92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Kendi durumundan daha aşağıdaki bir işi, bir durumu kabul etme
2. Alçak gönüllü gösterme
Lisan : Arapça tenezzul
1. alçak gönüllülük göstermek
1. O kibar adam bu külkedisine tenezzül eder mi hiç.
1. O kibar adam bu külkedisine tenezzül eder mi hiç.
2. kendi durumuna, düzeyine aykırı düşen bir şeyi veya işi kabul etmek
1. Bu yüzden teşkilatı kendi çıkarları için kullanmaya tenezzül etmedi.
1. Bu yüzden teşkilatı kendi çıkarları için kullanmaya tenezzül etmedi.
3. herhangi bir şeyi yapmaya istekli olmamak
1. Kanuni hakkımı bile kullanmaya tenezzül etmiyorum.
1. Kanuni hakkımı bile kullanmaya tenezzül etmiyorum.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Issız
2. Kalabalık olmayan
1. Dükkânın önü gene kalabalıkça idi ama içi tenhaydı.
1. Dükkânın önü gene kalabalıkça idi ama içi tenhaydı.
3. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Yalnız, tek
Lisan : Farsça tenhā
Telaffuz : tenha:
1. ıssızlaşmak
1. Onlar gittikten sonra her yer tenha kaldı.
1. Onlar gittikten sonra her yer tenha kaldı.
2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , yalnız kalmak
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kalabalık olmayan
1. Karar, o akşam için şehrin tenhaca, sakin bir lokantası kiralanarak sofrada verildi.
1. Karar, o akşam için şehrin tenhaca, sakin bir lokantası kiralanarak sofrada verildi.
Telaffuz : tenha:ca
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yalnız kalmak
2. Tenha duruma gelmek, boşalmak, ıssızlaşmak
1. Akşam satıcılarının melankolik sesleri, tenhalaşan mahalle aralarında inliyor.
1. Akşam satıcılarının melankolik sesleri, tenhalaşan mahalle aralarında inliyor.
1. isim , isim , isim , isim , Tenha olma durumu
1. Kopup gelen akınlar ve göçler yarımadayı bu tenhalık içinde bulmuşlardır.
1. Kopup gelen akınlar ve göçler yarımadayı bu tenhalık içinde bulmuşlardır.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Boş ve ıssız (yer)
1. Tenhalık bir yer.
1. Tenhalık bir yer.
tenis kortu, tenis sahası, ayak tenisi, futbol tenisi, masa tenisi
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Ağla ortasından ikiye bölünen bir alanda tek veya çift oyuncuların raketle karşılıklı vurdukları, çeldikleri topu, belli kurallara göre, karşılanamayacak biçimde birbirlerinin alanına düşürerek sayı kazanmaları esasına dayanan oyun, alan topu
1. Tenis oynarken bileğim burkuldu, berbat, fena acıyor.
1. Tenis oynarken bileğim burkuldu, berbat, fena acıyor.
Lisan : Fransızca tennis
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Kort
1. Futbol sahasının karşısında, sağ tarafta yüksek tel örgüyle çevrilmiş iki tenis kortu bulunuyordu.
1. Futbol sahasının karşısında, sağ tarafta yüksek tel örgüyle çevrilmiş iki tenis kortu bulunuyordu.
tenisçi dirseği
1. isim , isim , isim , isim , Tenis oynayan kimse
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Bileğin zorlanarak dışa bükülmesiyle oluşan, dirseğin ağrılı yangısı
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Eleştirmeli, eleştirili
Lisan : Arapça tenḳīdī
Telaffuz : tenki:di:
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Uzaklaştırma
2. Herkese örnek olacak bir ceza verme
3. Düşman veya zararlı kimseleri topluca ortadan kaldırma
Lisan : Arapça tenḳīl
Telaffuz : tenki:li
1. düşman veya zararlı kimseleri topluca ortadan kaldırmak
1. Nice kendi hâlinde insanları, dağ başlarında eşkıya tenkil eder gibi öldürttü.
1. Nice kendi hâlinde insanları, dağ başlarında eşkıya tenkil eder gibi öldürttü.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Azaltma, eksiltme
Lisan : Arapça tenḳīṣ
Telaffuz : tenki:si
1. azaltmak, eksiltmek
1. Şu hâlde kadroları niye tenkis etmiyoruz?
1. Şu hâlde kadroları niye tenkis etmiyoruz?
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Azaltmalar, eksiltmeler
1. Elçilik kadrolarında tenkisat yapılacağından söz ediliyor.
1. Elçilik kadrolarında tenkisat yapılacağından söz ediliyor.
Lisan : Arapça tenḳīṣāt
Telaffuz : tenki:sa:tı
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Noktalama
Lisan : Arapça tenḳīṭ
Telaffuz : tenki:ti
1. isim , isim , isim , isim , Eleştirme, eleştiri
1. Bir sanat eserini tenkit ne güç iştir!
1. Bir sanat eserini tenkit ne güç iştir!
2. edebiyat , edebiyat , edebiyat , edebiyat , Eleştiri
Lisan : Arapça tenḳīd
1. eleştirmek
1. Bir kitabı tenkit edebilmek için ilk şart, o kitabı başından sonuna kadar okumaktır.
1. Bir kitabı tenkit edebilmek için ilk şart, o kitabı başından sonuna kadar okumaktır.
1. isim , isim , isim , isim , Eleştirmen
1. O, boks ve güreş tenkitçisi olmak yerine sanat ve edebiyat münekkidi olsaydı, büyük bir boşluğu doldurabilirdi.
1. O, boks ve güreş tenkitçisi olmak yerine sanat ve edebiyat münekkidi olsaydı, büyük bir boşluğu doldurabilirdi.