92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Yeryüzünde bir noktada çekülün gösterdiği doğrultunun Dünya merkezine doğru olan yönü
Telaffuz : aya'kucu
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Oturmadan, ayakta durarak
1. Makasçı, ayaküstü bana gayet basit kelimelerle bir dram anlattı.
1. Makasçı, ayaküstü bana gayet basit kelimelerle bir dram anlattı.
2. Kısa sürede, acele olarak, ayaküzeri
1. Nihayet idare, ayaküstü çıkarılan emirlerle mahpusun yaşayışına bir düzen verilemeyeceğini anladı.
1. Nihayet idare, ayaküstü çıkarılan emirlerle mahpusun yaşayışına bir düzen verilemeyeceğini anladı.
Telaffuz : aya'küstü
1. isim , isim , isim , isim , Tuvalet
1. Dostlarından birine kızdı mı onun salonda asılı duran resmini alır, ayakyolunun duvarına asar.
1. Dostlarından birine kızdı mı onun salonda asılı duran resmini alır, ayakyolunun duvarına asar.
Telaffuz : aya'kyolu
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Karı, eş
1. Çocuklar uyumuştur / Efendi gazete okur / Ayali dikiş dikmektedir
1. Çocuklar uyumuştur / Efendi gazete okur / Ayali dikiş dikmektedir
Lisan : Arapça ʿiyāl
Telaffuz : aya:li
ayan beyan
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Belli, açık
Lisan : Arapça ʿiyān
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , İleri gelenler
2. Senato üyeleri
Lisan : Arapça aʿyān
Telaffuz : a:ya:n
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Besbelli, apaçık, açık seçik bir biçimde
1. Fakat hepsinin yüzünde korku ve endişe emarelerini ayan beyan görmüştüm.
1. Fakat hepsinin yüzünde korku ve endişe emarelerini ayan beyan görmüştüm.
1. belli olmak, bilinir olmak
1. Onun duru aydınlığında alın yazımızın en çapraşık satırları bize birdenbire ayan oluverir.
1. Onun duru aydınlığında alın yazımızın en çapraşık satırları bize birdenbire ayan oluverir.
1. isim , isim , isim , isim , Sinop iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : aya'ncığı
ayarı bozuk, aklı tam ayar, balans ayarı, saat ayarı
1. isim , isim , isim , isim , Bir aygıtın gereken işi yapabilmesi durumu
1. Saatin ayarı bozuk. Televizyonun ses ayarı iyi.
1. Saatin ayarı bozuk. Televizyonun ses ayarı iyi.
2. Saatler için belli bir yere göre kabul edilmiş olan ölçü
1. Memleket saat ayarı.
1. Memleket saat ayarı.
3. Altın, gümüş vb. madenlerden yapılmış şeylerin saflık derecesi
4. Bir iş veya bir davranışta gereken ölçü
1. Kalorifercinin ayarı yok, ya çok yakıyor veya hiç yakmıyor.
1. Kalorifercinin ayarı yok, ya çok yakıyor veya hiç yakmıyor.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Değer, derece
1. Biz, telif eser ayarında bir sanat kıymeti taşıyan tercümelere teşekkür edelim.
1. Biz, telif eser ayarında bir sanat kıymeti taşıyan tercümelere teşekkür edelim.
Lisan : Arapça ʿiyār
1. ayarlamak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , olayların istenilen doğrultuda gelişmesi için girişimde bulunmak
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Esnafın kullandığı ölçü aletlerini denetleyen görevli
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Belli bir ayarı olmayan
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ahlak, karakter veya aklı yerinde olmayan
1. isim , isim , isim , isim , Ayarlamak işi, kalibraj
1. Sarhoş serseri, bir eliyle boyuna rotayı ayarlamaya çalışıyordu.
1. Sarhoş serseri, bir eliyle boyuna rotayı ayarlamaya çalışıyordu.
2. Düzene koyma, regülasyon
1. Daha küçük yaştan itibaren biz yaşayabilmek için davranışlarımızı ayarlamaya çalışırız.
1. Daha küçük yaştan itibaren biz yaşayabilmek için davranışlarımızı ayarlamaya çalışırız.
1. -i , -i , -i , -i , Bir ölçünün doğruluğunu belli bir örneğe göre düzeltmek, doğrulamak
1. Saati radyoya göre ayarlamak.
1. Saati radyoya göre ayarlamak.
2. Bir aygıtı belli bir iş yapabilecek duruma getirmek
1. Derken kamerayı bir başka sahneye ayarladık.
1. Derken kamerayı bir başka sahneye ayarladık.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İşleri birbiriyle çatışmayacak veya zamanında bitirecek bir biçimde düzenlemek
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Düzenlemek
1. Kanunlar, vatandaşın hareket tarzını ayarlayan kaidelerden ibarettir.
1. Kanunlar, vatandaşın hareket tarzını ayarlayan kaidelerden ibarettir.
5. argo , argo , argo , argo , Kandırmak
1. Babamı ayarlarsam sinemaya gideceğim.
1. Babamı ayarlarsam sinemaya gideceğim.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ayarlanma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ayar edilmek, birbirine uygun duruma getirilmek
1. Saat ayarlandı. Fiyatlar ayarlandı.
1. Saat ayarlandı. Fiyatlar ayarlandı.