92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İnceliklerine inmeden, özen göstermeden, gelişigüzel, baştan savma yapılan
2. zarf , zarf , zarf , zarf , (üstü'nkörü) İnceliklerine inmeden, özen göstermeden, gelişigüzel, şöyle bir, baştan savma, eğreti, öylesine, üstten
1. Fakat bu işi bilinçli olarak üstünkörü yapmış, yaraların tam kapanmamasına dikkat etmişti.
1. Fakat bu işi bilinçli olarak üstünkörü yapmış, yaraların tam kapanmamasına dikkat etmişti.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Üstün duruma gelmek
1. Uzun ve boğum boğum kollarında kılıç, kocaman ellerinde yay üstünleştikçe üstünleşiyor.
1. Uzun ve boğum boğum kollarında kılıç, kocaman ellerinde yay üstünleştikçe üstünleşiyor.
üstünlük derecesi, üstünlük duygusu, üstünlük hissi, üstünlük karmaşası, üstünlük kompleksi, geçiş üstünlüğü
1. isim , isim , isim , isim , Üstün olma durumu, faikiyet, rüçhan, avantaj
1. Bunlar kendilerini kıskançlık gibi, üstünlük gibi gençlik hislerine kaptıran hanımlardı.
1. Bunlar kendilerini kıskançlık gibi, üstünlük gibi gençlik hislerine kaptıran hanımlardı.
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , En, çok zarflarıyla sıfat veya başka zarfların nitelik ve nicelik bakımından kazandıkları en üstün anlam
1. En güzel çocuk sendin. Bu konuda söylenecek çok söz var.
1. En güzel çocuk sendin. Bu konuda söylenecek çok söz var.
1. isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , Kişinin kendini bazı yönlerden veya genellikle insanların çoğundan üstün görmesi, üstünlük hissi, üstünlük karmaşası, üstünlük kompleksi
1. isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , Üstünlük duygusu
1. isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , Üstünlük duygusu
1. isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , Üstünlük duygusu
1. Yürekli bir soylunun üstünlük kompleksi sergilenir bu oyunda.
1. Yürekli bir soylunun üstünlük kompleksi sergilenir bu oyunda.
1. -i , -i , -i , -i , Üstün, iyi, yeğlenir olduğuna inanmak
1. Belki de loşluğu üstünseyen Zeyno mumu yakmış, yorganın üstünde hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı.
1. Belki de loşluğu üstünseyen Zeyno mumu yakmış, yorganın üstünde hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı.
1. hastalıktan söz ederken karşısındakinin o hastalığa tutulmaması dileğiyle söylenen söz
1. Üstünüze afiyet diyordu, kolunda bir romatizma hasıl oldu.
1. Üstünüze afiyet diyordu, kolunda bir romatizma hasıl oldu.
1. isim , isim , isim , isim , Gemi kalafatında, işliklerde, buharlı makinelerde, temizlik işlerinde, otomobilcilikte kullanılan didilmiş kendir
1. Usta, ellerinin yağını üstüpüye silerken soruyor.
1. Usta, ellerinin yağını üstüpüye silerken soruyor.
Lisan : Rumca
ustura taşı
1. isim , isim , isim , isim , Tıraş için kullanılan, açılır kapanır, çok keskin bıçak, baş bıçağı, yülgü
1. Tayyar ile kalfaları tertemiz giyinmişler, boyuna ellerindeki yepyeni usturaları kılağılıyorlar.
1. Tayyar ile kalfaları tertemiz giyinmişler, boyuna ellerindeki yepyeni usturaları kılağılıyorlar.
Lisan : Farsça usturre
Telaffuz : ustu'ra
1. isim , isim , mineraloji , mineraloji , isim , isim , mineraloji , mineraloji , Ustura bilemek için kullanılan taşın yapıldığı bir tür sert şist
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Gök cisimlerinin yükseltisini ölçmekte kullanılan araç
1. Pencereden sızan ay ışığı bir usturlabın parlak yüzeyine vuruyordu.
1. Pencereden sızan ay ışığı bir usturlabın parlak yüzeyine vuruyordu.
Lisan : Arapça usṭurlāb
Telaffuz : l ince okunur
1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Her tür deniz aracının rıhtım, iskele gibi yerlere yanaşmaları sırasında olabilecek çarpmaları önleyici nitelikte halat, ağaç, lastik, plastik gibi esnek malzemeden yapılmış, sabit veya taşınabilir yastık
Lisan : İtalyanca stramazzo
1. isim , isim , isim , isim , İnce bir halatın ucuna bir kurşun parçası bağlanarak yapılan bir çeşit kırbaç
1. Hele Üsküdar gibi bıçkını fazla semtlerde on çocuktan üç dördünde bir bıçak, bir sustalı, bir usturpa hatta bir saldırma bulunurdu.
1. Hele Üsküdar gibi bıçkını fazla semtlerde on çocuktan üç dördünde bir bıçak, bir sustalı, bir usturpa hatta bir saldırma bulunurdu.
Lisan : İtalyanca stropa
Telaffuz : ustu'rpa
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yerli yerinde, işlevine uygun bir biçimde
1. İşlerini, kimseyi taciz etmeden usturuplu, icap edene yardım ederek, hediyeler takdim ederek görmüşlerdi.
1. İşlerini, kimseyi taciz etmeden usturuplu, icap edene yardım ederek, hediyeler takdim ederek görmüşlerdi.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Derli toplu, ustalıklı, işlevine uygun bir biçimde olan
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , matematik , matematik , isim , isim , eskimiş , eskimiş , matematik , matematik , Silindir
1. Heybeden yapılmış partal yelekli, şahmerdan makinesinin üstüvanesine sarılmış demir telin ucuna geçti.
1. Heybeden yapılmış partal yelekli, şahmerdan makinesinin üstüvanesine sarılmış demir telin ucuna geçti.
Lisan : Arapça ustuvāne
Telaffuz : üstüva:ne