Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
yoğalma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yoğalmak işi


yoğalmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Varlığı ortadan kalkmak, yok olmak


yoğaltılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yoğaltılmak işi


yoğaltılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yoğaltma işi yapılmak


yoğaltım
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tüketim

Örnek:

1. Bu ürünün yoğaltımı azdır.

1. Bu ürünün yoğaltımı azdır.


yoğaltma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yoğaltmak işi


yoğaltmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Tüketmek

Örnek:

1. Bu şehir yılda yirmi bin ton buğday yoğaltır.

1. Bu şehir yılda yirmi bin ton buğday yoğaltır.


yogi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yoga felsefesini uygulayan kimse


Lisan : Sanskrit

Telaffuz : yo'gi

yoğrulabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yoğrulabilmek işi


yoğrulabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yoğrulma ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Verilen sözün gerçekleşmesi geleceğin, geleceğe karşın, o verilen söz uyarınca yoğrulabileceğini gösterir.

1. Verilen sözün gerçekleşmesi geleceğin, geleceğe karşın, o verilen söz uyarınca yoğrulabileceğini gösterir.


yoğrulma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yoğrulmak işi


yoğrulmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yoğurma işi yapılmak veya yoğurma işine konu olmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Özellikleri, nitelikleri birbirine karıştırılmak

Örnek:

1. Şiiri, benim dimağım için yoğrulmamış olmakla beraber ben de, onu çocukluğumda sevdim ve aradım.

1. Şiiri, benim dimağım için yoğrulmamış olmakla beraber ben de, onu çocukluğumda sevdim ve aradım.

3. Metal kap bir yere çarparak bir yanı eğrilmek, yamulmak

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bazı konularla sürekli uğraşma sonucu deneyim sahibi olmak

Örnek:

1. Bu problemler içinde yoğruldu.

1. Bu problemler içinde yoğruldu.


yoğrum
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yoğurma işi


yoğun

İlgili Kelimeler:

yoğun bakım, yoğun disk

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Hacmine oranla ağırlığı çok olan, kesif

2. Koyu, kalın(I)

Örnek:

1. Yoğun bir sis.

1. Yoğun bir sis.

3. Etkisi güçlü olan, ağır (koku vb.)

Örnek:

1. Puslu havaya yoğun bir kükürt kokusu sinmiş.

1. Puslu havaya yoğun bir kükürt kokusu sinmiş.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Artmış, çoğalmış bir durumda olan

Örnek:

1. O bölgede nüfus yoğundur.

1. O bölgede nüfus yoğundur.

5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Dolu, sıkı, sıkışık, çok, konsantre

6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Şişman, iri, tombul

Örnek:

1. İtibarlı masalarda, sigaralarını içen, iri kalçalı, beyaz sarışın birtakım yoğun kadınlar...

1. İtibarlı masalarda, sigaralarını içen, iri kalçalı, beyaz sarışın birtakım yoğun kadınlar...

7. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Kaba, kalın, iri (elek, iğne)


yoğun bakım
Anlamı:

1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Ağır hastaların tedavisi için uygulanan özel bakım

2. Hastanelerde bu bakımın uygulandığı özel bölüm


yoğun disk
Anlamı:

1. isim , isim , bilişim , bilişim , isim , isim , bilişim , bilişim , Manyetik olmayan ince bir metalden oluşmuş ve yüksek yoğunluklu ışık kaynağı kullanarak optik tarama düzeneği ile okunan veri saklama ortamı, disk


yoğunlaç
Anlamı:

1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Kondansatör


yoğunlaşabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yoğunlaşabilmek işi


yoğunlaşabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yoğunlaşma ihtimali veya imkânı bulunmak


yoğunlaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yoğunlaşmak işi, konsantrasyon

2. fizik , fizik , fizik , fizik , Havanın nem bakımından doyma noktasını aşmasına bağlı olarak havadaki su buharının sıvı veya katı duruma geçmesi

3. kimya , kimya , kimya , kimya , Bir karışımın bileşimindeki sıvıyı yitirerek daha koyu kıvama gelmesi


yoğunlaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yoğun duruma gelmek, tekâsüf etmek, konsantre olmak

Örnek:

1. Atlar benekli bir yıldız alacasında, şehit cesetlerinden yoğunlaşmış bir kokuyu, kalın bir sis gibi dağıta dağıta ilerliyorlardı.

1. Atlar benekli bir yıldız alacasında, şehit cesetlerinden yoğunlaşmış bir kokuyu, kalın bir sis gibi dağıta dağıta ilerliyorlardı.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bütün dikkatini bir konu üzerinde toplamak


yoğunlaştırabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yoğunlaştırabilmek işi


yoğunlaştırabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yoğunlaştırma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Yoğunlaştırmayı becermek


yoğunlaştırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yoğunlaştırmak işi


yoğunlaştırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yoğun duruma getirmek, teksif etmek