Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
yetinme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yetinmek durumu, kanaat, iktifa

Örnek:

1. Bakmakla yetinmenin gerçek ilerlemeye yani içteki aydınlanmaya engel teşkil ettiğini bir kavrayabilsek!

1. Bakmakla yetinmenin gerçek ilerlemeye yani içteki aydınlanmaya engel teşkil ettiğini bir kavrayabilsek!


yetinmek fiil
Anlamı:

1. -le , -le , -le , -le , Bir şeyi kendisi için yeter bularak daha çoğuna gerek görmemek, daha çoğunu istememek, kanaat etmek, iktifa etmek

Örnek:

1. İki taraf, herhangi bir önemli meseleye dokunulacağı zaman, muhalefet şerhleriyle yetiniyorlardı.

1. İki taraf, herhangi bir önemli meseleye dokunulacağı zaman, muhalefet şerhleriyle yetiniyorlardı.


yetirebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yetirebilmek işi


yetirebilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Yetirme ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Yetirme becerisi bulunmak


yetiriş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yetirme işi


yetirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yetirmek işi


yetirmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -e , -e , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Bitirmek, tamamlamak

2. Besleyip büyütmek, yetiştirmek

3. Yetiştirmek, idare etmek

Örnek:

1. Parayı yetirmek.

1. Parayı yetirmek.


yetiş! (veya yetişin!)
Anlamı:

1. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , yardım istemek için söylenen bir söz


yetişebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yetişebilmek işi


yetişebilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Yetişme ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Kadınlar, derme çatma ayakkabılarıyla onlara zor yetişebiliyorlardı.

1. Kadınlar, derme çatma ayakkabılarıyla onlara zor yetişebiliyorlardı.

2. Yetişmeye gücü yetmek


yetişek
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yetişme durumu, eğitim

2. eğitim bilimi , eğitim bilimi , eğitim bilimi , eğitim bilimi , Program


yetişilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yetişilmek işi


yetişilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Yetişme işi yapılmak, ulaşılmak


yetişim

İlgili Kelimeler:

art yetişim

Anlamı:

1. isim , isim , eğitim bilimi , eğitim bilimi , isim , isim , eğitim bilimi , eğitim bilimi , Öğretmen olabilmek için alınan mesleki eğitim derslerinin bütünü, formasyon

Örnek:

1. Yetişimi güçlü bir genç.

1. Yetişimi güçlü bir genç.


yetişkin

İlgili Kelimeler:

yetişkin eğitimi

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yetişmiş, olgunlaşmış

2. Evlenme çağına gelmiş (kimse)

3. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Beden, ruh ve duygu bakımlarından olgunluğa erişmiş olan (kimse)

4. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Gelişimin herhangi bir yönünde veya tümünde duraklama düzeyine erişmiş olan

5. isim , isim , isim , isim , Kanunların belirttiği belli bir yaşı aşmış, toplumsal sorumluluklarını bilme durumunda olan genç


yetişkin eğitimi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yetişkin kimselere yönelik eğitim ve öğretim programı


yetişkinlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yetişkin olma durumu

Örnek:

1. Her insan, hayatının bütün evrelerinde; çocukluğunda, gençliğinde, yetişkinliğinde başarılı olmak ister.

1. Her insan, hayatının bütün evrelerinde; çocukluğunda, gençliğinde, yetişkinliğinde başarılı olmak ister.


yetişme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yetişmek işi

Örnek:

1. Mehmet Akif'in yetişmesi, gençlere bir örnek olarak anlatılmaya layıktır.

1. Mehmet Akif'in yetişmesi, gençlere bir örnek olarak anlatılmaya layıktır.


yetişmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Ulaşmak, ermek, varmak, vasıl olmak

Örnek:

1. Gâvur Ali kahvedeki cemaate hiçbir şey söylemeden küçük çobanla uzaklaştı, bir nefeste ağıla yetişti.

1. Gâvur Ali kahvedeki cemaate hiçbir şey söylemeden küçük çobanla uzaklaştı, bir nefeste ağıla yetişti.

2. Vaktinde tamam olmak, bitmek, hazırlanmak, hazır olmak

Örnek:

1. Bu giysi yarına yetişmeli.

1. Bu giysi yarına yetişmeli.

3. Vaktinde varmak, vaktinde bulunmak

Örnek:

1. Öteki tünelle gelseler de vapura yetişeceklerini bilirlerdi.

1. Öteki tünelle gelseler de vapura yetişeceklerini bilirlerdi.

4. Bir işe başlamış olanlara veya gidenlere sonradan katılmak

Örnek:

1. Kadınlar, derme çatma ayakkabılarıyla onlara zor yetişebiliyorlardı.

1. Kadınlar, derme çatma ayakkabılarıyla onlara zor yetişebiliyorlardı.

5. Değmek, uzanıp dokunabilmek

Örnek:

1. Ben o dala yetişemem. Bu ip kuyunun dibine yetişmez.

1. Ben o dala yetişemem. Bu ip kuyunun dibine yetişmez.

6. Vakit bulmak, yapabilmek

Örnek:

1. Ben bu kadar işe yetişemem.

1. Ben bu kadar işe yetişemem.

7. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yetmek, yeter olmak, kâfi gelmek

Örnek:

1. Bu para yetişir. Bu yemek hepimize yetişir.

1. Bu para yetişir. Bu yemek hepimize yetişir.

8. Bir zamanda yaşamış olmak, bir zamanı veya kimseyi görmüş olmak

Örnek:

1. Bol zamanıma yetişti de ben onu böyle şımarık büyüttüm.

1. Bol zamanıma yetişti de ben onu böyle şımarık büyüttüm.

9. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Üremek, büyümek, olmak

Örnek:

1. Şu Marmara kıyılarında o sene bol meyve yetişmişti.

1. Şu Marmara kıyılarında o sene bol meyve yetişmişti.

10. -de , -de , -de , -de , Eğitim görmüş olmak, öğrenmek, gelişmek

Örnek:

1. Akşam gazetesi, yurt aydınlarıyla konuşarak bizde niçin yazar yetişmediğinin sebeplerini araştırdı.

1. Akşam gazetesi, yurt aydınlarıyla konuşarak bizde niçin yazar yetişmediğinin sebeplerini araştırdı.

11. İş görebilecek yaşa gelmek, büyümek

12. Yardım etmek, yardımına koşmak

Örnek:

1. Tam o sırada talih imdadıma yetişti.

1. Tam o sırada talih imdadıma yetişti.

13. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ortaya çıkmak


yetişmeyesi!
Anlamı:

1. öfke ile söylenen bir ilenme sözü


yetişmiş
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gereken niteliğe veya olgunluğa erişmiş

Örnek:

1. Anadolu'da arif derler, bir halk yetişmişi vardır.

1. Anadolu'da arif derler, bir halk yetişmişi vardır.


yetişmişlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yetişmiş olma durumu


yetiştirebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yetiştirebilmek işi


yetiştirebilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Yetiştirme ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Öldüğünde genç denilecek yaştaydı. Daha çok besteler yapabilir, öğrenciler yetiştirebilirdi.

1. Öldüğünde genç denilecek yaştaydı. Daha çok besteler yapabilir, öğrenciler yetiştirebilirdi.

2. Yetiştirmeye gücü yetmek


yetiştirici
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Üretici, müstahsil

Örnek:

1. Tütün yetiştiricisi.

1. Tütün yetiştiricisi.