92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Yetinmek durumu, kanaat, iktifa
1. Bakmakla yetinmenin gerçek ilerlemeye yani içteki aydınlanmaya engel teşkil ettiğini bir kavrayabilsek!
1. Bakmakla yetinmenin gerçek ilerlemeye yani içteki aydınlanmaya engel teşkil ettiğini bir kavrayabilsek!
1. -le , -le , -le , -le , Bir şeyi kendisi için yeter bularak daha çoğuna gerek görmemek, daha çoğunu istememek, kanaat etmek, iktifa etmek
1. İki taraf, herhangi bir önemli meseleye dokunulacağı zaman, muhalefet şerhleriyle yetiniyorlardı.
1. İki taraf, herhangi bir önemli meseleye dokunulacağı zaman, muhalefet şerhleriyle yetiniyorlardı.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Yetirme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Yetirme becerisi bulunmak
1. -e , -e , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -e , -e , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Bitirmek, tamamlamak
2. Besleyip büyütmek, yetiştirmek
3. Yetiştirmek, idare etmek
1. Parayı yetirmek.
1. Parayı yetirmek.
1. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , yardım istemek için söylenen bir söz
1. -e , -e , -e , -e , Yetişme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Kadınlar, derme çatma ayakkabılarıyla onlara zor yetişebiliyorlardı.
1. Kadınlar, derme çatma ayakkabılarıyla onlara zor yetişebiliyorlardı.
2. Yetişmeye gücü yetmek
1. isim , isim , isim , isim , Yetişme durumu, eğitim
2. eğitim bilimi , eğitim bilimi , eğitim bilimi , eğitim bilimi , Program
art yetişim
1. isim , isim , eğitim bilimi , eğitim bilimi , isim , isim , eğitim bilimi , eğitim bilimi , Öğretmen olabilmek için alınan mesleki eğitim derslerinin bütünü, formasyon
1. Yetişimi güçlü bir genç.
1. Yetişimi güçlü bir genç.
yetişkin eğitimi
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yetişmiş, olgunlaşmış
2. Evlenme çağına gelmiş (kimse)
3. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Beden, ruh ve duygu bakımlarından olgunluğa erişmiş olan (kimse)
4. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Gelişimin herhangi bir yönünde veya tümünde duraklama düzeyine erişmiş olan
5. isim , isim , isim , isim , Kanunların belirttiği belli bir yaşı aşmış, toplumsal sorumluluklarını bilme durumunda olan genç
1. isim , isim , isim , isim , Yetişkin kimselere yönelik eğitim ve öğretim programı
1. isim , isim , isim , isim , Yetişkin olma durumu
1. Her insan, hayatının bütün evrelerinde; çocukluğunda, gençliğinde, yetişkinliğinde başarılı olmak ister.
1. Her insan, hayatının bütün evrelerinde; çocukluğunda, gençliğinde, yetişkinliğinde başarılı olmak ister.
1. isim , isim , isim , isim , Yetişmek işi
1. Mehmet Akif'in yetişmesi, gençlere bir örnek olarak anlatılmaya layıktır.
1. Mehmet Akif'in yetişmesi, gençlere bir örnek olarak anlatılmaya layıktır.
1. -e , -e , -e , -e , Ulaşmak, ermek, varmak, vasıl olmak
1. Gâvur Ali kahvedeki cemaate hiçbir şey söylemeden küçük çobanla uzaklaştı, bir nefeste ağıla yetişti.
1. Gâvur Ali kahvedeki cemaate hiçbir şey söylemeden küçük çobanla uzaklaştı, bir nefeste ağıla yetişti.
2. Vaktinde tamam olmak, bitmek, hazırlanmak, hazır olmak
1. Bu giysi yarına yetişmeli.
1. Bu giysi yarına yetişmeli.
3. Vaktinde varmak, vaktinde bulunmak
1. Öteki tünelle gelseler de vapura yetişeceklerini bilirlerdi.
1. Öteki tünelle gelseler de vapura yetişeceklerini bilirlerdi.
4. Bir işe başlamış olanlara veya gidenlere sonradan katılmak
1. Kadınlar, derme çatma ayakkabılarıyla onlara zor yetişebiliyorlardı.
1. Kadınlar, derme çatma ayakkabılarıyla onlara zor yetişebiliyorlardı.
5. Değmek, uzanıp dokunabilmek
1. Ben o dala yetişemem. Bu ip kuyunun dibine yetişmez.
1. Ben o dala yetişemem. Bu ip kuyunun dibine yetişmez.
6. Vakit bulmak, yapabilmek
1. Ben bu kadar işe yetişemem.
1. Ben bu kadar işe yetişemem.
7. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yetmek, yeter olmak, kâfi gelmek
1. Bu para yetişir. Bu yemek hepimize yetişir.
1. Bu para yetişir. Bu yemek hepimize yetişir.
8. Bir zamanda yaşamış olmak, bir zamanı veya kimseyi görmüş olmak
1. Bol zamanıma yetişti de ben onu böyle şımarık büyüttüm.
1. Bol zamanıma yetişti de ben onu böyle şımarık büyüttüm.
9. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Üremek, büyümek, olmak
1. Şu Marmara kıyılarında o sene bol meyve yetişmişti.
1. Şu Marmara kıyılarında o sene bol meyve yetişmişti.
10. -de , -de , -de , -de , Eğitim görmüş olmak, öğrenmek, gelişmek
1. Akşam gazetesi, yurt aydınlarıyla konuşarak bizde niçin yazar yetişmediğinin sebeplerini araştırdı.
1. Akşam gazetesi, yurt aydınlarıyla konuşarak bizde niçin yazar yetişmediğinin sebeplerini araştırdı.
11. İş görebilecek yaşa gelmek, büyümek
12. Yardım etmek, yardımına koşmak
1. Tam o sırada talih imdadıma yetişti.
1. Tam o sırada talih imdadıma yetişti.
13. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ortaya çıkmak
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gereken niteliğe veya olgunluğa erişmiş
1. Anadolu'da arif derler, bir halk yetişmişi vardır.
1. Anadolu'da arif derler, bir halk yetişmişi vardır.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Yetiştirme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Öldüğünde genç denilecek yaştaydı. Daha çok besteler yapabilir, öğrenciler yetiştirebilirdi.
1. Öldüğünde genç denilecek yaştaydı. Daha çok besteler yapabilir, öğrenciler yetiştirebilirdi.
2. Yetiştirmeye gücü yetmek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Üretici, müstahsil
1. Tütün yetiştiricisi.
1. Tütün yetiştiricisi.