92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Basıcı
2. Yayımcı
Lisan : Arapça ṭābiʿ
Telaffuz : ta:bi
1. birinin kontrolü altına girmek, bir şeye veya bir kimseye bağlı olmak
1. Kooperatifler, devletin her türlü kontrol ve denetimine tabi olup siyasetle uğraşmaz...
1. Kooperatifler, devletin her türlü kontrol ve denetimine tabi olup siyasetle uğraşmaz...
1. tabi kılmak
1. Köylü temsilleri muhtelif bakımlardan tasnife tabi tutulabilir.
1. Köylü temsilleri muhtelif bakımlardan tasnife tabi tutulabilir.
tabiat bilgisi, tabiat bilimleri, tabiatüstü
1. isim , isim , isim , isim , Doğa
1. İnsan zekâsı tabiatın içinde değil tabiatın yanında, ayrı bir kuvvettir.
1. İnsan zekâsı tabiatın içinde değil tabiatın yanında, ayrı bir kuvvettir.
2. Doğal özellik
1. Arazinin tabiatı.
1. Arazinin tabiatı.
3. Huy, karakter
1. Mağrur, bazen zalim olacak kadar hiddetli, bazen çok müşfik ve hassas bir tabiattadır.
1. Mağrur, bazen zalim olacak kadar hiddetli, bazen çok müşfik ve hassas bir tabiattadır.
4. Güzeli ayırma melekesi, zevk, beğeni
1. Abdi Bey, tabiat sahibi, altıncı kat terasında böyle bir bahçe tanzimi, doğrusu takdire şayan.
1. Abdi Bey, tabiat sahibi, altıncı kat terasında böyle bir bahçe tanzimi, doğrusu takdire şayan.
5. İnsanın büyük abdest bozma kolaylığı veya zorluğu
Lisan : Arapça ṭabīʿat
1. isim , isim , isim , isim , Okullarda doğa ile ilgili bilgileri içine alan dersin adı
2. Bu dersin konularını içeren kitap
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Doğal bir biçimde, tabii olarak
2. Kendiliğinden
Telaffuz : tabiatı'yla
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Herhangi bir yaradılışta, huyda olan
1. Hırant, erkek tabiatlı bir adamdı.
1. Hırant, erkek tabiatlı bir adamdı.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çirkin ve kaba şeylerden tedirgin olmayan, zevksiz (kimse)
2. Huysuz, geçimsiz
tabii afet, tabii hukuk, sevkitabii
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Doğada olan, doğada bulunan
2. Olağan, alışılmış, her zamanki gibi olan, beklenildiği gibi
1. Sıcaklar arttıkça serin yerler aramak, âdeta tabii bir ihtiyaç hâline geliyor.
1. Sıcaklar arttıkça serin yerler aramak, âdeta tabii bir ihtiyaç hâline geliyor.
3. Sağduyuya, mantığa, olağan düzene uygun olan
1. Beklenen cevap gelince derhâl yazılacağı tabiidir.
1. Beklenen cevap gelince derhâl yazılacağı tabiidir.
4. Yapmacık olmayan, doğal
1. Bir milletin kendi varlığını müdafaa etmesinden daha tabii ne olabilir?
1. Bir milletin kendi varlığını müdafaa etmesinden daha tabii ne olabilir?
5. Katıksız, saf, doğal
1. Tabii meyve suları.
1. Tabii meyve suları.
6. zarf , zarf , zarf , zarf , (ta'bi:) Elbette, doğallıkla, doğal olarak, işin gereği olarak
1. Yurttaşlarım arasında bana bu yabancılığı çektirmemek isteyenler de oldu tabii.
1. Yurttaşlarım arasında bana bu yabancılığı çektirmemek isteyenler de oldu tabii.
Lisan : Arapça ṭabīʿī
Telaffuz : tabii:
1. isim , isim , isim , isim , İnsanın doğuştan sahip olduğuna inanılan haklarını ele alan hukuk
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tabii duruma gelmek
1. Daha sonra benzine kan geldi ve bakışları tabiileşti.
1. Daha sonra benzine kan geldi ve bakışları tabiileşti.
1. isim , isim , isim , isim , Doğal olma durumu
1. İnsan, sözünde ve davranışında tabiilikten ayrılmamalı.
1. İnsan, sözünde ve davranışında tabiilikten ayrılmamalı.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bir şeye veya bir kimseye bağlı olma, bağımlılık
2. Uyrukluk
1. Fransız tabiiyetine girivermişler o zaman.
1. Fransız tabiiyetine girivermişler o zaman.
Lisan : Arapça tābiʿiyyet
Telaffuz : ta:biiyet