92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Varlığı ortadan kalkmak, yok olmak
1. isim , isim , isim , isim , Tüketim
1. Bu ürünün yoğaltımı azdır.
1. Bu ürünün yoğaltımı azdır.
1. -i , -i , -i , -i , Tüketmek
1. Bu şehir yılda yirmi bin ton buğday yoğaltır.
1. Bu şehir yılda yirmi bin ton buğday yoğaltır.
1. isim , isim , isim , isim , Yoga felsefesini uygulayan kimse
Lisan : Sanskrit
Telaffuz : yo'gi
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yoğrulma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Verilen sözün gerçekleşmesi geleceğin, geleceğe karşın, o verilen söz uyarınca yoğrulabileceğini gösterir.
1. Verilen sözün gerçekleşmesi geleceğin, geleceğe karşın, o verilen söz uyarınca yoğrulabileceğini gösterir.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yoğurma işi yapılmak veya yoğurma işine konu olmak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Özellikleri, nitelikleri birbirine karıştırılmak
1. Şiiri, benim dimağım için yoğrulmamış olmakla beraber ben de, onu çocukluğumda sevdim ve aradım.
1. Şiiri, benim dimağım için yoğrulmamış olmakla beraber ben de, onu çocukluğumda sevdim ve aradım.
3. Metal kap bir yere çarparak bir yanı eğrilmek, yamulmak
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bazı konularla sürekli uğraşma sonucu deneyim sahibi olmak
1. Bu problemler içinde yoğruldu.
1. Bu problemler içinde yoğruldu.
yoğun bakım, yoğun disk
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Hacmine oranla ağırlığı çok olan, kesif
2. Koyu, kalın(I)
1. Yoğun bir sis.
1. Yoğun bir sis.
3. Etkisi güçlü olan, ağır (koku vb.)
1. Puslu havaya yoğun bir kükürt kokusu sinmiş.
1. Puslu havaya yoğun bir kükürt kokusu sinmiş.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Artmış, çoğalmış bir durumda olan
1. O bölgede nüfus yoğundur.
1. O bölgede nüfus yoğundur.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Dolu, sıkı, sıkışık, çok, konsantre
6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Şişman, iri, tombul
1. İtibarlı masalarda, sigaralarını içen, iri kalçalı, beyaz sarışın birtakım yoğun kadınlar...
1. İtibarlı masalarda, sigaralarını içen, iri kalçalı, beyaz sarışın birtakım yoğun kadınlar...
7. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Kaba, kalın, iri (elek, iğne)
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Ağır hastaların tedavisi için uygulanan özel bakım
2. Hastanelerde bu bakımın uygulandığı özel bölüm
1. isim , isim , bilişim , bilişim , isim , isim , bilişim , bilişim , Manyetik olmayan ince bir metalden oluşmuş ve yüksek yoğunluklu ışık kaynağı kullanarak optik tarama düzeneği ile okunan veri saklama ortamı, disk
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yoğunlaşma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , Yoğunlaşmak işi, konsantrasyon
2. fizik , fizik , fizik , fizik , Havanın nem bakımından doyma noktasını aşmasına bağlı olarak havadaki su buharının sıvı veya katı duruma geçmesi
3. kimya , kimya , kimya , kimya , Bir karışımın bileşimindeki sıvıyı yitirerek daha koyu kıvama gelmesi
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yoğun duruma gelmek, tekâsüf etmek, konsantre olmak
1. Atlar benekli bir yıldız alacasında, şehit cesetlerinden yoğunlaşmış bir kokuyu, kalın bir sis gibi dağıta dağıta ilerliyorlardı.
1. Atlar benekli bir yıldız alacasında, şehit cesetlerinden yoğunlaşmış bir kokuyu, kalın bir sis gibi dağıta dağıta ilerliyorlardı.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bütün dikkatini bir konu üzerinde toplamak
1. -i , -i , -i , -i , Yoğunlaştırma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Yoğunlaştırmayı becermek