92406 kayıt bulundu.
1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Çekerek peşinden götürmek, yedeğinde götürmek
1. Çakır, ömründe ilk defa bir kağnı yürütüyor, öküz yediyordu.
1. Çakır, ömründe ilk defa bir kağnı yürütüyor, öküz yediyordu.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yanında, beraberinde götürmek
1. Burhan'ın kolu Ayşe'ye düşmesin diye sımsıkı sarılmış, yalnız bir arkadaş ve kardeş gibi değil, aynı zamanda bir sevgili rikkatiyle onu yediyordu.
1. Burhan'ın kolu Ayşe'ye düşmesin diye sımsıkı sarılmış, yalnız bir arkadaş ve kardeş gibi değil, aynı zamanda bir sevgili rikkatiyle onu yediyordu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir başkasından daha çok beğenilip tercih edilen, üstün görülen, müreccah
1. Bülbül olup dili yüzünden çekmek, kanarya olup dili yüzünden çekmemekten yeğdir.
1. Bülbül olup dili yüzünden çekmek, kanarya olup dili yüzünden çekmemekten yeğdir.
sultaniyegâh
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinde re perdesi ve bu perdedeki makam
Lisan : Farsça yegāh
Telaffuz : yegâ:hı
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Birler, tekler
Lisan : Farsça yegān
Telaffuz : yegâ:n
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Biricik, tek
1. Yegâne emelim, kızımın bir hanımefendi olarak yetişmesidir.
1. Yegâne emelim, kızımın bir hanımefendi olarak yetişmesidir.
Lisan : Farsça yegāne
Telaffuz : ye'gâ:ne
1. isim , isim , isim , isim , Birine göre, kardeş, amca, hala, dayı veya teyzenin çocuğu
1. Ama yeğeninin ona çeken tek yanı yoktur.
1. Ama yeğeninin ona çeken tek yanı yoktur.
2. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Yaşlı kimselerin yaşı küçük olanlar için kullandığı seslenme sözü
1. Yeğenim, hele bir bak!
1. Yeğenim, hele bir bak!
3. hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Tüylü dişi deve ile tek hörgüçlü erkek devenin geriye melezlenmesiyle elde edilen bir tür deve
1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Zorlu, katı, şiddetli
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Baskın, üstün, iyi
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Güç duruma gelmek, şiddetlenmek
1. Ben akıntıya kapılmamak için son gücümü harcarken gittikçe yeğinleşen bir rüzgâr çıktı.
1. Ben akıntıya kapılmamak için son gücümü harcarken gittikçe yeğinleşen bir rüzgâr çıktı.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Üstün duruma gelmek
1. isim , isim , isim , isim , Yeğin olma durumu
2. dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , Bir ses çıkarılırken algılanan ve titreşimlerin genliğinden kaynaklanan özellik
3. fizik , fizik , fizik , fizik , Bir etkinliğin veya bir gücün derecesi
1. Bir akımın yeğinliği. Manyetik alanın yeğinliği. Bir ışık kaynağının yeğinliği.
1. Bir akımın yeğinliği. Manyetik alanın yeğinliği. Bir ışık kaynağının yeğinliği.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Bir şeyi öbürüne göre daha iyi, üstün veya önemli saymak, yeğ tutmak, tercih etmek
1. Aslında susmayı yeğlerdi şu anda.
1. Aslında susmayı yeğlerdi şu anda.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Yeğleme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ağır olmayan, hafif
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ciddi olmayan
1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Önemsememek, hafifsemek