Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
yeğnilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yeğnilmek işi


yeğnilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Hafiflemek


yeğniltme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hafifletmek işi


yeğniltmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Hafif duruma getirmek, hafifletmek


yeğniseme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hafifseme


yeğnisemek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Hafifsemek


yeğrek
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Daha iyi, daha üstün


yeis
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Umutsuzluktan doğan karamsarlık, üzüntü

Örnek:

1. Seni bu derece derin bir ızdıraba, karanlık bir yeise düşüren şey nedir?

1. Seni bu derece derin bir ızdıraba, karanlık bir yeise düşüren şey nedir?


Lisan : Arapça yeʾs

yeis duymak
Anlamı:

1. üzüntü çekmek, kahrolmak

Örnek:

1. Bu kelimeyi işitince derin bir yeis, anlatılmaz bir elem duyarım.

1. Bu kelimeyi işitince derin bir yeis, anlatılmaz bir elem duyarım.


yeise bürünmek
Anlamı:

1. umutsuz, üzüntülü olmak

Örnek:

1. Omuzları bir ihtiyar gibi çökmüş, sesi yeise bürünmüş, kendi kendine söyleniyordu.

1. Omuzları bir ihtiyar gibi çökmüş, sesi yeise bürünmüş, kendi kendine söyleniyordu.


yeise kapılmak
Anlamı:

1. çok üzülmek

Örnek:

1. Şimdi bu ümidin boşa çıktığını anlayınca birden yeise kapıldı.

1. Şimdi bu ümidin boşa çıktığını anlayınca birden yeise kapıldı.


yek

İlgili Kelimeler:

yekdiğeri, yeknesak, yekpare, yekvücut, ciharıyek, düyek, hepyek, pencüyek, şeşyek, yeke yek

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir, tek


Lisan : Farsça yek

yekdiğeri
Anlamı:

1. zamir , zamir , eskimiş , eskimiş , zamir , zamir , eskimiş , eskimiş , Bir diğeri, ötekisi

Örnek:

1. Yavaş yavaş başlarını kaldırıp yekdiğerinin yüzüne baktılar, ikisinin de gözleri parıldadı.

1. Yavaş yavaş başlarını kaldırıp yekdiğerinin yüzüne baktılar, ikisinin de gözleri parıldadı.


Telaffuz : ye'kdiğeri

yeke

İlgili Kelimeler:

boyunduruk yeke

Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Kayıkta dümeni kullanmak için dümenin baş tarafına takılan kol

2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , İri, kocaman


Lisan : Rumca

yeke yek
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Teke tek


yekiniş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yekinme işi


yekinme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yekinmek işi


yekinmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Davranmak, olduğu yerden fırlamak, ayağa kalkmak, kalkmak için hareket etmek, kımıldamak

Örnek:

1. Nihayet içlerinden biri yekindi, okumakta devam etti, ötekiler sustular.

1. Nihayet içlerinden biri yekindi, okumakta devam etti, ötekiler sustular.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gereğinden fazla gayret sarf etmek


yeknesak
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Tekdüze

Örnek:

1. Belki de dünyanın hayatı bizimkinden daha monoton, daha yeknesak ve bilhassa daha tekrarlıdır.

1. Belki de dünyanın hayatı bizimkinden daha monoton, daha yeknesak ve bilhassa daha tekrarlıdır.


Lisan : Farsça yek + Arapça nesaḳ

yeknesaklık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tekdüzelik


yekpare
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir parçadan oluşan, tek parça, bütün

Örnek:

1. Pencerelerin karşı duvarı yerden tavana kadar yekpare aynayla örtülüydü.

1. Pencerelerin karşı duvarı yerden tavana kadar yekpare aynayla örtülüydü.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Tek parça olarak, bütün olarak

Örnek:

1. Tarih, yekpare görülecek, topyekûn sevilecek yahut da nefret edilecek bir şey değildir.

1. Tarih, yekpare görülecek, topyekûn sevilecek yahut da nefret edilecek bir şey değildir.


Lisan : Farsça yek + pāre

Telaffuz : yekpa:re

yekparelik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yekpare olma durumu


yeksan
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Düz

2. Bir, aynı düzeyde, eşit


Lisan : Farsça yeksān

Telaffuz : yeksa:n

yekta
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Tek, eşsiz


Lisan : Farsça yektā

Telaffuz : yekta:

yekten
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Birden, birdenbire, ansızın

Örnek:

1. Sabunlu elleriyle kapıyı açıp da kâhya kadın, selam sabahtan evvel, yekten ona, Rabia'yı niçin öğleden sonra dersten alıkoyduğunu sorunca şaşırdı.

1. Sabunlu elleriyle kapıyı açıp da kâhya kadın, selam sabahtan evvel, yekten ona, Rabia'yı niçin öğleden sonra dersten alıkoyduğunu sorunca şaşırdı.

2. Durup dururken


Telaffuz : ye'kten