1. -i , -i , -i , -i , Dokunarak incelemek
1. Hem kendimi hem etrafımda gördüğüm eşyayı elimle yokladım.
1. Hem kendimi hem etrafımda gördüğüm eşyayı elimle yokladım.
2. Bakmak, gözden geçirmek, kontrol etmek
3. Durum, bilgi, niyet vb.ni belirlemeye veya anlamaya çalışmak
1. Kalbimi ne zaman yokladımsa ona dair bir iz bulamadım.
1. Kalbimi ne zaman yokladımsa ona dair bir iz bulamadım.
4. Ziyaret veya sağlığını sormak amacıyla birine gitmek
1. Ara sıra da birimizden biri yukarı çıkarak Sevim'i yokluyordu.
1. Ara sıra da birimizden biri yukarı çıkarak Sevim'i yokluyordu.
5. Ara sıra etkisini göstermek
1. İlaç aldığım hâlde ağrılarım yine beni yokluyor.
1. İlaç aldığım hâlde ağrılarım yine beni yokluyor.
6. Aramak, araştırmak
1. Odaların köşe bucağını yoklamaya başladılar.
1. Odaların köşe bucağını yoklamaya başladılar.