92406 kayıt bulundu.
1. -e , -e , -e , -e , Yanaşma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Böyle en kaba menfaat karşılığı bulduğun ve senden hazzetmediğini bildiğin bir kadına nasıl yanaşabiliyorsun?
1. Böyle en kaba menfaat karşılığı bulduğun ve senden hazzetmediğini bildiğin bir kadına nasıl yanaşabiliyorsun?
2. Yanaşmaya gücü yetmek
yanaşık düzen, yanaşık nizam
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yanaşmış durumda olan
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Yanaşmış bir biçimde
1. Arabalar kapı önündeki kaldırıma yanaşık park etmişler.
1. Arabalar kapı önündeki kaldırıma yanaşık park etmişler.
1. isim , isim , isim , isim , Kişi veya araçların birbirinin yanında ve aynı hizada düzenli duruşu, yanaşık nizam
1. isim , isim , isim , isim , Yanaşmak işi
1. Ufak çocukların sigara yakmak için yanaşmalarına içerlemişimdir.
1. Ufak çocukların sigara yakmak için yanaşmalarına içerlemişimdir.
2. Genellikle bir çiftçi yanında çalışan işçi, tutma
1. Arabayı yaşlı bir çiftlik yanaşması sürüyor.
1. Arabayı yaşlı bir çiftlik yanaşması sürüyor.
1. -e , -e , -e , -e , Bir şeyin, bir kimsenin yanına gelmek
1. Usulca avluya indim, rafa doğru yanaştım.
1. Usulca avluya indim, rafa doğru yanaştım.
2. Vapur, kayık vb. kıyıya varmak
1. Günün birinde kocaman bir motor Santa Maria'ya yanaştı, içinden çıkan bir subay muhafızlarla uzun uzun görüştü.
1. Günün birinde kocaman bir motor Santa Maria'ya yanaştı, içinden çıkan bir subay muhafızlarla uzun uzun görüştü.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Karışmak, ilgilenmek, istek göstermek
1. Ali Mehmet Bey, cihetlere yanaşacak kimselerden değildir.
1. Ali Mehmet Bey, cihetlere yanaşacak kimselerden değildir.
4. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , İlişki kurmak
1. Vahşi ve utangaç olduğu için pek yanaşmaz.
1. Vahşi ve utangaç olduğu için pek yanaşmaz.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Yanaşmasını sağlamak
1. Arabacı, içkinin söndürdüğü fersiz, kabarık, aklı gözlerini kızın yüzüne yanaştırarak fısıldadı.
1. Arabacı, içkinin söndürdüğü fersiz, kabarık, aklı gözlerini kızın yüzüne yanaştırarak fısıldadı.
yanay doğrusu, yanay düzlemi
1. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , Bir cismin düşey kesiti, profil
2. jeoloji , jeoloji , jeoloji , jeoloji , Katmanları gösteren kesit
1. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , Yer eksenine dik olan doğru
1. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , Yer düzlemi yer eksenine dik olan düzlem
1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Ters, huysuz (kimse)
1. isim , isim , isim , isim , Kahvelerde oynanan oyunları seyreden ve bedavadan yiyip içen kimse
2. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , Düşmana karşı ilerleyen bir kuvvetin yandan gelebilecek baskınlardan korunmak amacıyla oluşturduğu emniyet birliği
1. isim , isim , isim , isim , Genellikle çobanların kullandığı azık torbası
1. İki sipahinin yancıklarında biraz peksimet, biraz da dut kakı olduğu hâlde daha bir lokma yemiş değillerdi.
1. İki sipahinin yancıklarında biraz peksimet, biraz da dut kakı olduğu hâlde daha bir lokma yemiş değillerdi.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Her iki yanında birer çarkı bulunan ve bu çarklarla ağır hareket eden (vapur)
1. Ada vapuru yandan çarklı / Bayraklar donanmış cafcaflı
1. Ada vapuru yandan çarklı / Bayraklar donanmış cafcaflı
2. Bir yanına eğilerek yürüyen
3. isim , isim , argo , argo , isim , isim , argo , argo , Şekeri yanına konulmuş olan kahve veya çay
4. isim , isim , argo , argo , isim , isim , argo , argo , Çaçaron
1. isim , isim , isim , isim , Birinden yana olan veya bir düşünceye, bir isteğe katılan, onu destekleyen kimse, yanlı, taraflı, taraftar
1. En hararetli İngiliz yandaşları, üzgün ve umutsuz.
1. En hararetli İngiliz yandaşları, üzgün ve umutsuz.
1. isim , isim , isim , isim , Yandaş olma durumu, yanlılık, taraflılık, taraftarlık