Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
yakadan geçirmek
Anlamı:

1. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , evlatlığa kabul etmek


Yakakent
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Samsun iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : yaka'kent

yakalama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakalamak işi

Örnek:

1. Pokerde blöf yakalama meraklısı idi.

1. Pokerde blöf yakalama meraklısı idi.

2. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Sanığın yargıç kararı olmaksızın hürriyetinin kısıtlanmasını doğuran koruma önlemi

Örnek:

1. Lakin erler onu da yakalamanın kolayını bulmuşlardı.

1. Lakin erler onu da yakalamanın kolayını bulmuşlardı.


yakalamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir kimseyi veya bir şeyi elle tutmak

Örnek:

1. Üç ince dalı birleştirerek sıkıca yakaladım.

1. Üç ince dalı birleştirerek sıkıca yakaladım.

2. Kaçan kimseyi ele geçirmek, derdest etmek

3. Bir kimsenin gitmesini engellemek, durdurmak

Örnek:

1. Bu defa Tevfik'i dükkânın kapısında yakaladılar, aynı şeyi ona açtılar.

1. Bu defa Tevfik'i dükkânın kapısında yakaladılar, aynı şeyi ona açtılar.

4. Bir kimseyi hoşa gitmeyecek bir durumda bulmak, bir kimsenin suçu ortaya çıkmak

Örnek:

1. Kocasını bir kadınla yakalamış.

1. Kocasını bir kadınla yakalamış.

5. Söz, bakış veya işareti fark etmek

6. Birdenbire etkisi altına almak

Örnek:

1. Yağmur bizi yolda yakaladı.

1. Yağmur bizi yolda yakaladı.

7. Arayarak veya rastlantı sonucu bulup bağlantı kurmak

Örnek:

1. Zehra, Yorgaki'nin müziğini herhangi bir yerinden yakalıyor.

1. Zehra, Yorgaki'nin müziğini herhangi bir yerinden yakalıyor.

8. Avlamak, tuzakla ele geçirmek

9. Tutturmak

Örnek:

1. Sayısal Loto'da beşi yakaladım.

1. Sayısal Loto'da beşi yakaladım.

10. Aynı düzeye gelmek

Örnek:

1. Türkiye geçen senenin ihracat rakamlarını yakaladı.

1. Türkiye geçen senenin ihracat rakamlarını yakaladı.


yakalanabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakalanabilmek işi


yakalanabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yakalanma ihtimali veya imkânı bulunmak


yakalanış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakalanma işi


yakalanıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakalanıvermek işi


yakalanıvermek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Çok çabuk veya kısa sürede yakalanmak


Telaffuz : yakalanı'vermek

yakalanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakalanmak işi


yakalanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yakalama işi yapılmak, ele geçirilmek

2. Birinin kendisini zor duruma düşürecek bir şeyi, bir suçu ortaya çıkmak

3. Bir hastalığa tutulmak

Örnek:

1. Nezleye yakalandı.

1. Nezleye yakalandı.

4. Karşılaşmak istenilmeyen birine veya kötü bir duruma tutulmak

Örnek:

1. Evden çıkarken o adama yakalandı. Yağmura yakalandı.

1. Evden çıkarken o adama yakalandı. Yağmura yakalandı.


yakalatabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakalatabilmek işi


yakalatabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Yakalatma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Yakalatma gücü bulunmak


yakalatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakalatmak işi


yakalatmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yakalanmasını sağlamak


yakalayabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakalayabilmek işi


yakalayabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Yakalama ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Kaçırılmış fırsatları tekrar yakalayabilirim.

1. Kaçırılmış fırsatları tekrar yakalayabilirim.

2. Yakalama gücü bulunmak


yakalayış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakalama işi


yakalayıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yakalayıvermek işi


yakalayıvermek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Çabucak veya kısa sürede yakalamak


Telaffuz : yakalayı'vermek

yakalı
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Boynu üzerinde manto yakasına benzeyen tüyleri bulunan bir tür güvercin


yakalı

İlgili Kelimeler:

yakalı kamçılılar, altın yakalı, beyaz yakalı, çelik yakalı, mavi yakalı, pembe yakalı, yeşil yakalı

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Herhangi bir biçimde yakası olan

Örnek:

1. Damat orta yaşlı bir zat olup kadife yakalı lacivert bir palto giymişti.

1. Damat orta yaşlı bir zat olup kadife yakalı lacivert bir palto giymişti.


yakalı kamçılılar
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Denizlerde veya tatlı sularda yaşayan kamçılı, bir hücreli hayvanlar familyası


yakalık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yaka yapılmaya uygun olan şey

2. İlköğretim öğrencilerinin önlüklerinin üzerine taktıkları yaka

3. Erkek gömleklerinin üzerine takılan eğreti yaka

Örnek:

1. Karıları incik boncuk içinde, erkekler ekseri yakalık bile alıp takmıyorlar.

1. Karıları incik boncuk içinde, erkekler ekseri yakalık bile alıp takmıyorlar.


yakalıklı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yakalığı olan

Örnek:

1. Bu büyük salonda toplananların çoğu redingotlu, kolalı yüksek yakalıklı, fesli beylerdi.

1. Bu büyük salonda toplananların çoğu redingotlu, kolalı yüksek yakalıklı, fesli beylerdi.