Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
ayaklarına (veya ayağına) kara su (veya sular) inmek
Anlamı:

1. çok yorulmak, güçsüz, dermansız kalmak

Örnek:

1. Bu şehirde akşama doğru / İçime korku / Ayaklarıma kara su iner

1. Bu şehirde akşama doğru / İçime korku / Ayaklarıma kara su iner


ayaklarını yerden kesmek
Anlamı:

1. bir taşıta binerek yürümekten kurtulmak


ayaklarının (veya ayağının) ucuna basmak
Anlamı:

1. çok yavaş, sessiz, gürültü yapmamaya özen göstererek yürümek

Örnek:

1. Onları uyandırmaktan korkar gibi ayaklarının ucuna basarak odadan çıktı.

1. Onları uyandırmaktan korkar gibi ayaklarının ucuna basarak odadan çıktı.


ayaklı

İlgili Kelimeler:

ayaklı ansiklopedi, ayaklı canavar, ayaklı gazete, ayaklı koşma, ayaklı kütüphane, ayaklı mâni, iki ayaklı, kan ayaklı, kanı ayaklı, çift ayaklılar, çok ayaklılar, dört ayaklılar, karından ayaklılar, kolsu ayaklılar, kürek ayaklılar, on ayaklılar, perde ayaklılar, yüzgeç ayaklılar

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ayağı olan

Örnek:

1. Odanın ortasına üç ayaklı masayı koymuş, etrafına sandalyeleri diziyordu.

1. Odanın ortasına üç ayaklı masayı koymuş, etrafına sandalyeleri diziyordu.

2. Bir destekle yere dayanan

Örnek:

1. Ayaklı kadeh.

1. Ayaklı kadeh.

3. Ayakla işletilen

Örnek:

1. Ayaklı dikiş makinesi.

1. Ayaklı dikiş makinesi.


ayaklı ansiklopedi
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Ayaklı kütüphane

Örnek:

1. Ayaklı ansiklopedi! Ha! Kendimce, onlara karşı sağladığım üstünlük.

1. Ayaklı ansiklopedi! Ha! Kendimce, onlara karşı sağladığım üstünlük.


ayaklı canavar
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Çok hareketli, yaramaz, cin gibi çocuk


ayaklı gazete
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Olaylardan herkesten önce haberi olup yayan kimse


ayaklı koşma
Anlamı:

1. isim , isim , edebiyat , edebiyat , isim , isim , edebiyat , edebiyat , Halk şiirinde müstezat tarzında söylenen deyiş


ayaklı kütüphane
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Pek çok konuda bilgisi olan, çok şey okumuş ve öğrenmiş olan, sorulan her soruya cevap verebilen kimse, ayaklı ansiklopedi


ayaklı mâni
Anlamı:

1. isim , isim , edebiyat , edebiyat , isim , isim , edebiyat , edebiyat , Cinaslı ayaklarla söylenen bir mâni türü

Örnek:

1. Bunlar ayaklı mâni denilen mâni biçiminde çok ileri gitmişler, bu alanda eski mânicileri geçmişlerdir.

1. Bunlar ayaklı mâni denilen mâni biçiminde çok ileri gitmişler, bu alanda eski mânicileri geçmişlerdir.


ayaklık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir makinede, bir araçta ayak yardımıyla dönmeyi veya hareketi sağlayan düzen, pedal

2. Ayak basacak yer

3. Ayakçak

4. Kaide

5. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Küçük teknelerde kürekçinin oturduğu yeri destekleyen, kaplamaların iç tarafına çakılan kiriş


ayaklılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ayaklı olma durumu


ayaksı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ayağı andıran, ayağa benzeyen, ayak gibi


ayaksız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ayağı olmayan


ayaksızlar
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Omurgalı hayvanlarda amfibyumlar sınıfının en ilkel yapılı türlerini içine alan bir takım


ayaksızlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ayaksız olma durumu


ayakta

İlgili Kelimeler:

ayakta tedavi

Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Ayağa kalkmış durumda

Örnek:

1. Kahvelerimizi ayakta içtik.

1. Kahvelerimizi ayakta içtik.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Telaşlı, heyecanlı bir biçimde


ayakta kalmak
Anlamı:

1. oturacak yer bulamamak

Örnek:

1. Kadınlara yer vermek alışkanlığı da olmadığından, çok kez ayakta kalır.

1. Kadınlara yer vermek alışkanlığı da olmadığından, çok kez ayakta kalır.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , yıkılmamak, çökmemek

Örnek:

1. Tek başına, yakınmasız ayakta kalabilmiş tüm kişiler gibi örtük bir bilgelik geliştirmişti.

1. Tek başına, yakınmasız ayakta kalabilmiş tüm kişiler gibi örtük bir bilgelik geliştirmişti.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , değerini yitirmemek, önemini korumak

Örnek:

1. Ömürleri boyunca hep kendilerini başkalarından sorumlu hissetmiş ve ancak böyle ayakta kalabilmiş insanlardan biriydi.

1. Ömürleri boyunca hep kendilerini başkalarından sorumlu hissetmiş ve ancak böyle ayakta kalabilmiş insanlardan biriydi.


ayakta tedavi
Anlamı:

1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Hastanın yatağa yatırılması gerekli görülmeyerek kendisine ayakta yapılan tedavi


ayakta tutmak
Anlamı:

1. oturtmak gerekirken oturtmamak

2. oyalamak


Ön Takı : (birini)

ayakta tutmak
Anlamı:

1. o şeyin sürekliliğini sağlamak

Örnek:

1. Meddahlar seyirciyi meraklandırmayı, ilgilerini sürekli ayakta tutmayı çok iyi bilirler.

1. Meddahlar seyirciyi meraklandırmayı, ilgilerini sürekli ayakta tutmayı çok iyi bilirler.

2. bozulmasına, yıkılmasına, çökmesine engel olmak

3. bir kuruluşun yaşamasını sağlamak


Ön Takı : (bir şeyi)

ayakta uyumak
Anlamı:

1. aşırı dalgın, şaşkın veya yorgun olmak


ayaktakımı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Görgüsüzlükleri veya bilgisizlikleri dolayısıyla toplum içinde aşağı durumda olan kişiler, lümpen, parya

Örnek:

1. Dükkânlar karmakarışık, mallar bayat, kibar müşteriler birer birer çekiliyor, ayaktakımı her gün artıyor.

1. Dükkânlar karmakarışık, mallar bayat, kibar müşteriler birer birer çekiliyor, ayaktakımı her gün artıyor.


Telaffuz : aya'ktakımı

ayaktaş
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Omuzdaş


ayaktaşlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Omuzdaşlık