Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
yakınlık eylemi
Anlamı:

1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Yakınlık fiili


yakınlık fiili
Anlamı:

1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Bir fiile -e zarf-fiil ekiyle yazmak fiili getirilerek oluşturulan ve kavramda olayın çok yaklaştığını, neredeyse gerçekleşeceğini gösteren birleşik anlam_fiil, yaklaşma eylemi, yakınlık eylemi, yaklaşma fiili: Düşeyazmak, öleyazmak gibi


yakınlık görmek
Anlamı:

1. ilgi, sevgi görmek

Örnek:

1. O, Türkiye'de üç yerden yakınlık gördü.

1. O, Türkiye'de üç yerden yakınlık gördü.


yakınlık göstermek
Anlamı:

1. biriyle ilgilenmek, sevgiyle davranmak


yakınlık kurmak
Anlamı:

1. sıkı ilişki içinde bulunmak, ilgi ve destek vermek

Örnek:

1. Ben merhumla yakınlık kurmuş bahtiyarlardan değilim.

1. Ben merhumla yakınlık kurmuş bahtiyarlardan değilim.


yakınma

İlgili Kelimeler:

yakınma kutusu

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakınmak (II) işi, şikâyet


yakınma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakınmak (I) işi


yakınma kutusu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Şikâyet kutusu


yakınmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kına, yakı vb.ni vücudun bir yerine sürmek, koymak

Örnek:

1. Kına yakınmak.

1. Kına yakınmak.


yakınmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sızlanmak, sızlanarak anlatmak, şikâyet etmek

Örnek:

1. Kaç kez yakındım ona, yüzünü öyle bir yas kapladı ki yakındığıma da yakınacağıma da bin pişman oldum.

1. Kaç kez yakındım ona, yüzünü öyle bir yas kapladı ki yakındığıma da yakınacağıma da bin pişman oldum.


yakınmasız
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yakınmadan

Örnek:

1. Tek başına, yakınmasız ayakta kalabilmiş tüm kişiler gibi örtük bir bilgelik geliştirmişti.

1. Tek başına, yakınmasız ayakta kalabilmiş tüm kişiler gibi örtük bir bilgelik geliştirmişti.


Telaffuz : yakı'nmasız

yakınsak
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , fizik , fizik , sıfat , sıfat , fizik , fizik , Tek bir noktaya doğru yönelen (ışın)

2. Işıkları aynı noktaya doğru yöneltme özelliği taşıyan (mercek vb.)

3. matematik , matematik , matematik , matematik , Birbirine gittikçe yaklaşarak uzanan, bir noktaya doğru yönelen (çizgi)


yakınsaklık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakınsak olma durumu


yakınsama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakınsamak işi

2. matematik , matematik , fizik , fizik , matematik , matematik , fizik , fizik , Aradaki açıklık sonsuz küçülerek fakat kesişmeden bir noktaya, bir sınıra doğru yaklaşma


yakınsamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyin yakın zamanda olacağını düşünmek, olmasını yakın görmek


yakıntı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakılan bir şeyin kalıntısı

Örnek:

1. Düşmanın yakıp yıktığı köylerin yakıntı ve yıkıntıları...

1. Düşmanın yakıp yıktığı köylerin yakıntı ve yıkıntıları...

2. Şikâyet


yakıp yıkmak
Anlamı:

1. çok büyük zarar vermek, harap etmek

Örnek:

1. Siyasal kuruluşların lokallerini yakıp yıkmaya kalkacaklardır.

1. Siyasal kuruluşların lokallerini yakıp yıkmaya kalkacaklardır.


yakış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakma işi

Örnek:

1. Emin ol ki her sigara yakışta / Daha duman tüter tütmez ordayım

1. Emin ol ki her sigara yakışta / Daha duman tüter tütmez ordayım


yakışabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakışabilmek işi


yakışabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Yakışma ihtimali veya imkânı bulunmak


yakışık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Uygunluk, yaraşma

2. Yakışıklı delikanlı


yakışık almamak
Anlamı:

1. yerinde olmamak, uygun düşmemek

Örnek:

1. Onu gece yarısı sokağın ortasına atıvermek yakışık almazdı.

1. Onu gece yarısı sokağın ortasına atıvermek yakışık almazdı.


yakışıklı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Güzel, gösterişli (erkek)

Örnek:

1. Kumral bıyıkları ve ölçülü yüz hatlarıyla her zamanki kadar yakışıklıydı.

1. Kumral bıyıkları ve ölçülü yüz hatlarıyla her zamanki kadar yakışıklıydı.


yakışıklılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakışıklı olma durumu


yakışıksız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yakışık almayan, uygunsuz, çirkin, münasebetsiz (tavır, hâl vb.)

Örnek:

1. Bundan büyüğü pek yakışıksız olur.

1. Bundan büyüğü pek yakışıksız olur.