Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
yakaza
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Uyanıklık

Örnek:

1. Hain bir hastalık onun kavi ve güzel vücudunu ve uyuşmaz bir menfaatperestlik yakazası da onun ahlaki mesleğini yendi ve yere serdi.

1. Hain bir hastalık onun kavi ve güzel vücudunu ve uyuşmaz bir menfaatperestlik yakazası da onun ahlaki mesleğini yendi ve yere serdi.


Lisan : Arapça yaḳaẓa

yakı

İlgili Kelimeler:

yakı ağacı, yakı otu, hardal yakısı, nasır yakısı, pehlivan yakısı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bazı hastalıkları tedavi etmek amacıyla bir bez üzerine yayılıp deri üzerine uygulanan, beden ısısıyla vücuda yapışan eczalı parça

Örnek:

1. Hardal yakısı.

1. Hardal yakısı.


yakı açmak
Anlamı:

1. iyileştirmek için bir yarayı açıp işletmek


yakı ağacı
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Kabukları yakı olarak kullanılan defne türünden bir ağaç (Daphne quidium)


yakı otu
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Küpe çiçeğigillerden, kırmızı veya pembe çiçekli, sulak yerlerde yetişen, küçük bir süs bitkisi (Epilobium)


yakı yakmak (veya vurmak)
Anlamı:

1. yakı yapıştırmak


yakıcı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yakma özelliği olan, yakan

Örnek:

1. Sanki sesleri güneşin yakıcı aydınlıklarını ürpertiyor.

1. Sanki sesleri güneşin yakıcı aydınlıklarını ürpertiyor.

2. isim , isim , isim , isim , Yakı yapan veya satan kimse

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Etkili, dokunaklı

4. kimya , kimya , kimya , kimya , Başka bir maddeyle birleşerek o maddenin yanmasını sağlayan (madde)

Örnek:

1. Oksijen yanıcı değil, yakıcıdır.

1. Oksijen yanıcı değil, yakıcıdır.


yakıcılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakıcı olma durumu

Örnek:

1. Güneşin yakıcılığı.

1. Güneşin yakıcılığı.

2. Yakı yapma işi


yakılabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakılabilmek işi


yakılabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yakılma ihtimali veya imkânı bulunmak


yakılış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakılma işi


yakılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakılmak işi


yakılmak fiil

İlgili Kelimeler:

yana yakıla

Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yakma işi yapılmak

Örnek:

1. Ateşler yakılıp kuzular ve piliçler çevrilmeye başlandı.

1. Ateşler yakılıp kuzular ve piliçler çevrilmeye başlandı.


yakım
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakma işi

Örnek:

1. Anız yakımı.

1. Anız yakımı.

2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Önemli bir olay üzerine yakılmış türkü


yakımcı
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Türkü yakan kimse


yakin
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Sağlam, kesin bilgi

2. Bir şeyi iyice, kesinlikle bilme


Lisan : Arapça yaḳīn

Telaffuz : yaki:n

yakın

İlgili Kelimeler:

yakın akraba, yakın anlamlı, yakın benzeşme, yakın benzeşmezlik, Yakın Çağ, Yakın Doğu, yakın dost, yakın göçüşme, yakın koruma, yakın sesli, Yakın Şark, yakın takip, akla yakın, cana yakın, fırtınaya yakın rüzgâr

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Az bir ara ile ayrılmış olan (zaman veya yer), uzak karşıtı

2. Küçük, önemsiz değişikliklerle birbirinden ayrılan

Örnek:

1. İklim ile toprağın bereketi ve insanın faaliyeti arasında yakın bir münasebet vardır.

1. İklim ile toprağın bereketi ve insanın faaliyeti arasında yakın bir münasebet vardır.

3. Aralarında sıkı ilgi bulunan

Örnek:

1. Her birinin muhakkak bir yakın arkadaşı vardır.

1. Her birinin muhakkak bir yakın arkadaşı vardır.

4. Benzeyen, andıran, yaklaşan

Örnek:

1. Beş dönüme yakın bahçesi bir ormanı andırırdı.

1. Beş dönüme yakın bahçesi bir ormanı andırırdı.

5. Erişmesi, olması zaman bakımından yaklaşmış olan

Örnek:

1. Elli yaşında adam, ellisine yakın kadın...

1. Elli yaşında adam, ellisine yakın kadın...

6. isim , isim , isim , isim , Uzak olmayan yer

Örnek:

1. Yakınımızda otururlar.

1. Yakınımızda otururlar.

7. isim , isim , isim , isim , Aralarında sıkı ilişki olan arkadaş, dost veya akraba

Örnek:

1. En yakınlarından başlayarak herkese hayatı cehennem ettiği de doğrudur.

1. En yakınlarından başlayarak herkese hayatı cehennem ettiği de doğrudur.

8. zarf , zarf , zarf , zarf , Uzak olmadan

Örnek:

1. Gelin, bana yakın oturun lütfen.

1. Gelin, bana yakın oturun lütfen.


yakın akraba
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Birinci derecede yakınlığı olan akraba


yakın anlamlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Anlamları arasındaki ayrım çok az olan (kelimeler)


yakın anlamlılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakın anlamlı olma durumu


yakın benzeşme
Anlamı:

1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Kelimede yan yana düşen iki ünsüzün birbirine etkisi: sütcü > sütçü, yurtdaş > yurttaş gibi


yakın benzeşmezlik
Anlamı:

1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Bir kelimede yan yana bulunan aynı veya benzer iki sesten birinin değişikliğe uğraması: attar > aktar, aşçı > ahçı gibi


Yakın Çağ
Anlamı:

1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Fransız İhtilali (1789)'nden zamanımıza kadar olan süre


Özel: Evet

Yakın Doğu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Akdeniz'in doğu kıyısında, Suriye, Mısır, Lübnan, İsrail, Ürdün'ün oluşturduğu bölge, Yakın Şark


Özel: Evet

yakın dost
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İçten, samimi kimse