92406 kayıt bulundu.
1. bir işte gereksiz telaş ve ivedilik göstererek, herkesten saklamaya çalışarak
1. bağlaç , bağlaç , bağlaç , bağlaç , `Demek oluyor ki` anlamlarında bir söz
1. Rıza Efendi de belki bu yüzden yani perde niçin açılmıyor diye sinirleniyor.
1. Rıza Efendi de belki bu yüzden yani perde niçin açılmıyor diye sinirleniyor.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , `Sözün kısası, doğrusu` anlamlarında bir söz
1. Tesadüf ama bu kadar olur yani.
1. Tesadüf ama bu kadar olur yani.
Lisan : Arapça yaʿnī
Telaffuz : ya:ni
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Hemen yanında
1. Celâl ne cevap vereceğini bilemeden olduğu yerde büzülürken garson bitiverdi yanı başında.
1. Celâl ne cevap vereceğini bilemeden olduğu yerde büzülürken garson bitiverdi yanı başında.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Birlikte
1. Dilekçelerin, yazışmaların yanı sıra, mahallî basında çıkan yazılar da bolca yer tutuyordu.
1. Dilekçelerin, yazışmaların yanı sıra, mahallî basında çıkan yazılar da bolca yer tutuyordu.
2. Yanında, beraberinde
1. Yanı sıra çocuğunu da getirdi.
1. Yanı sıra çocuğunu da getirdi.
yanık rüzgâr, yanık ses, bağrı yanık, karayanık, yüreği yanık, amele yanığı, gece yanığı, güneş yanığı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yanmakta olan
1. Binada yanık lamba bırakmayın.
1. Binada yanık lamba bırakmayın.
2. Yanmış olan
1. Yanık soğan kokulu bir buhar odayı dolduruyordu.
1. Yanık soğan kokulu bir buhar odayı dolduruyordu.
3. Rengi koyulaşmış
1. Kocaman hasır şapkalarının altında sarı saçları uçan, yanık iki genç kız.
1. Kocaman hasır şapkalarının altında sarı saçları uçan, yanık iki genç kız.
4. Sıkıntı veya hastalıktan iyi gelişmemiş, kavruk
1. Yanık bir çocuk.
1. Yanık bir çocuk.
5. Verimsiz, kıraç duruma gelmiş olan
6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bıkkın, üzüntülü, dertli
7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Duygulu, dokunaklı, acılı, etkili
1. Aşk söyletir en yanık türküleri / Ay buluta girdiği gecelerde
1. Aşk söyletir en yanık türküleri / Ay buluta girdiği gecelerde
8. isim , isim , isim , isim , Yanmış yer, yanmış olan yerde kalan iz
1. Halıdaki yanığı ördürmeli.
1. Halıdaki yanığı ördürmeli.
9. isim , isim , isim , isim , Herhangi bir ısıdan meydana gelen doku bozukluğu
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Şarbon
Telaffuz : yanı'kara
bağrı yanıklık, yüreği yanıklık
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Yanık olma durumu
1. Karga, pohpohlanan sesinin yanıklığını göstermek için şarkıya başlıyor.
1. Karga, pohpohlanan sesinin yanıklığını göstermek için şarkıya başlıyor.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yanılma ihtimali veya imkânı bulunmak
tarih yanılgısı
1. isim , isim , isim , isim , Yanılma durumu
1. Onca yanlış ilişki ve ince yanılgılardan sonra tam zamanında yüz yüze geldikleri için sevinip duracaklar.
1. Onca yanlış ilişki ve ince yanılgılardan sonra tam zamanında yüz yüze geldikleri için sevinip duracaklar.
2. Yanlış davranış
3. Bir sanatla, bir bilimle ilgili kuralların gereği gibi uygulanmayışından doğan sonuç
4. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , Yanlışı doğru veya doğruyu yanlış sanma, hata
1. bilmeden bir yanlışlık yapmak
1. Eski bakan bir yanılgıya düşmüştü.
1. Eski bakan bir yanılgıya düşmüştü.
1. isim , isim , isim , isim , Yanılma işi
1. Tiyatrodan ayrılacak sanmıştı. Hatice onun yanılışını anladı.
1. Tiyatrodan ayrılacak sanmıştı. Hatice onun yanılışını anladı.
1. isim , isim , isim , isim , Yanılmak işi
1. Onların hakkımızda yanılmaları bizim istediğimiz noksandan değil...
1. Onların hakkımızda yanılmaları bizim istediğimiz noksandan değil...
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tanımayarak, niteliğini iyi anlamayarak aldanmak
1. Bazen insanlar o kadar birbirlerine benziyor ki insan yanılıyor.
1. Bazen insanlar o kadar birbirlerine benziyor ki insan yanılıyor.
2. Sonucunu düşünmeden veya bilmeden uygunsuz bir davranışta bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , Yanlış algılama ve duyu yanılması
1. Acaba benim kulağıma gelen sesler bir yanılsama mıydı?
1. Acaba benim kulağıma gelen sesler bir yanılsama mıydı?
2. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Var olan nesne veya canlıyı yanlış, ayrımlı veya değişik olarak algılama, galatıhis, illüzyon
1. Abartmadığından, duygusal bir yanılsamanın söz konusu olmadığından emindi.
1. Abartmadığından, duygusal bir yanılsamanın söz konusu olmadığından emindi.