92406 kayıt bulundu.
1. sıkıntı duymak, rahatsız olmak
1. Onun ulumasından gece gündüz taciz olan köy halkı...
1. Onun ulumasından gece gündüz taciz olan köy halkı...
1. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , tedirgin etmek, can sıkmak
1. -i , -i , mecaz , mecaz , -i , -i , mecaz , mecaz , Taçlanma işini yaptırmak
1. Silik tebessümünü nazik bir teşekkürle taçlandırarak çıtı pıtı cüssesini kucaklayıp gitti.
1. Silik tebessümünü nazik bir teşekkürle taçlandırarak çıtı pıtı cüssesini kucaklayıp gitti.
2. mimarlık , mimarlık , mimarlık , mimarlık , Bir inşaatın üstten ilk iki katını yıkmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Taç giymek
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Değerli bir duruma gelmek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tacı olan
2. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Taç yaprağı olan
taçsız kral
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tacı olmayan
2. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Taç yaprağı olmayan
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Herhangi bir konuda büyük ün yapmış olan kimse
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Çiçeklerinde taç bulunmayan bitki familyaları ve bitkiler
1. -i , -i , -i , -i , Tatma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Ben de tadabilir miyim? Çok merak ediyorum.
1. Ben de tadabilir miyim? Çok merak ediyorum.
1. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , yoklamaya katılmak üzere toplanmak
aleni tadat
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Sayma
2. Sayım
3. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , Sayarak yoklama yapma
Lisan : Arapça taʿdād
Telaffuz : ta:da:dı
1. yenen bir şeyin tadını unutamamak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , hoşa giden, zevk alınan bir şeyi unutamamak
1. Eski seyahat hürriyeti, yine tadı damağımızda kalan tatlı bir hatıra olmuş.
1. Eski seyahat hürriyeti, yine tadı damağımızda kalan tatlı bir hatıra olmuş.
1. tatsız bir duruma gelmek, tadını yitirmek
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , bir şey hoşa gidecek yönlerini yitirmek
1. Ali giderse bizim evin tadı iyice kaçar.
1. Ali giderse bizim evin tadı iyice kaçar.
1. yemek, lezzeti gitmek, tatsızlaşmak
2. eski zevki kalmamak, yavanlaşmak
1. Ağaçlarla evler arasında bir düzen kurmadıkça bir şehrin tadı tuzu kalır mı?
1. Ağaçlarla evler arasında bir düzen kurmadıkça bir şehrin tadı tuzu kalır mı?
tadil teklifi
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Değişiklik
1. Teklif olunan antlaşma tadilleri pek sudan şeylerdi.
1. Teklif olunan antlaşma tadilleri pek sudan şeylerdi.
Lisan : Arapça taʿdīl
Telaffuz : ta:dil