92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Herhangi bir ülkenin uyruğu olmayan, uyruksuz
1. isim , isim , isim , isim , Seçmesiz yemek, alakart karşıtı
2. Birçok kişinin erzak sağlayıp kendilerine yemek pişirtmek için kurdukları ortaklık
1. Öğle, akşam yemeklerini kampın tabildotundan yiyebilirdim.
1. Öğle, akşam yemeklerini kampın tabildotundan yiyebilirdim.
Lisan : Fransızca table d'hôte
Telaffuz : ta'bildot
adli tabip, baştabip, sertabip, diş tabibi
1. isim , isim , isim , isim , Hekim
1. Bir hamlede atıldım. Evvela tabibin elinden defteri kaparak fırlattım.
1. Bir hamlede atıldım. Evvela tabibin elinden defteri kaparak fırlattım.
Lisan : Arapça ṭabīb
adli tabiplik, baştabiplik
1. isim , isim , isim , isim , Hekimlik, doktorluk
tabirname
1. isim , isim , isim , isim , Rüya yorma, yorumlama
2. Yorum
1. Düş biter bitmez tüccar uyanıverdi ve hemen rüya tabiri kitaplarını açtı.
1. Düş biter bitmez tüccar uyanıverdi ve hemen rüya tabiri kitaplarını açtı.
3. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Deyiş, anlatım, ifade
1. Bugünlük temsil sözünü kullanırken onu alışılmış bir tabir olarak alıyoruz.
1. Bugünlük temsil sözünü kullanırken onu alışılmış bir tabir olarak alıyoruz.
4. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Deyim
1. Müfit için bu kaçmak tabirinin kullanılması da Perviz'e dokunmuştu.
1. Müfit için bu kaçmak tabirinin kullanılması da Perviz'e dokunmuştu.
Lisan : Arapça taʿbīr
Telaffuz : ta:bir
1. yorumlamak
1. Sana yolculuk, millete de şenlik var diye tabir etti.
1. Sana yolculuk, millete de şenlik var diye tabir etti.
2. adlandırmak, ad verilmek, ifade etmek
1. Köylüler bu tarhlara tahta tabir eder, ekilecek her dönüm için bir tahta yapmakla övünürlerdi.
1. Köylüler bu tarhlara tahta tabir eder, ekilecek her dönüm için bir tahta yapmakla övünürlerdi.
1. `sözün özünü söylemek gerekirse` anlamında kullanılan bir söz
1. Tabiri caizse medyatik olanların adlarını duymuşlar elbette.
1. Tabiri caizse medyatik olanların adlarını duymuşlar elbette.
2. `diğer bir deyişle, şöyle söylemek uygunsa` anlamında kullanılan bir söz
1. Tabir caizse, yalanın böylesi vicdani bir suç değildir.
1. Tabir caizse, yalanın böylesi vicdani bir suç değildir.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Rüyaların yorumunu yapan kitap
Lisan : Arapça taʿbīr + Farsça nāme
Telaffuz : ta:birna:me
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Davul
Lisan : Arapça ṭabl
kül tablası, sigara tablası, yemek tablası
1. isim , isim , isim , isim , Satıcı vb.nin kullandığı tahtadan tepsi
1. Bir hurmacının tablasında üstlerine vuran güneş ışığıyla parıldayan hurmalara imrenmiş.
1. Bir hurmacının tablasında üstlerine vuran güneş ışığıyla parıldayan hurmalara imrenmiş.
2. Soba, mangal vb. şeylerin altına konulan metalden veya tahtadan yapılan tepsiye benzer altlık
3. Bir şeyin düz ve geniş bölümü
1. Çadır direği tablası. Hokka takımı tablası.
1. Çadır direği tablası. Hokka takımı tablası.
4. Küllük
1. Tablada ruj izli sigara artıkları var.
1. Tablada ruj izli sigara artıkları var.
5. Ağaçtan veya ağaç ürünlerinden hazırlanmış, büyük yüzeyli düzgün parça
6. Genellikle Hindistan, Pakistan'da kullanılan, darbukaya benzer bir çalgı türü
7. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Makaraların yüzlerini oluşturan dış bölümleri
Lisan : Arapça ṭabla
Telaffuz : ta'bla
1. isim , isim , isim , isim , Mallarını tabla üzerinde satan kimse, tablakâr
2. Tabla çalan kimse
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Tablacı
2. Büyük konaklarda mutfaktan yemek tablalarını götürüp getiren görevli
Lisan : Arapça ṭabla + Farsça -kār
Telaffuz : tablakâ:rı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tablası olan
2. Tepesi geniş ve daire biçiminde olan
1. Fesi hele fesi, başlı başına bir âlem; tablalı değil, dar Beyoğlu kalıp.
1. Fesi hele fesi, başlı başına bir âlem; tablalı değil, dar Beyoğlu kalıp.
1. isim , isim , isim , isim , Düz ve yassı biçimli, çiğnenecek veya yutulacak madde
1. İlaç tableti. Nane şekeri tableti.
1. İlaç tableti. Nane şekeri tableti.
2. tarih , tarih , tarih , tarih , Eski medeniyetlerden kalma, pişmiş veya güneşte kurutulmuş kilden yapılmış, üzerinde çivi yazısı ile metin yazılı belge
Lisan : Fransızca tablette
1. isim , isim , mimarlık , mimarlık , isim , isim , mimarlık , mimarlık , Köprü yapımında ilk olarak yerleştirilen ve köprüyü oluşturan bölüm
Lisan : Fransızca tablier
belirtke tablosu, çarpım tablosu, hastalık tablosu, logaritma tablosu, mutluluk tablosu
1. isim , isim , isim , isim , Bez, tahta, kâğıt vb. maddeler üzerine yapılmış yağlı boya, sulu boya, pastel veya kara kalem resim
1. Hırsımdan bazılarına tablomu bedava verdim, alın, götürün diye bağırdım.
1. Hırsımdan bazılarına tablomu bedava verdim, alın, götürün diye bağırdım.
2. Birbiriyle olan ilgilerine göre düzenlenerek yazılmış şeylerin hepsi
1. Çarpım tablosu. Kronoloji tablosu.
1. Çarpım tablosu. Kronoloji tablosu.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yaşanan, var olan olay ve olguların hepsinin genel görünüşü, manzara
1. Talebelik günlerimizden bazı tabloları çizmeye çalışacağım.
1. Talebelik günlerimizden bazı tabloları çizmeye çalışacağım.
4. tiyatro , tiyatro , tiyatro , tiyatro , Bir perdenin dekor değişikliğiyle belirlenen alt bölümü
Lisan : Fransızca tableau
Telaffuz : ta'blo
1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Kutsal sayılan bazı insanlara, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen dinî inanç
1. Bunlar tabuları, dinsel yasakları ve buyrukları içeren gizemsel inanç kurumlarıdır.
1. Bunlar tabuları, dinsel yasakları ve buyrukları içeren gizemsel inanç kurumlarıdır.
2. toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , Tekinsiz
3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yasaklanarak korunan (nesne, kelime, davranış)
Lisan : Fransızca tabou
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tabu kabul edilmek, tabu gibi görünmek, tabu değeri kazanmak, tabu durumuna getirilmek
1. Bu konular, aralarında hiç konuşulmadan kendiliğinden tabulaşmıştı.
1. Bu konular, aralarında hiç konuşulmadan kendiliğinden tabulaşmıştı.