92406 kayıt bulundu.
1. bütün olanakların kullanılmış olmasına karşın
1. Bunlardan en iyisini taş çatlasa konakta iki aydan fazla tutamazdı.
1. Bunlardan en iyisini taş çatlasa konakta iki aydan fazla tutamazdı.
2. ne olursa olsun
3. en fazla
1. Taş çatlasa otuz yaşlarında görünen genç kadın yanındaki boş yere oturmuştu.
1. Taş çatlasa otuz yaşlarında görünen genç kadın yanındaki boş yere oturmuştu.
1. biri ötekinden özellik, yetenek vb. bakımından üstün olmak
1. Zaten yol boyunca hem lezzetli hem de buzdolabına taş çıkartacak sulardan geçeceğiz.
1. Zaten yol boyunca hem lezzetli hem de buzdolabına taş çıkartacak sulardan geçeceğiz.
Ön Takı : (birine veya bir şeye)
Cilalı Taş Devri, Yontma Taş Devri
1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , İnsanın ortaya çıkışı ve taştan araçlar yapmasından başlayarak kalkolitiğin sonuna kadar geçen tarih öncesi dönem
1. İçimde Taş Devri'nde yaşayan dedelerimin toprağa, suya, ateşe ve kokuya, bağsız, doğrudan doğruya bağlanışlarının tohumları filizlendi gene.
1. İçimde Taş Devri'nde yaşayan dedelerimin toprağa, suya, ateşe ve kokuya, bağsız, doğrudan doğruya bağlanışlarının tohumları filizlendi gene.
Özel: Evet
1. çok sert, çok katı
2. çok sağlam
3. hareketsiz
1. Bütün galeyanı, bu taş gibi karşısında oturan, her an fırlayacak adam önünde tavsadı.
1. Bütün galeyanı, bu taş gibi karşısında oturan, her an fırlayacak adam önünde tavsadı.
4. vücudu diri, taze (kadın)
1. isim , isim , isim , isim , Taşların yapraklar durumunda ayrılmasını sağlayan ara katmanı
1. isim , isim , isim , isim , Kafası sağlam, dayanıklı kimse
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kalın kafalı olan kimse
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Merhametsiz
1. Niçin diye sormadım çünkü o, benim kadar taş kalpli değildi.
1. Niçin diye sormadım çünkü o, benim kadar taş kalpli değildi.
1. isim , isim , isim , isim , Yağsız kuşbaşı etlerin üzerine tas kapatılıp pirinç, soğan, patates vb. malzeme ile hazırlanan bir yemek türü
2. İnce doğranmış soğanın kuşbaşı etle salça, karabiber ve patatesle birlikte kısık ateşte pişirilmesi ile hazırlanan bir yemek türü
1. çok şaşırıp ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilememek, sesini çıkaramaz olmak
1. Salonun içinde kimse kımıldayamadı. Hepsi olduğu yerde dondu. Taş kesildi.
1. Salonun içinde kimse kımıldayamadı. Hepsi olduğu yerde dondu. Taş kesildi.
1. isim , isim , jeoloji , jeoloji , isim , isim , jeoloji , jeoloji , Jeolojik dönemler boyunca dönüşüme uğrayarak büyük bir kalori gücü kazanan, bitki fosillerinden oluşan doğal yakıt, maden kömürü
1. Kara elmas sözü de taş kömürüne alem olmuştur.
1. Kara elmas sözü de taş kömürüne alem olmuştur.
1. engelleyecek biçimde davranmak
1. Damadım hakkında kötü şeyler düşünmeni, bu işe taş koymanı istemiyorum.
1. Damadım hakkında kötü şeyler düşünmeni, bu işe taş koymanı istemiyorum.
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Gölge balığı
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Bir tür mantar
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Yüksekliği 10-50 santimetre olan, tüylü ve çok yıllık bir bitki (Micromeria fruticosa)
1. isim , isim , isim , isim , Yapı işlerinde kullanılacak taşların çıkarıldığı yer
1. Mühendislerin keşfine göre, taş ocağı olarak işletilirse yirmi senede dümdüz olabilirmiş.
1. Mühendislerin keşfine göre, taş ocağı olarak işletilirse yirmi senede dümdüz olabilirmiş.
1. isim , isim , mineraloji , mineraloji , isim , isim , mineraloji , mineraloji , Asbest