Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
tartımsız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dizemsiz


tartış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tartma işi


tartışabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tartışabilmek işi


tartışabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -le , -le , -i , -i , -le , -le , Tartışma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Tartışma becerisi bulunmak


tartışılabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tartışılabilmek işi


tartışılabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tartışılma ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Dediğim gibi, yine de verimli olarak tartışılabilir.

1. Dediğim gibi, yine de verimli olarak tartışılabilir.


tartışılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tartışılmak işi


tartışılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tartışma işi yapılmak

Örnek:

1. Aileyi ilgilendiren bir konu tartışılırken amcasına bütün ömründe ilk ve son defa bağırıvermişti.

1. Aileyi ilgilendiren bir konu tartışılırken amcasına bütün ömründe ilk ve son defa bağırıvermişti.


tartısız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tartılmamış

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ölçüsüz, dengesiz

Örnek:

1. Tartısız bir iş.

1. Tartısız bir iş.


tartışma

İlgili Kelimeler:

toplu tartışma

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Birbirine karşıt düşünceleri karşılıklı savunma

Örnek:

1. Karşısındakilerin tartışmaları çabuk bıraktıklarına da dikkat etmedi.

1. Karşısındakilerin tartışmaları çabuk bıraktıklarına da dikkat etmedi.

2. Karşılıklı ağır sözler söyleyerek yapılan çekişme, atışma, ağız dalaşı, dil dalaşı, dil kavgası, ağız kavgası, münakaşa

Örnek:

1. Erkekler arasında sahte kadın olup olmadığı üstüne tartışmalar kızıştı.

1. Erkekler arasında sahte kadın olup olmadığı üstüne tartışmalar kızıştı.

3. Bir sorun üzerine sözle veya yazılı olarak karşılıklı, bazen de sertçe savunma

Örnek:

1. Bu açıklamalar ilginç tartışmalara yol açtı ve düşündürücü sorunlar çıktı ortaya.

1. Bu açıklamalar ilginç tartışmalara yol açtı ve düşündürücü sorunlar çıktı ortaya.


tartışma götürmek
Anlamı:

1. bir konu tartışılabilir olmak

Örnek:

1. İki yandan gelen arabaların orada yolu tıkadığı tartışma götürmez.

1. İki yandan gelen arabaların orada yolu tıkadığı tartışma götürmez.


tartışmacı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir konu ile ilgili ayrı görüşleri savunan kimselerin her biri

Örnek:

1. Kamburunu gittikçe daha çıkararak tartışmacıları suspus eder.

1. Kamburunu gittikçe daha çıkararak tartışmacıları suspus eder.


tartışmacılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tartışmacı olma durumu


tartışmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , Bir konu üzerinde, birbirine ters olan görüş ve inançları karşılıklı savunmak

2. Karşılıklı ağır sözler söyleyerek çekişmek, münakaşa etmek

Örnek:

1. Usta da ben de tartışmak istemedik adamla.

1. Usta da ben de tartışmak istemedik adamla.

3. spor , spor , spor , spor , Güreşte karşı karşıya durum alıp elle birbirini yoklayarak rakibin zayıf yanlarını aramak


tartışmalı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tartışma yapılan

Örnek:

1. Tartışmalı oturum.

1. Tartışmalı oturum.

2. Tartışılmakta olan, kesinleşmemiş

Örnek:

1. Tartışmalı bir sorun.

1. Tartışmalı bir sorun.


tartışmasız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tartışma götürmez


tartışmaya girmek
Anlamı:

1. münakaşa etmeye başlamak

Örnek:

1. Mustafa'nın yanında bir tartışmaya girmek de istemiyorum.

1. Mustafa'nın yanında bir tartışmaya girmek de istemiyorum.


tartıştırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tartıştırmak işi


tartıştırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Tartışma işini yaptırmak


tartma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Başörtüsü, yemeni


tartma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tartmak işi

2. spor , spor , spor , spor , Güreşte rakibi kucağa alıp ayağını yerden kesme


tartma tartmak
Anlamı:

1. başörtüsü takmak

Örnek:

1. Bayanlar sırtlarına toza, yağa dayanır birer takım giydiler, başlarına da birer tartma tarttılar, fabrikaya gittiler.

1. Bayanlar sırtlarına toza, yağa dayanır birer takım giydiler, başlarına da birer tartma tarttılar, fabrikaya gittiler.


tartmak fiil

İlgili Kelimeler:

tartarak yenme

Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyin birim cinsten ağırlığını bulmak

2. Bir şeyi avuç içinde sallayarak ağırlığını kestirmeye çalışmak

3. Binek hayvanlarının dizginlerini çekmek

Örnek:

1. Süvari daima dizginleri tartıp kısrağı zapta muktedir olduğunu ihsas etmeli.

1. Süvari daima dizginleri tartıp kısrağı zapta muktedir olduğunu ihsas etmeli.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir şeyin bütün sonuçlarını düşünmek, hesap etmek

Örnek:

1. Acaba, bütün bu söylediklerinin altında bir takaza da var mı diye iyice tartıyorum, yok gibi.

1. Acaba, bütün bu söylediklerinin altında bir takaza da var mı diye iyice tartıyorum, yok gibi.

5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Dikkatle incelemek, değer biçmek

Örnek:

1. Başını ellerinin içine alarak evvela kendini bir tartmak istedi.

1. Başını ellerinin içine alarak evvela kendini bir tartmak istedi.


tarttırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tarttırmak işi


tarttırmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Tartma işini yaptırmak