Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
yanlış yere
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Boşuna, yanlış olarak

Örnek:

1. Yanlış yere, haksızca kabaran öfkeleri yatışmıştı.

1. Yanlış yere, haksızca kabaran öfkeleri yatışmıştı.


yanlış yunluş
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yanlış bir biçimde


yanlışını çıkarmak
Anlamı:

1. yanlışını bulup göstermek


yanlışlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yanlış davranış, yanlış iş, yanlış sanı, hata

Örnek:

1. Bu sözün doğruluğunu yahut yanlışlığını anlamam için ilk önce bana bülbülün ne çektiğini anlatın.

1. Bu sözün doğruluğunu yahut yanlışlığını anlamam için ilk önce bana bülbülün ne çektiğini anlatın.


yanlışlıkla
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yanılarak, bilmeyerek, sehven

Örnek:

1. Yanlışlıkla başkasını yakaladılar.

1. Yanlışlıkla başkasını yakaladılar.


Telaffuz : yanlışlı'kla

yanlışsız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yanlışı olmayan

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Yanlıştan uzak bir biçimde


yanlışsızlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yanlışsız olma durumu


yanlıştan dönmek
Anlamı:

1. bir işte yapılanın yanlış olduğunu anlayıp yeni bir uygulamaya geçmek


yanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yanmak işi

Örnek:

1. Vücudumda yanma ile beraber garip bir titreme de vardı.

1. Vücudumda yanma ile beraber garip bir titreme de vardı.

2. kimya , kimya , kimya , kimya , Bir cismin oksijenle birleşmesi sırasında ortaya çıkan olayların tümü


yanmak fiil

İlgili Kelimeler:

yana yakıla, yana yana, yanardöner

Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Birleşiminde karbon bulunan maddeler, ısı ve ışık yayarak kül durumuna geçip yok olmak

Örnek:

1. Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir.

1. Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir.

2. Ateş durumuna geçmek, tutuşmak

Örnek:

1. Kömür yandı. Ocaktaki odun yandı.

1. Kömür yandı. Ocaktaki odun yandı.

3. Isı, ışık veren bir konuma geçmek

Örnek:

1. Gece oldu, ışıklar yandı, yatsı vakti geldi.

1. Gece oldu, ışıklar yandı, yatsı vakti geldi.

4. Bütünü veya bir bölümü ateş veya sıcaklığın etkisi ile bozulmak, kömür durumuna geçmek

Örnek:

1. Yemek yandı. Ekmek yandı.

1. Yemek yandı. Ekmek yandı.

5. Isı etkisiyle vücudun bir yanı yara olmak, kızarmak veya rengi koyulaşmak

Örnek:

1. Ateşe dokundu, eli yandı. Güneşten kolları yandı.

1. Ateşe dokundu, eli yandı. Güneşten kolları yandı.

6. Vücut veya nesnelerin ısısı artmak

Örnek:

1. Ateşler içinde, günlerce titreyerek yanar.

1. Ateşler içinde, günlerce titreyerek yanar.

2. Odamız yaz günleri çinko damın altında yanar durur.

2. Odamız yaz günleri çinko damın altında yanar durur.

7. Parlamak, parıldamak

Örnek:

1. Birkaç batarya top, kızgın güneş altında pırıl pırıl yanıyor.

1. Birkaç batarya top, kızgın güneş altında pırıl pırıl yanıyor.

8. Birtakım etmenlerin etkisiyle işe yaramaz duruma gelmek

Örnek:

1. Kumaş boyadan yanmış. Ekinler dondan yanmış.

1. Kumaş boyadan yanmış. Ekinler dondan yanmış.

9. Yanık acısına benzer bir acı duymak

Örnek:

1. Boğazım yanıyor. Biberden ağzım yandı.

1. Boğazım yanıyor. Biberden ağzım yandı.

10. Çok istemek, çabalamak

Örnek:

1. Çocuklar, kendilerini beğendirmek için yanıyorlar.

1. Çocuklar, kendilerini beğendirmek için yanıyorlar.

11. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok üzülmek

Örnek:

1. Bu yaz tatil yapamayacağıma yanıyorum.

1. Bu yaz tatil yapamayacağıma yanıyorum.

12. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok sevmek, büyük bir aşk ile sevmek

13. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hükümsüz kalmak, değerini yitirmek

Örnek:

1. Vaktinde değiştirilmeyen kâğıt paralar yandı.

1. Vaktinde değiştirilmeyen kâğıt paralar yandı.

14. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Zarara, kötülüğe uğramak

Örnek:

1. Maazallah! Birimize kitaptan rastgele bir şey soracak olsa yandığımız gündü.

1. Maazallah! Birimize kitaptan rastgele bir şey soracak olsa yandığımız gündü.

15. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çocuk oyunlarında oyun dışı kalmak

16. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir bir sıralamak, dile getirmek, dert dökmek, anlatmak

Örnek:

1. Yazı yazmak, hayatımı anlatmak, kalbimi dökmek ihtiyacıyla yanıyorum.

1. Yazı yazmak, hayatımı anlatmak, kalbimi dökmek ihtiyacıyla yanıyorum.


yanşak
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Yersiz ve çok konuşan, geveze


yanşaklık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yanşak olma durumu, gevezelik


yanşama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yanşamak işi


yanşamak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Gevezelik etmek, tatsızlık etmek


yansı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bilgisayar veya tepegözle hazırlanan saydamın yansıtılmasıyla perdede ortaya çıkan görüntü

2. Akis

Örnek:

1. Yüzümün durgun sudaki yansısına eğildim.

1. Yüzümün durgun sudaki yansısına eğildim.

3. fizik , fizik , fizik , fizik , Işığın parlak bir yere çarpıp geriye doğru yön değiştirerek kaynağını göstermesi, inikâs

4. biyoloji , biyoloji , biyoloji , biyoloji , Tepke


yansıca
Anlamı:

1. isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , Başkasının yaptığı hareket ve davranışları anlamsız olarak tekrarlama, ekopraksi


yansılama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yansılamak işi

2. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Türün öteki üyelerinin davranışlarını, öğrenme söz konusu olmadan yapma eğilimi


yansılamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Işık yansı yapmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Birinin söylediklerini, yaptıklarını alay ederek tekrarlamak

Örnek:

1. Türkçe sözleri Arapça okumaya çalışırdı. Çocuklar, hocayı yansılarlardı, gülüşürdük.

1. Türkçe sözleri Arapça okumaya çalışırdı. Çocuklar, hocayı yansılarlardı, gülüşürdük.


yansılanım
Anlamı:

1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , İnsan kulağının alamayacağı nitelikte olan yüksek frekanslı ses titreşimi, ultrason


yansılanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yansılanmak işi


yansılanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yansılama işi yapılmak


yansılayabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yansılayabilmek işi


yansılayabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yansılama ihtimali veya imkânı bulunmak


yansıma

İlgili Kelimeler:

dağınık yansıma

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yansımak işi

Örnek:

1. Balkon penceresinden dolan ışık, ak saçlarından süt mavisi yansımalar yapıyor.

1. Balkon penceresinden dolan ışık, ak saçlarından süt mavisi yansımalar yapıyor.

2. Işık dalgaları yansıtıcı bir yüzeye çarparak yön değiştirme, inikâs

Örnek:

1. Durgun denizler yıldızların yansımasıyla yıldızlandı.

1. Durgun denizler yıldızların yansımasıyla yıldızlandı.

3. dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , Doğa seslerine benzer seslerle yapılan kelime, taklidî kelime, onomatope: Gürültü, şırıltı, bıngıldak, güm güm, vızıldamak vb


yansımak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Işık dalgaları yansıtıcı bir yüzeye çarparak yön değiştirmek, aksetmek

Örnek:

1. Düz ve parlak yüzeylere çarpan ışık yansır.

1. Düz ve parlak yüzeylere çarpan ışık yansır.

2. Yer almak

Örnek:

1. Gazeteye yansıyan haber ağızdan ağıza geçerken açıklığını hemen hemen tamamen kaybetmiştir.

1. Gazeteye yansıyan haber ağızdan ağıza geçerken açıklığını hemen hemen tamamen kaybetmiştir.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Anlaşılmak, belli olmak

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ulaşmak, duyulmak, yayılmak, aksetmek