1. -e , -e , -e , -e , Ulaşmak, ermek, varmak, vasıl olmak
1. Gâvur Ali kahvedeki cemaate hiçbir şey söylemeden küçük çobanla uzaklaştı, bir nefeste ağıla yetişti.
1. Gâvur Ali kahvedeki cemaate hiçbir şey söylemeden küçük çobanla uzaklaştı, bir nefeste ağıla yetişti.
2. Vaktinde tamam olmak, bitmek, hazırlanmak, hazır olmak
1. Bu giysi yarına yetişmeli.
1. Bu giysi yarına yetişmeli.
3. Vaktinde varmak, vaktinde bulunmak
1. Öteki tünelle gelseler de vapura yetişeceklerini bilirlerdi.
1. Öteki tünelle gelseler de vapura yetişeceklerini bilirlerdi.
4. Bir işe başlamış olanlara veya gidenlere sonradan katılmak
1. Kadınlar, derme çatma ayakkabılarıyla onlara zor yetişebiliyorlardı.
1. Kadınlar, derme çatma ayakkabılarıyla onlara zor yetişebiliyorlardı.
5. Değmek, uzanıp dokunabilmek
1. Ben o dala yetişemem. Bu ip kuyunun dibine yetişmez.
1. Ben o dala yetişemem. Bu ip kuyunun dibine yetişmez.
6. Vakit bulmak, yapabilmek
1. Ben bu kadar işe yetişemem.
1. Ben bu kadar işe yetişemem.
7. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yetmek, yeter olmak, kâfi gelmek
1. Bu para yetişir. Bu yemek hepimize yetişir.
1. Bu para yetişir. Bu yemek hepimize yetişir.
8. Bir zamanda yaşamış olmak, bir zamanı veya kimseyi görmüş olmak
1. Bol zamanıma yetişti de ben onu böyle şımarık büyüttüm.
1. Bol zamanıma yetişti de ben onu böyle şımarık büyüttüm.
9. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Üremek, büyümek, olmak
1. Şu Marmara kıyılarında o sene bol meyve yetişmişti.
1. Şu Marmara kıyılarında o sene bol meyve yetişmişti.
10. -de , -de , -de , -de , Eğitim görmüş olmak, öğrenmek, gelişmek
1. Akşam gazetesi, yurt aydınlarıyla konuşarak bizde niçin yazar yetişmediğinin sebeplerini araştırdı.
1. Akşam gazetesi, yurt aydınlarıyla konuşarak bizde niçin yazar yetişmediğinin sebeplerini araştırdı.
11. İş görebilecek yaşa gelmek, büyümek
12. Yardım etmek, yardımına koşmak
1. Tam o sırada talih imdadıma yetişti.
1. Tam o sırada talih imdadıma yetişti.
13. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ortaya çıkmak