92406 kayıt bulundu.
1. bir durumu çok belli olmak
1. Hepsi temiz, hepsi yeni giyinmiş askerin vakarı, efendiliği üstlerinden akıyor.
1. Hepsi temiz, hepsi yeni giyinmiş askerin vakarı, efendiliği üstlerinden akıyor.
1. bir şeyi ödev olarak kabul etmemek
2. bir şeyin kendi üzerinde bıraktığı etkiyi kaldırmak
1. Sidar, uyku mahmurluğunu çarçabuk üstünden atarak pişkin pişkin gülümsedi.
1. Sidar, uyku mahmurluğunu çarçabuk üstünden atarak pişkin pişkin gülümsedi.
1. durumu belirgin bir biçimde anlaşılmak
1. Üstünden başından itina akan bir yolcudan yol sorulabilir mi?
1. Üstünden başından itina akan bir yolcudan yol sorulabilir mi?
1. daha önceden yapılmış bir işi, denetlemek amacıyla yeniden gözden geçirmek
üstüne üstlük, başüstüne
1. zarf , zarf , zarf , zarf , İlişkin, üzerine, dair
1. Arkadaşım aşk ve evlilik üstüne konuşulacak şeyler bulmuştu.
1. Arkadaşım aşk ve evlilik üstüne konuşulacak şeyler bulmuştu.
2. Hesabına
1. Kahveci içilen kahveleri Esat Ağanın üstüne yazıyor.
1. Kahveci içilen kahveleri Esat Ağanın üstüne yazıyor.
3. -e göre, uygun olarak
1. Paris'e yazıldı. Oradan ölçü üstüne gönderdiler, insan Paris'e kendi gidip diktirmeli.
1. Paris'e yazıldı. Oradan ölçü üstüne gönderdiler, insan Paris'e kendi gidip diktirmeli.
4. -den sonra
1. Ben rakının üstüne şarap içmem diyecek oldu.
1. Ben rakının üstüne şarap içmem diyecek oldu.
5. Kendinden önce gelen sözün ikileme biçiminde anlamını pekiştirmek ve sıklığını ifade etmek için kullanılan bir söz
1. Memleketten mektup mektup üstüne para istemiyorlardı o sıralarda...
1. Memleketten mektup mektup üstüne para istemiyorlardı o sıralarda...
1. bir davranışın kendisine karşı olduğunu sanarak tedirgin olmak, alınmak
1. Otomobilin dinmeyen yaygarasını üstüne alınmaya mahal yoktu.
1. Otomobilin dinmeyen yaygarasını üstüne alınmaya mahal yoktu.
1. bir işi yapmaya söz vermek, ödev alınmak
1. Her biri, ayrı bir defter sayfasının gözden geçirilmesini üstüne aldı.
1. Her biri, ayrı bir defter sayfasının gözden geçirilmesini üstüne aldı.
1. kaba konuşmada , kaba konuşmada , kaba konuşmada , kaba konuşmada , ağır bir biçimde sövmek
Ön Takı : (birinin)
1. yerinde bir düşünce ileri sürmek
2. iyice belirtmek
1. Üstüne basa basa olmaz, dedi.
1. Üstüne basa basa olmaz, dedi.
1. alay yollu , alay yollu , alay yollu , alay yollu , bir işten umudunu kesmek, o işin olacağına inanmamak, o işten vazgeçmek
1. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , sabah yataktan geç kalkmak
1. kendi üzerine almak, muhatap olmak
1. Hâlâ eski zenginliğinin hasedini üstüne çeker ve eski terekelerinin veraset vergilerini öder.
1. Hâlâ eski zenginliğinin hasedini üstüne çeker ve eski terekelerinin veraset vergilerini öder.
1. bir kimseyle veya bir şeyle çok ilgilenmek
1. Biz de hani üstüne düşüp düzeltecek yerde, Atatürk'ün Osmanlıcayı Türkçeleştirmek hususundaki güzel arzusunu bugünkü uydurma dilcilik gayretine alet etmişiz.
1. Biz de hani üstüne düşüp düzeltecek yerde, Atatürk'ün Osmanlıcayı Türkçeleştirmek hususundaki güzel arzusunu bugünkü uydurma dilcilik gayretine alet etmişiz.
1. aşırı derecede sıkılmak, pek bunalmak
1. Bütün kan başıma çıktı, üstüme bir fenalık gelir gibiydi.
1. Bütün kan başıma çıktı, üstüme bir fenalık gelir gibiydi.
1. bir işe el atmak, karışmak
1. Hancı kırda yatıyormuş, üstlerine gidememiş. Karıyı gözünün önünde kesmişler de üstüne gidememiş.
1. Hancı kırda yatıyormuş, üstlerine gidememiş. Karıyı gözünün önünde kesmişler de üstüne gidememiş.
2. üstüne doğru gitmek
3. bir şeyi ısrarlı bir biçimde yapmak
4. bir işi yapmak için kişiyi zorlamak