tabii afet, tabii hukuk, sevkitabii
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Doğada olan, doğada bulunan
2. Olağan, alışılmış, her zamanki gibi olan, beklenildiği gibi
1. Sıcaklar arttıkça serin yerler aramak, âdeta tabii bir ihtiyaç hâline geliyor.
1. Sıcaklar arttıkça serin yerler aramak, âdeta tabii bir ihtiyaç hâline geliyor.
3. Sağduyuya, mantığa, olağan düzene uygun olan
1. Beklenen cevap gelince derhâl yazılacağı tabiidir.
1. Beklenen cevap gelince derhâl yazılacağı tabiidir.
4. Yapmacık olmayan, doğal
1. Bir milletin kendi varlığını müdafaa etmesinden daha tabii ne olabilir?
1. Bir milletin kendi varlığını müdafaa etmesinden daha tabii ne olabilir?
5. Katıksız, saf, doğal
1. Tabii meyve suları.
1. Tabii meyve suları.
6. zarf , zarf , zarf , zarf , (ta'bi:) Elbette, doğallıkla, doğal olarak, işin gereği olarak
1. Yurttaşlarım arasında bana bu yabancılığı çektirmemek isteyenler de oldu tabii.
1. Yurttaşlarım arasında bana bu yabancılığı çektirmemek isteyenler de oldu tabii.
Lisan : Arapça ṭabīʿī
Telaffuz : tabii: