Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
tartura
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Çıkrıkçı çarkı


Telaffuz : tartu'ra

tarumar
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Dağınık, karışık, perişan


Lisan : Farsça tārmār

Telaffuz : ta:rumar

tarumar etmek
Anlamı:

1. dağıtmak, karıştırmak, perişan etmek

Örnek:

1. Cemiyetin kuruluşunu tarumar etmek için doğmuş bir ihtilalci gibi tasarlıyordu.

1. Cemiyetin kuruluşunu tarumar etmek için doğmuş bir ihtilalci gibi tasarlıyordu.


tarumar olmak
Anlamı:

1. dağılmak, karışmak, perişan olmak

Örnek:

1. Sen gittin soframız oldu tarumar.

1. Sen gittin soframız oldu tarumar.


tarumarlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tarumar olma durumu


tarz

İlgili Kelimeler:

bakış tarzı, hayat tarzı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Özel oluş veya davranış biçimi, üslup, stil, janr

Örnek:

1. Annesi o tarz yaşayıştan hoşlanır mı?

1. Annesi o tarz yaşayıştan hoşlanır mı?

2. Bir kimsenin kendine özgü anlatım biçimi

Örnek:

1. Artık bu tarzda hayat hakları aramanın mevsimi geçtiğini sanıyorum.

1. Artık bu tarzda hayat hakları aramanın mevsimi geçtiğini sanıyorum.

3. Güzel sanatlarda üslup, stil, konsept

Örnek:

1. Gotik tarzda bir yapı. Nedim tarzında bir gazel.

1. Gotik tarzda bir yapı. Nedim tarzında bir gazel.

4. Biçim, yol

Örnek:

1. Nitekim bugün dünyada ne kadar iyi ressam varsa o kadar da resim yapma tarzı vardır.

1. Nitekim bugün dünyada ne kadar iyi ressam varsa o kadar da resim yapma tarzı vardır.


Lisan : Arapça ṭarz

tarziye
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Yapılan kötü bir davranış için özür dileme, gönül alma

Örnek:

1. Arkadaşım namına Refik Bey'den gayet kuvvetli bir tarziye isterim.

1. Arkadaşım namına Refik Bey'den gayet kuvvetli bir tarziye isterim.


Lisan : Arapça tarżiye

tarziye vermek
Anlamı:

1. gönül almaya çalışmak, özür dilemek

Örnek:

1. Yüzüme bakmadan bana tarziye verdi.

1. Yüzüme bakmadan bana tarziye verdi.


Ön Takı : (birine)

tas

İlgili Kelimeler:

tas kebabı, tas tarak, el tası, hamam tası, kafatası, karıntası, sefer tası, su tası, tıraş tası

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Genellikle içine sulu şeyler konulan metal vb.nden yapılmış kap

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu kabın alacağı miktarda olan

Örnek:

1. İki tas pirinç.

1. İki tas pirinç.

3. Başa giyilen metal koruyucu

Örnek:

1. Tulumbacılar yangınlarda başlarına kalaylı taslar giyerler.

1. Tulumbacılar yangınlarda başlarına kalaylı taslar giyerler.


Lisan : Arapça ṭās

taş

İlgili Kelimeler:

taş arabası, taş bademi, taş balığı, taş baskı, taş basmacı, taş basması, taş bebek, taş bilimi, taş böceği, Taş Devri, taş dolgu, taş döşeme, taş ekmek, taş fırın, taş iliği, taş kafa, taş kalpli, taş kömürü, taş küre, taş levreği, taş mantarı, taş nanesi, taş ocağı, taş pamuğu, taş plak, taş pudra, taşsarımsağı, taş tahta, taş toprak, taş uykusu, taş yağı, taş yuvarı, taş yürekli, aktaş, beştaş, buzul taş, Cilalı Taş Devri, dağ taş, damla taş, dikili taş, dokuztaş, kayağan taş, kesme taş, laciverttaş, moloz taş, pamuk taşı, püskürük taş, sesli taş, tektaş, üçtaş, yalancı taş, yaprak taş, Yontma Taş Devri, alçı taşı, alüminyum taşı, anahtar taşı, Ankara taşı, aşı taşı, atlama taşı, ayna taşı, bakır taşı, balgam taşı, bileği taşı, binek taşı, böbrek taşı, cehennem taşı, çakıl taşı, çakmak taşı, dama taşı, damla taşı, değirmen taşı, denek taşı, denge taşı, diş taşı, dolan taşı, Eskişehir taşı, etek taşı, fal taşı, gaz taşı, göbek taşı, gök taşı, göz taşı, Hacıbektaş taşı, hava taşı, hece taşı, inci taşı, işitme taşı, Kadıköy taşı, kaldırım taşı, kan taşı, kapak taşı, katran taşı, kaymak taşı, kaynaç taşı, kazan taşı, kilit taşı, kilometre taşı, kil taşı, kireç taşı, kösele taşı, köşe taşı, kum taşı, litografya taşı, lüle taşı, malı taşı, Malta taşı, meteor taşı, mezar taşı, mihenk taşı, mola taşı, musalla taşı, Necef taşı, ocak taşı, oksidiyon taşı, Oltu taşı, paket taşı, pamuk taşı, panzehir taşı, parke taşı, ponza taşı, raspa taşı, sabır taşı, sabun taşı, sadaka taşı, satranç taşı, Seylan taşı, sınır taşı, sünger taşı, süt taşı, şap taşı, şimşek taşı, temel taşı, teslim taşı, ustura taşı, uzay taşı, üzengi taşı, yada taşı, yağ taşı, yağmur taşı, yapı taşı, yılan taşı, yıldız taşı, zımpara taşı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kimyasal veya fiziksel durumu değişiklikler gösteren, rengini içindeki maden, tuz ve oksitlerden alan sert ve katı madde

Örnek:

1. Kireç taşı. Oltu taşı.

1. Kireç taşı. Oltu taşı.

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu maddeden yapılmış, bu maddeden oluşmuş

3. Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için bu maddeden özel olarak hazırlanmış malzeme

4. Yapı işlerinde kullanılmak için bu maddeden hazırlanmış malzeme

Örnek:

1. Tophane yukarılarında taştan bir binada oturuyordu.

1. Tophane yukarılarında taştan bir binada oturuyordu.

5. Mücevherlerde kullanılan yüksek değerli cevher

Örnek:

1. Bu küpenin taşları o kadar temiz değil.

1. Bu küpenin taşları o kadar temiz değil.

6. Dama, domino vb. oyunlarda kullanılan metal, kemik, plastik veya tahta parçalardan her biri

7. tıp , tıp , tıp , tıp , Bazı organların içinde, özellikle idrar kesesi vb.nde oluşan, türlü biçim ve hacimdeki katı madde

8. jeoloji , jeoloji , jeoloji , jeoloji , Bazı kütlelerden kopan veya koparılan parça

9. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Üstü kapalı bir biçimde söylenen iğneleyici söz


taş arabası
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , argo , argo , sıfat , sıfat , argo , argo , Aptal, sersem


taş atıp kolu yorulmamak
Anlamı:

1. bir kazancı hiç yorulmadan sağlamak

Örnek:

1. Taş atıp kolunuz yorulmadan üstüne konduğunuz paranın nasıl kazanıldığını bir yazarsak görürsünüz.

1. Taş atıp kolunuz yorulmadan üstüne konduğunuz paranın nasıl kazanıldığını bir yazarsak görürsünüz.


taş atmak
Anlamı:

1. birine dolaylı olarak iğneleyici, dokunacak bir söz söylemek

Örnek:

1. İkide birde bana bunun için taş atıyordu.

1. İkide birde bana bunun için taş atıyordu.


taş attın da kolun mu yoruldu?
Anlamı:

1. `bu kazancı hiç yorulmadan elde ettin` anlamında kullanılan bir söz


taş bademi
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Kabuğu çok sert bir tür badem


taş balığı
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Gölge balığıgillerden, Akdeniz'de yaşayan, vücudu yassı, pullu, eti lezzetli bir balık, işkine (Sciaena umbra)


taş baskı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Taş basması

Örnek:

1. Taş baskı ile renk verilirdi resimlere.

1. Taş baskı ile renk verilirdi resimlere.


taş basmacı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Taş basması ile uğraşan kimse


taş basmacılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Taş basmacının yaptığı iş


taş basması
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kalkerli taş yüzeyine sert bir cisimle kazındıktan sonra basılmış olan yazı, resim, taş baskı, litografya

Örnek:

1. Masanın üstünde Lahur'da çıkan taş basması bir gazeteye bakıyorum.

1. Masanın üstünde Lahur'da çıkan taş basması bir gazeteye bakıyorum.

2. Bu basım yöntemi, taş baskı


taş bebek
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Genellikle alçı vb.nden yapılmış oyuncak bebek

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yaşı ilerlemiş olmasına karşın genç görünen kimse


taş bebek gibi
Anlamı:

1. çok güzel fakat genellikle soğuk ve donuk (kadın)


taş bilimi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Taşların yapısını inceleyen bilim, litoloji, petrografi


taş bilimsel
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Taş bilimi ile ilgili, litolojik


taş böceği
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Kabuğu katır boncuğuna benzeyen bir yumuşakça (Cypraea)