Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
ütüleyebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Ütüleme ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Ütülemeyi becermek


utulma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Utulmak işi


utulmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , halk ağzında , halk ağzında , -e , -e , halk ağzında , halk ağzında , Utma işi yapılmak veya utma işine konu olmak


ütülme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ütülmek işi


ütülmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Oyunda, yenilmek, kaybetmek


ütülü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ütülenmiş, ütü ile buruşuklukları giderilmiş


ütüsü üzerinde
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Yeni ütülenmiş

Örnek:

1. Bu patırtısız semtte loş odamızda girip ütüsü üzerinde serin çarşaflara serilerek yatmak.

1. Bu patırtısız semtte loş odamızda girip ütüsü üzerinde serin çarşaflara serilerek yatmak.


ütüsüz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ütülenmemiş veya ütüsü bozulmuş

Örnek:

1. Ütüsüz ve beli oturmamış pantolonunu çekti.

1. Ütüsüz ve beli oturmamış pantolonunu çekti.


üvendire
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çifte koşulan öküzleri yürütmek için kullanılan, ucuna nodul çakılmış uzun değnek, gönder

Örnek:

1. Öküzün üvendiresini tuttu ve sakin, huzur dolu bir sesle haber verdi.

1. Öküzün üvendiresini tuttu ve sakin, huzur dolu bir sesle haber verdi.


Lisan : Rumca

Telaffuz : üve'ndire

uvertür
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Operada, perde açılmadan önce orkestranın çaldığı parça

2. Pokerde oyuna başlayabilmek için gerekli el

Örnek:

1. Uvertürün nedir?

1. Uvertürün nedir?


Lisan : Fransızca ouverture

uvertür yapmak
Anlamı:

1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , bir şeye giriş niteliğinde söz söylemek veya davranışta bulunmak


üvey

İlgili Kelimeler:

üvey ana, üvey anne, üvey baba, üvey çocuk, üvey evlat, üvey kardeş, üvey kız, üvey oğul

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yalnız yasaca akraba sayılan, aralarında kan bağı bulunmayan, öz olmayan

Örnek:

1. O akşam da müzakere sonunda bu yaşıtım üvey dayımla mutabık kaldık.

1. O akşam da müzakere sonunda bu yaşıtım üvey dayımla mutabık kaldık.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kendisine kötü davranılan


üvey ana
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Üvey anne

Örnek:

1. Üvey anası ona bir kurtarıcı gibi geldi.

1. Üvey anası ona bir kurtarıcı gibi geldi.


üvey anne
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öz olmayan anne, analık, üvey ana, cicianne

Örnek:

1. Çocukluğumun en derin, en sürekli, en ihtiraslı sevgisini bana telkin eden bu üvey annemdi.

1. Çocukluğumun en derin, en sürekli, en ihtiraslı sevgisini bana telkin eden bu üvey annemdi.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çocuğuna kötü davranan anne


üvey baba
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öz olmayan baba, babalık

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çocuğuna kötü davranan baba


üvey çocuk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Üvey evlat


üvey evlat
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Karı kocanın her birine göre öbürünün ayrı bir eşinden dünyaya gelmiş olan evlat, üvey çocuk

Örnek:

1. Baban savaşta öldü, sizlere üvey evlat dedirtmemek için tekrar evlenmedim ben.

1. Baban savaşta öldü, sizlere üvey evlat dedirtmemek için tekrar evlenmedim ben.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kötü davranılan kimse


üvey evlat gibi tutmak (veya saymak)
Anlamı:

1. horlamak, haksızlık etmek, iyi davranmamak

Örnek:

1. Sanatçıyı üvey evlat sayma huyumuz yine değişmedi.

1. Sanatçıyı üvey evlat sayma huyumuz yine değişmedi.


üvey evlat muamelesi yapmak
Anlamı:

1. dışlamak

Örnek:

1. Bana üvey evlat muamelesi yapıyorsun, beni burunluyorsun.

1. Bana üvey evlat muamelesi yapıyorsun, beni burunluyorsun.

2. kötü davranmak


üvey kardeş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Anaları veya babaları ayrı olan kardeşlerden her biri

Örnek:

1. Mısır'dan beri bana dadılık eden Hadiye isminde bir genç kızın üvey kardeşiydi.

1. Mısır'dan beri bana dadılık eden Hadiye isminde bir genç kızın üvey kardeşiydi.


üvey kız
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Karı kocanın her birine göre öbürünün ayrı bir eşinden dünyaya gelmiş olan kız çocuk


üvey oğul
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Karı kocanın her birine göre öbürünün ayrı bir eşinden dünyaya gelmiş olan erkek çocuk

Örnek:

1. Yeni baba üvey oğluna saygılı idi.

1. Yeni baba üvey oğluna saygılı idi.


üveyik
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Güvercinlerden, korularda yaşayan, eti için avlanan, boz renkli bir kuş (Streptopelia turtur)


üveyme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Üveymek işi


üveymek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Güvercin, kumru vb. kuşlar, göğüslerinden ötmek