92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , Başkasının söylediği sözleri yankı gibi yineleme
1. sıfat , sıfat , hayvan bilimi , hayvan bilimi , sıfat , sıfat , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Yankıdan yararlanarak yönünü bulan (hayvan)
1. -i , -i , -i , -i , Sesi geri çevirmek, yankı durumunda geri döndürmek, inikâs etmek
1. isim , isim , isim , isim , Yankılanmak işi
1. Ödüller, sataşmalar, polemikler tek yankılanma yolu olup çıktı.
1. Ödüller, sataşmalar, polemikler tek yankılanma yolu olup çıktı.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ses vermek, ses çıkarmak, yankı durumunda geri dönmek, aksetmek
1. Tapınaklar gibi yüksek tavanlı olan bu binanın duvarlarında belli belirsiz bir ilahi yankılanıyordu.
1. Tapınaklar gibi yüksek tavanlı olan bu binanın duvarlarında belli belirsiz bir ilahi yankılanıyordu.
1. isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , Başka birinin kullandığı söz veya cümleleri anlamsız olarak yankı gibi tekrarlama, ekolali
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yankısı olmayan
1. Binlerce insana değil, sinir bozucu yankısız bir boşluğa konuşuyordu.
1. Binlerce insana değil, sinir bozucu yankısız bir boşluğa konuşuyordu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yana yatmak, yana dönmek
2. -i , -i , -i , -i , Yanından geçmek
3. -e , -e , mecaz , mecaz , -e , -e , mecaz , mecaz , Çalışıp yorulmadan başka birisinden geçinmek
1. Validenin yanına yanlamaktan başka çarem yok!
1. Validenin yanına yanlamaktan başka çarem yok!
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yan olarak, yana yatmış biçimde, yan yan
1. Bir ayağını öteki dizinin üstüne, top namlusu gibi yanlamasına koyardı.
1. Bir ayağını öteki dizinin üstüne, top namlusu gibi yanlamasına koyardı.
1. isim , isim , isim , isim , Kahvaltıda ve diğer öğünlerde ana yiyeceğin yanında verilen çerez türü veya domates, salatalık vb. yiyecekler
çok yanlılık
1. isim , isim , isim , isim , Yandaşlık
1. Gençlik onun yanlılığını, bencillik gibi görünen iç inzivasını hiç tutmazdı.
1. Gençlik onun yanlılığını, bencillik gibi görünen iç inzivasını hiç tutmazdı.
yanlış yere, yanlış yunluş, yalan yanlış, yaygın yanlış, dizgi yanlışı
1. isim , isim , isim , isim , Bir kurala, bir ilkeye, bir gerçeğe uymama durumu, yanılgı, hata
1. Sen hayatımdaki bir yanlışmışsın, keşke seni hiç tanımasaydım.
1. Sen hayatımdaki bir yanlışmışsın, keşke seni hiç tanımasaydım.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir kurala, bir ilkeye, bir gerçeğe uymayan, aykırı olan, hatalı
1. Yanlış ve mantıksız hareketim bu suretle cezalanmalı.
1. Yanlış ve mantıksız hareketim bu suretle cezalanmalı.
3. zarf , zarf , zarf , zarf , Hatalı bir biçimde
1. Evime gitmek için, yanlış söyledim, gitmemek için vapurun kaçmasını bekliyordum.
1. Evime gitmek için, yanlış söyledim, gitmemek için vapurun kaçmasını bekliyordum.
4. sıfat , sıfat , felsefe , felsefe , sıfat , sıfat , felsefe , felsefe , Biçimsel düşünme yasalarına uymayan, düşünülen şeyle uyuşmayan
1. `ortaya çıkan bir yanlışlık çok geç de olsa düzeltilebilir` anlamında kullanılan bir söz