92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Uçlu duruma gelmek
2. argo , argo , argo , argo , Vermek
1. Tıngırın varsa uçlan, dedi.
1. Tıngırın varsa uçlan, dedi.
1. isim , isim , isim , isim , Üçlemek işi
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Üçü bir arada bükülmüş
1. Üçleme halat.
1. Üçleme halat.
3. edebiyat , edebiyat , edebiyat , edebiyat , Bentleri üçer dizeli olan türkü
4. edebiyat , edebiyat , edebiyat , edebiyat , Bir yazarın, konu ve fikrî yapı olarak birbirini izleyen üç eseri, triloji
5. din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , Teslis
1. Din inancı vardır ki akla hiç dayanmaz, Hristiyanların üçleme inancı gibi.
1. Din inancı vardır ki akla hiç dayanmaz, Hristiyanların üçleme inancı gibi.
6. spor , spor , spor , spor , Bir oyuncunun aynı karşılaşmada üç sayı yapması durumu
1. -i , -i , -i , -i , Üçe çıkarmak
2. Ürünün üçte birine karşılık, toprağını kiraya vermek
3. Tarlayı üç kez sürmek
üçler yediler kırklar
1. isim , isim , isim , isim , Halkın inançlarına göre üç kişilik ermişler topluluğu
1. isim , isim , isim , isim , Halk inançlarında yaşayan ermişler topluluğu
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Üçe çıkmak, bir veya ikiyken üç olmak
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ucu olan, ucu çıkan
1. Bu iki uçlu davanın ise bence bir tek hedefi vardı.
1. Bu iki uçlu davanın ise bence bir tek hedefi vardı.
2. Filtreli (sigara)
üçlü bahis, üçlü ganyan
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Üç parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden üç tane bulunan, müselles, troyka
1. Bu üçlü grup merdivenin en üst basamağında öylece duruyor.
1. Bu üçlü grup merdivenin en üst basamağında öylece duruyor.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Üç kişiden oluşmuş
3. isim , isim , isim , isim , İskambil, domino vb. oyunlarda üzerinde üç işareti veya noktası bulunan kâğıt veya pul
4. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Üç ses veya çalgı için düzenlenmiş müzik parçası, trio
5. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Bu parçayı çalan üç kişilik müzik topluluğu, trio
sıralı üçlü bahis
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , At yarışlarında aynı koşuda ilk üçü tahmin etmeye yönelik müşterek bahis oyunu
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , At yarışlarında aynı gün üzerine bahis konulan ve birbiri ardınca düzenlenen üç koşunun birincilerini tahmin etme biçiminde oynanan oyun
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Üç tanesi bir arada bulunan, üç tane alabilen, üç taneden oluşmuş
2. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Basketbolda ceza alanı dışından atılan topun potaya geçirilmesi sonucu kazanılan üç sayı değerindeki atış
uçan daire, uçankale, uçan kefal, uçan top, uçuç böceği, uçtuuçtu
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kuş, kanatlı böcek vb. hareketli kanatları yardımıyla havada düşmeden durmak, havada yol almak
1. Biraz havalanıp bir başka kayaya kadar uçtu.
1. Biraz havalanıp bir başka kayaya kadar uçtu.
2. Uçak vb. araçlar özel mekanizma ile yerden yükselmek, havada yol almak
3. Sıvı, gaz veya buhar durumuna geçmek
4. Rengi solmak
1. Rengi birdenbire uçtu.
1. Rengi birdenbire uçtu.
5. Rüzgâr veya başka bir itici güçle yerinden ayrılıp uzağa gitmek
1. Bu gece tahta perde uçmuş.
1. Bu gece tahta perde uçmuş.
6. Yüksek yerden düşmek veya yuvarlanmak
7. Belirmek
1. Sakalı yeni çıkmış, yüzünde çocukça ifadeler uçuyordu.
1. Sakalı yeni çıkmış, yüzünde çocukça ifadeler uçuyordu.
8. Patlayıcı madde ile parçalanmak
9. Uçar gibi dalgalanmak
1. Elleri trençkotunun cebinde, gözlerini karşı kıyıya dikmiş, saçları savrulurcasına geriye uçuyor.
1. Elleri trençkotunun cebinde, gözlerini karşı kıyıya dikmiş, saçları savrulurcasına geriye uçuyor.
10. Çok hızlı gitmek
1. Hele bir asfalta çıkalım görürsünüz bey, derdi. Uçar bu bizim külüstür.
1. Hele bir asfalta çıkalım görürsünüz bey, derdi. Uçar bu bizim külüstür.
11. Hava yolu ile gitmek
1. Yarın İstanbul'a uçuyorum.
1. Yarın İstanbul'a uçuyorum.
12. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yok olmak, ortadan kaybolmak
1. Bütün kararları uçmuştu. Yüzünde iradesiz hatlar belirdi.
1. Bütün kararları uçmuştu. Yüzünde iradesiz hatlar belirdi.
13. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok sevinmek
14. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gerçek hayattan uzaklaşıp düşlere dalmak
15. argo , argo , argo , argo , Keyif verici veya uyuşturucu madde aldıktan sonra kendinden geçmek
16. şaka yollu , şaka yollu , şaka yollu , şaka yollu , Aşırılmak
1. Bizim kitaplar uçmuş.
1. Bizim kitaplar uçmuş.
17. din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , Dinî inanışa göre ruh ölümden sonra göğe yükselmek
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , eskimiş , eskimiş , din bilgisi , din bilgisi , Cennet
Lisan : Soğdca uştmaḫ
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok uçta, kenarda veya kıyıda köşede olan
1. Oğlu savaşın birinde şehit düştü, iki kızı da evlenip ücra yerlere gittiler.
1. Oğlu savaşın birinde şehit düştü, iki kızı da evlenip ücra yerlere gittiler.
Telaffuz : ücra:
asgari ücret, cari ücret, çıplak ücret, dolgun ücret, net ücret, giriş ücreti, vekâlet ücreti
1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , İş gücünün karşılığı olan para veya mal
1. Ücret hizmet mukabilidir. Ne yapıyorsun ki sana para verelim?
1. Ücret hizmet mukabilidir. Ne yapıyorsun ki sana para verelim?
2. Kiralanan veya satın alınan bir şey için ödenen para
1. Fiyatından daha yüksek bir ücretle satın aldı.
1. Fiyatından daha yüksek bir ücretle satın aldı.
Lisan : Arapça ucret
1. isim , isim , isim , isim , Ücretlendirmek işi
1. Açıklamasının arkasına yeni bir ücretlendirme sistemi getirdiğini ekledi.
1. Açıklamasının arkasına yeni bir ücretlendirme sistemi getirdiğini ekledi.
2. Posta işlemlerinde taşıma ücretlerinin önceden ödenmesi
1. isim , isim , isim , isim , Posta işlemlerinde zarfların üstüne pul yerine ücreti gösteren damga basan makine
1. -i , -i , -i , -i , Bir malın, bir işin ücretini, rayicini belirlemek
1. isim , isim , isim , isim , Ücretle çalıştırılan kimse
1. Bu saydığım bayram günleri bizim gibi ücretlilerin aylığını artırır.
1. Bu saydığım bayram günleri bizim gibi ücretlilerin aylığını artırır.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ücret karşılığı yapılan
1. isim , isim , isim , isim , Ücretlinin yaşama biçimi
2. İş gücünün veya emeğin ücretle karşılanması
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir karşılık ödemeden alınan
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Parasız olarak
1. Üç ay ücretsiz çalıştı.
1. Üç ay ücretsiz çalıştı.