92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Uçuk (II) oluşmak
1. Dudaklarım uçuklamış da kurumuş yaraları tekrar açılmışçasına acıdı.
1. Dudaklarım uçuklamış da kurumuş yaraları tekrar açılmışçasına acıdı.
1. isim , isim , isim , isim , Uçuk olma durumu
1. Gözlerinin rengi fark edilemeyen uçukluğu beni titretti.
1. Gözlerinin rengi fark edilemeyen uçukluğu beni titretti.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Uç uca, ucu ucuna
1. İşte ucun ucun geleneğe, ahlaki kaygılara tutsak düşüyor.
1. İşte ucun ucun geleneğe, ahlaki kaygılara tutsak düşüyor.
2. Azar azar
3. Yavaş yavaş
4. Yan gözle
1. Ali Osman durdu, gözlerini su bardağından ayırmadan ucun ucun revolverden yana baktı.
1. Ali Osman durdu, gözlerini su bardağından ayırmadan ucun ucun revolverden yana baktı.
üçüncü ayak, Üçüncü Çağ, üçüncü dünya ülkeleri, üçüncü kişi, üçüncünün olmazlığı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Üç sayısının sıra sıfatı, sırada ikinciden sonra gelen
1. Gelir vergisinin üçüncü taksitini verdik.
1. Gelir vergisinin üçüncü taksitini verdik.
1. isim , isim , jeoloji , jeoloji , isim , isim , jeoloji , jeoloji , Yeryüzünün yaklaşık altmış milyon yıllık çağı, senozoik
Özel: Evet
1. isim , isim , isim , isim , Hemen hepsi eski sömürgeler olan, ulusal bağımsızlıklarını kazanmış veya bu uğurda mücadele veren Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkeleri
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Fiil çekiminde teklik ve çokluk üçüncü şahıs biçimi, gaip
1. sıfat , sıfat , kimya , kimya , sıfat , sıfat , kimya , kimya , Organik bir birleşiğin formülünde öbür üç karbon atomuna bağlı olan (karbon atomu), tersiyer
2. tıp , tıp , tıp , tıp , Bir hastalığın belirli iki devresinden sonra oluşan (belirtiler)
1. isim , isim , mantık , mantık , isim , isim , mantık , mantık , Birinin yalanladığı, ötekinin doğruladığı iki önermeden birinin doğru olması gerektiğini, üçüncü bir ihtimalin söz konusu olmayacağını anlatan yasa
1. kötü bir şeye sebep olmak
1. Ne yapalım, ucunda ölüm yok ya!
1. Ne yapalım, ucunda ölüm yok ya!
1. bir şeyle meşgul olmak, katkı sağlamak, yardımcı olmak
1. Ömür boyu hiçbir işin ucundan tutmamış insanlar için bile bir yaşlılık fonu düzenlenmiş.
1. Ömür boyu hiçbir işin ucundan tutmamış insanlar için bile bir yaşlılık fonu düzenlenmiş.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , bir işi yeterince ilgilenmeden, önemsemeden yapmak
1. Her işi eğreti yapar oldun, her işi ucundan tutar oldun.
1. Her işi eğreti yapar oldun, her işi ucundan tutar oldun.
1. kaybolmak, yok olmak
1. Sağıma baktım. İhtiyar yoktu. Güneşin ilk ziyalarıyla beraber kaybolan hayalet gibi sanki silinmiş, uçmuş gitmişti.
1. Sağıma baktım. İhtiyar yoktu. Güneşin ilk ziyalarıyla beraber kaybolan hayalet gibi sanki silinmiş, uçmuş gitmişti.
1. -i , -i , -i , -i , Uçurma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Uçurma becerisi bulunmak
1. -i , -i , -i , -i , Uçma işini yaptırmak
1. Uçurtmayı uçurmak.
1. Uçurtmayı uçurmak.
2. Hızlı götürmek, hızlı sürmek
1. Arabayı kuvvetli atlar tenha yolda uçuruyordu.
1. Arabayı kuvvetli atlar tenha yolda uçuruyordu.
3. argo , argo , argo , argo , Gizlice alıp gitmek