92406 kayıt bulundu.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Boşuna, yanlış olarak
1. Yanlış yere, haksızca kabaran öfkeleri yatışmıştı.
1. Yanlış yere, haksızca kabaran öfkeleri yatışmıştı.
1. isim , isim , isim , isim , Yanlış davranış, yanlış iş, yanlış sanı, hata
1. Bu sözün doğruluğunu yahut yanlışlığını anlamam için ilk önce bana bülbülün ne çektiğini anlatın.
1. Bu sözün doğruluğunu yahut yanlışlığını anlamam için ilk önce bana bülbülün ne çektiğini anlatın.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yanılarak, bilmeyerek, sehven
1. Yanlışlıkla başkasını yakaladılar.
1. Yanlışlıkla başkasını yakaladılar.
Telaffuz : yanlışlı'kla
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yanlışı olmayan
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Yanlıştan uzak bir biçimde
1. isim , isim , isim , isim , Yanmak işi
1. Vücudumda yanma ile beraber garip bir titreme de vardı.
1. Vücudumda yanma ile beraber garip bir titreme de vardı.
2. kimya , kimya , kimya , kimya , Bir cismin oksijenle birleşmesi sırasında ortaya çıkan olayların tümü
yana yakıla, yana yana, yanardöner
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Birleşiminde karbon bulunan maddeler, ısı ve ışık yayarak kül durumuna geçip yok olmak
1. Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir.
1. Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir.
2. Ateş durumuna geçmek, tutuşmak
1. Kömür yandı. Ocaktaki odun yandı.
1. Kömür yandı. Ocaktaki odun yandı.
3. Isı, ışık veren bir konuma geçmek
1. Gece oldu, ışıklar yandı, yatsı vakti geldi.
1. Gece oldu, ışıklar yandı, yatsı vakti geldi.
4. Bütünü veya bir bölümü ateş veya sıcaklığın etkisi ile bozulmak, kömür durumuna geçmek
1. Yemek yandı. Ekmek yandı.
1. Yemek yandı. Ekmek yandı.
5. Isı etkisiyle vücudun bir yanı yara olmak, kızarmak veya rengi koyulaşmak
1. Ateşe dokundu, eli yandı. Güneşten kolları yandı.
1. Ateşe dokundu, eli yandı. Güneşten kolları yandı.
6. Vücut veya nesnelerin ısısı artmak
1. Ateşler içinde, günlerce titreyerek yanar.
1. Ateşler içinde, günlerce titreyerek yanar.
2. Odamız yaz günleri çinko damın altında yanar durur.
2. Odamız yaz günleri çinko damın altında yanar durur.
7. Parlamak, parıldamak
1. Birkaç batarya top, kızgın güneş altında pırıl pırıl yanıyor.
1. Birkaç batarya top, kızgın güneş altında pırıl pırıl yanıyor.
8. Birtakım etmenlerin etkisiyle işe yaramaz duruma gelmek
1. Kumaş boyadan yanmış. Ekinler dondan yanmış.
1. Kumaş boyadan yanmış. Ekinler dondan yanmış.
9. Yanık acısına benzer bir acı duymak
1. Boğazım yanıyor. Biberden ağzım yandı.
1. Boğazım yanıyor. Biberden ağzım yandı.
10. Çok istemek, çabalamak
1. Çocuklar, kendilerini beğendirmek için yanıyorlar.
1. Çocuklar, kendilerini beğendirmek için yanıyorlar.
11. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok üzülmek
1. Bu yaz tatil yapamayacağıma yanıyorum.
1. Bu yaz tatil yapamayacağıma yanıyorum.
12. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok sevmek, büyük bir aşk ile sevmek
13. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hükümsüz kalmak, değerini yitirmek
1. Vaktinde değiştirilmeyen kâğıt paralar yandı.
1. Vaktinde değiştirilmeyen kâğıt paralar yandı.
14. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Zarara, kötülüğe uğramak
1. Maazallah! Birimize kitaptan rastgele bir şey soracak olsa yandığımız gündü.
1. Maazallah! Birimize kitaptan rastgele bir şey soracak olsa yandığımız gündü.
15. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çocuk oyunlarında oyun dışı kalmak
16. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir bir sıralamak, dile getirmek, dert dökmek, anlatmak
1. Yazı yazmak, hayatımı anlatmak, kalbimi dökmek ihtiyacıyla yanıyorum.
1. Yazı yazmak, hayatımı anlatmak, kalbimi dökmek ihtiyacıyla yanıyorum.
1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Yersiz ve çok konuşan, geveze
1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Gevezelik etmek, tatsızlık etmek
1. isim , isim , isim , isim , Bilgisayar veya tepegözle hazırlanan saydamın yansıtılmasıyla perdede ortaya çıkan görüntü
2. Akis
1. Yüzümün durgun sudaki yansısına eğildim.
1. Yüzümün durgun sudaki yansısına eğildim.
3. fizik , fizik , fizik , fizik , Işığın parlak bir yere çarpıp geriye doğru yön değiştirerek kaynağını göstermesi, inikâs
4. biyoloji , biyoloji , biyoloji , biyoloji , Tepke
1. isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , Başkasının yaptığı hareket ve davranışları anlamsız olarak tekrarlama, ekopraksi
1. isim , isim , isim , isim , Yansılamak işi
2. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Türün öteki üyelerinin davranışlarını, öğrenme söz konusu olmadan yapma eğilimi
1. -i , -i , -i , -i , Işık yansı yapmak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Birinin söylediklerini, yaptıklarını alay ederek tekrarlamak
1. Türkçe sözleri Arapça okumaya çalışırdı. Çocuklar, hocayı yansılarlardı, gülüşürdük.
1. Türkçe sözleri Arapça okumaya çalışırdı. Çocuklar, hocayı yansılarlardı, gülüşürdük.
1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , İnsan kulağının alamayacağı nitelikte olan yüksek frekanslı ses titreşimi, ultrason
dağınık yansıma
1. isim , isim , isim , isim , Yansımak işi
1. Balkon penceresinden dolan ışık, ak saçlarından süt mavisi yansımalar yapıyor.
1. Balkon penceresinden dolan ışık, ak saçlarından süt mavisi yansımalar yapıyor.
2. Işık dalgaları yansıtıcı bir yüzeye çarparak yön değiştirme, inikâs
1. Durgun denizler yıldızların yansımasıyla yıldızlandı.
1. Durgun denizler yıldızların yansımasıyla yıldızlandı.
3. dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , Doğa seslerine benzer seslerle yapılan kelime, taklidî kelime, onomatope: Gürültü, şırıltı, bıngıldak, güm güm, vızıldamak vb
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Işık dalgaları yansıtıcı bir yüzeye çarparak yön değiştirmek, aksetmek
1. Düz ve parlak yüzeylere çarpan ışık yansır.
1. Düz ve parlak yüzeylere çarpan ışık yansır.
2. Yer almak
1. Gazeteye yansıyan haber ağızdan ağıza geçerken açıklığını hemen hemen tamamen kaybetmiştir.
1. Gazeteye yansıyan haber ağızdan ağıza geçerken açıklığını hemen hemen tamamen kaybetmiştir.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Anlaşılmak, belli olmak
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ulaşmak, duyulmak, yayılmak, aksetmek