Bir umuttur yok olmaya karşı az çok hazırlıklı olmak.
1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Çok ucuz bir biçimde, ölü fiyatına
1. Mallarını, tarlalarını yok pahasına satıyorlardı.
1. Mallarını, tarlalarını yok pahasına satıyorlardı.
1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Hiçbir gereği ve sebebi olmadan, boşu boşuna
1. Yok yere onca güzel şeyin yok olup bitmesi kahrediyor beni.
1. Yok yere onca güzel şeyin yok olup bitmesi kahrediyor beni.
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Bir tarım ürününden az verim alınan yıl
1. `ne istersen var` anlamında kullanılan bir söz
1. Bu mağazada yok yok.
1. Bu mağazada yok yok.
2. `hayır hayır!` anlamında kullanılan bir söz
1. Yok yok, gidelim!
1. Yok yok, gidelim!
yazılı yoklama, askerlik yoklaması, göz yoklaması, nabız yoklaması
1. isim , isim , isim , isim , Yoklamak işi, kontrol
1. Müdür sıkı bir kasket yoklaması yapıyor, kapıdan kuş uçurtmuyordu.
1. Müdür sıkı bir kasket yoklaması yapıyor, kapıdan kuş uçurtmuyordu.
2. Bir topluluğu oluşturan üyelerin belli bir zaman ve yerde bulunup bulunmadığını anlamak için yapılan sayma işlemi
1. Okulda sınıf yoklaması. Asker yoklaması. Emekli yoklaması.
1. Okulda sınıf yoklaması. Asker yoklaması. Emekli yoklaması.
3. Okullarda öğrencilerin bilgisini anlamak için yapılan sınav
1. Yazılı yoklama. Sözlü yoklama.
1. Yazılı yoklama. Sözlü yoklama.
4. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Yeter sayı tespiti
1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Kalelerdeki savaş araç ve gereçlerini bakımdan geçirmek için başşehirden gönderilen görevli
2. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , Künye defterine göre askerin bakımı ve denetimiyle görevli kimse
1. -i , -i , -i , -i , Dokunarak incelemek
1. Hem kendimi hem etrafımda gördüğüm eşyayı elimle yokladım.
1. Hem kendimi hem etrafımda gördüğüm eşyayı elimle yokladım.
2. Bakmak, gözden geçirmek, kontrol etmek
3. Durum, bilgi, niyet vb.ni belirlemeye veya anlamaya çalışmak
1. Kalbimi ne zaman yokladımsa ona dair bir iz bulamadım.
1. Kalbimi ne zaman yokladımsa ona dair bir iz bulamadım.
4. Ziyaret veya sağlığını sormak amacıyla birine gitmek
1. Ara sıra da birimizden biri yukarı çıkarak Sevim'i yokluyordu.
1. Ara sıra da birimizden biri yukarı çıkarak Sevim'i yokluyordu.
5. Ara sıra etkisini göstermek
1. İlaç aldığım hâlde ağrılarım yine beni yokluyor.
1. İlaç aldığım hâlde ağrılarım yine beni yokluyor.
6. Aramak, araştırmak
1. Odaların köşe bucağını yoklamaya başladılar.
1. Odaların köşe bucağını yoklamaya başladılar.
1. isim , isim , isim , isim , Yoklanmak işi
1. Roman, bu sav sözleri doğrulayacak kara bir ortamın yoklanması sayılabilir.
1. Roman, bu sav sözleri doğrulayacak kara bir ortamın yoklanması sayılabilir.