Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
üç otuzunda
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Çok yaşlı (kimse)


üç parmaklı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , hayvan bilimi , hayvan bilimi , sıfat , sıfat , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Bir ayağında üç parmak bulunan (hayvan)


uç uca
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Bir şeyin son noktasıyla, ikinci bir şeyin baş noktasını birbirine ekleyerek

Örnek:

1. Efendi buncağızların ayakta geldikleri yolu uç uca eklesen kaç Göztepe tutar bilir misin sen?

1. Efendi buncağızların ayakta geldikleri yolu uç uca eklesen kaç Göztepe tutar bilir misin sen?


uç uca gelmek
Anlamı:

1. ancak yetişmek


uç vermek
Anlamı:

1. çıban baş vermek

2. bitki bitmek, sürmek

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , ortaya çıkmak

Örnek:

1. Orta Çağ hurafeleri ve kafası, okullarda uç verdi.

1. Orta Çağ hurafeleri ve kafası, okullarda uç verdi.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , gelişme, büyüme başlangıcı göstermek

Örnek:

1. Günbegün artmada dert ile gamım / Uç verdi yaralar sıralandı gel

1. Günbegün artmada dert ile gamım / Uç verdi yaralar sıralandı gel


uca
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Kuyruk sokumu kemiği


uca
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Yüce

Örnek:

1. Uca dağ başında yatmış uyumuş / Ela gözlerini uyku bürümüş

1. Uca dağ başında yatmış uyumuş / Ela gözlerini uyku bürümüş


uçabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Uçabilmek işi


uçabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Uçma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Uçma becerisi bulunmak


uçak

İlgili Kelimeler:

uçaksavar, dolmuş uçak, tepkili uçak, avcı uçağı, bombardıman uçağı, deniz uçağı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kanatlarının altındaki havanın yaptığı basınç yardımıyla yükselip ilerleyebilen motorlu hava taşıtı, tayyare


uçaklı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Uçağı olan

2. Uçakla yapılan

Örnek:

1. Uçaklı turlara katıldım.

1. Uçaklı turlara katıldım.


uçaksavar
Anlamı:

1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Hava hedeflerine karşı kullanılan silahlara verilen genel ad

Örnek:

1. Çamlıca sırtlarında iki uçaksavar ışıldağı karanlık gökyüzünü tarıyorlardı.

1. Çamlıca sırtlarında iki uçaksavar ışıldağı karanlık gökyüzünü tarıyorlardı.


uçaksız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Uçağı olmayan

2. Uçak kullanılmadan yapılan

Örnek:

1. Uçaksız turlar çok rahat değil.

1. Uçaksız turlar çok rahat değil.


uçan daire
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ne olduğu, nereden geldiği bilinmeyen, başka gezegenlerden uçup gelerek dünyamızda görüldüğü sanılan, yassı biçimli uçan araç


uçan kuşa borcu olmak
Anlamı:

1. pek çok kişiye borçlu olmak

Örnek:

1. Şahin Paşa, uçan kuşa borcu olduğunu herkes bilirken nasıl oluyor da kumarda bu kadar para kaybediyor.

1. Şahin Paşa, uçan kuşa borcu olduğunu herkes bilirken nasıl oluyor da kumarda bu kadar para kaybediyor.


uçan kuştan medet ummak
Anlamı:

1. çok sıkıntıda kalıp en ufak bir yardımın herhangi bir yerden gelmesini beklemek, sıkıntılı bir durumdan kurtulmak için her türlü çareye başvurmak

Örnek:

1. O birkaç gün içinde uçan kuştan medet umdum.

1. O birkaç gün içinde uçan kuştan medet umdum.


uçan top
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Voleybol


uçankale
Anlamı:

1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Stratejik amaçlarla İkinci Dünya Savaşı'nda kullanılmış olan Amerikan ağır bombardıman uçağı


uçar

İlgili Kelimeler:

uçar kefal

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Uçan, uçucu


uçar kefal
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Turna balığıgillerden, kefale benzer, uzun kanatlı, eti beğenilen bir balık (Exocoetus)


uçara atmak
Anlamı:

1. uçmakta olan kuşu vurmaya çalışmak


uçarı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ele avuca sığmaz (kimse)

Örnek:

1. Ben azami derecede haşarı ve uçarı bir çocuktum.

1. Ben azami derecede haşarı ve uçarı bir çocuktum.

2. Kendini çeşitli eğlencelere vermiş (kimse), sefih

Örnek:

1. Yazar dediğin biraz uçarı, serseri mizaç olmalı değil midir?

1. Yazar dediğin biraz uçarı, serseri mizaç olmalı değil midir?


uçarıca
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Uçarıya yakışır bir biçimde


Telaffuz : uçarı'ca

uçarılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Uçarı olma durumu

2. Uçarıya yakışır davranış, sefahat

Örnek:

1. Böyle bir uçarılıkta bulundukça hemen ardından acı bir pişmanlık duyar.

1. Böyle bir uçarılıkta bulundukça hemen ardından acı bir pişmanlık duyar.


üçayak
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fotoğraf makinesi, televizyon kameraları vb. aletlerin üzerine oturduğu üç ayaklı düzen

2. Sacayağı

3. Bir halay türü


Telaffuz : ü'çayak