92406 kayıt bulundu.
1. -i , -i , -i , -i , Ütüleme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Ütülemeyi becermek
1. -e , -e , halk ağzında , halk ağzında , -e , -e , halk ağzında , halk ağzında , Utma işi yapılmak veya utma işine konu olmak
1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Oyunda, yenilmek, kaybetmek
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Yeni ütülenmiş
1. Bu patırtısız semtte loş odamızda girip ütüsü üzerinde serin çarşaflara serilerek yatmak.
1. Bu patırtısız semtte loş odamızda girip ütüsü üzerinde serin çarşaflara serilerek yatmak.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ütülenmemiş veya ütüsü bozulmuş
1. Ütüsüz ve beli oturmamış pantolonunu çekti.
1. Ütüsüz ve beli oturmamış pantolonunu çekti.
1. isim , isim , isim , isim , Çifte koşulan öküzleri yürütmek için kullanılan, ucuna nodul çakılmış uzun değnek, gönder
1. Öküzün üvendiresini tuttu ve sakin, huzur dolu bir sesle haber verdi.
1. Öküzün üvendiresini tuttu ve sakin, huzur dolu bir sesle haber verdi.
Lisan : Rumca
Telaffuz : üve'ndire
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Operada, perde açılmadan önce orkestranın çaldığı parça
2. Pokerde oyuna başlayabilmek için gerekli el
1. Uvertürün nedir?
1. Uvertürün nedir?
Lisan : Fransızca ouverture
1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , bir şeye giriş niteliğinde söz söylemek veya davranışta bulunmak
üvey ana, üvey anne, üvey baba, üvey çocuk, üvey evlat, üvey kardeş, üvey kız, üvey oğul
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yalnız yasaca akraba sayılan, aralarında kan bağı bulunmayan, öz olmayan
1. O akşam da müzakere sonunda bu yaşıtım üvey dayımla mutabık kaldık.
1. O akşam da müzakere sonunda bu yaşıtım üvey dayımla mutabık kaldık.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kendisine kötü davranılan
1. isim , isim , isim , isim , Üvey anne
1. Üvey anası ona bir kurtarıcı gibi geldi.
1. Üvey anası ona bir kurtarıcı gibi geldi.
1. isim , isim , isim , isim , Öz olmayan anne, analık, üvey ana, cicianne
1. Çocukluğumun en derin, en sürekli, en ihtiraslı sevgisini bana telkin eden bu üvey annemdi.
1. Çocukluğumun en derin, en sürekli, en ihtiraslı sevgisini bana telkin eden bu üvey annemdi.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çocuğuna kötü davranan anne
1. isim , isim , isim , isim , Öz olmayan baba, babalık
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çocuğuna kötü davranan baba
1. isim , isim , isim , isim , Karı kocanın her birine göre öbürünün ayrı bir eşinden dünyaya gelmiş olan evlat, üvey çocuk
1. Baban savaşta öldü, sizlere üvey evlat dedirtmemek için tekrar evlenmedim ben.
1. Baban savaşta öldü, sizlere üvey evlat dedirtmemek için tekrar evlenmedim ben.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kötü davranılan kimse
1. horlamak, haksızlık etmek, iyi davranmamak
1. Sanatçıyı üvey evlat sayma huyumuz yine değişmedi.
1. Sanatçıyı üvey evlat sayma huyumuz yine değişmedi.
1. dışlamak
1. Bana üvey evlat muamelesi yapıyorsun, beni burunluyorsun.
1. Bana üvey evlat muamelesi yapıyorsun, beni burunluyorsun.
2. kötü davranmak
1. isim , isim , isim , isim , Anaları veya babaları ayrı olan kardeşlerden her biri
1. Mısır'dan beri bana dadılık eden Hadiye isminde bir genç kızın üvey kardeşiydi.
1. Mısır'dan beri bana dadılık eden Hadiye isminde bir genç kızın üvey kardeşiydi.
1. isim , isim , isim , isim , Karı kocanın her birine göre öbürünün ayrı bir eşinden dünyaya gelmiş olan kız çocuk
1. isim , isim , isim , isim , Karı kocanın her birine göre öbürünün ayrı bir eşinden dünyaya gelmiş olan erkek çocuk
1. Yeni baba üvey oğluna saygılı idi.
1. Yeni baba üvey oğluna saygılı idi.
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Güvercinlerden, korularda yaşayan, eti için avlanan, boz renkli bir kuş (Streptopelia turtur)
1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Güvercin, kumru vb. kuşlar, göğüslerinden ötmek